ORUÇ KİTABI
Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî "BİZDEN OLMAYANLAR" Şerhi'nin - Ses Kayıtları 01 - 67
Ramazan Vaktini Hesapla Belirleyenler Bizden Değildir
Ramazan ayının ve bayramın tesbitinin hilalin görülmesiyle olacağında, bu konuda hesaplara itibar edilmeyeceğinde müslümanlar icma etmiştir.910
Ramazan ayı adil bir kimse tarafından hilalin görülmesi veya Şaban ayının günlerinin otuzu tamamlaması ile tesbit edilir.
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Biz ümmî bir ümmetiz, ne yazarız ne de hesap ederiz. Ay, şöyle şöyledir” dedi. ‘Yani bir defasında yirmi dokuz, bir defasında otuz gösterdi” denmiştir.”911
Bu hadis, hesaba dayanılamayacağı hususunda açık bir nastır. Zira “Biz ümmi bir ümmetiz” sözü, yasaklama içermekte, kendisine tabi olan ümmetin ramazan ayını tespitte hesap yapmayacağını, kim de hesap yaparsa bu meselede ümmetten olmadığını haber vermektedir. Hatta o kimse müminlerin yolundan başkasına tabi olmuş, dinden olmayan bir iş yapmıştır. Böylece bu iş haram olmaktadır.
Şüphe: “Hadisin anlamı, hesaba itibar edilmemesini değil, hesap bilgisinin olmadığını gösteriyor. Zira “Biz yazmayız” deniliyor . Burada yazıya itibar etmeyiz demek değildir. “Yazmayız” sözü, yazı bilmeyiz demektir. Yani bu arapların işi değildir, yoksa yazıya itibar edilmeyeceği değildir”
Cevap iki açıdan olacaktır:
Birincisi: “Yazmayız” sözü, hilalin doğuşuna ve hareketlerine delalet etmesi için ayın günlerini yazmayı iptal etmekle alakalıdır. Mutlak olarak yazmayı yasaklamak kastedilmemiştir. Çünkü cümlenin devamı maksadı açıklamaktadır. Bu da: “Ay bazen otuz gün, bazen yirmi dokuz gündür” sözüdür. Bu da gösteriyor ki, kastedilen mana; hilalin tespiti için yazıya ve hesaba ihtiyaç duymayız demektir. Zira ay bazen yirmi dokuz, bazen otuz olduğu için hilalin görülmesi de farklı olacaktır.
İkincisi: Burada bilginin nefyedilmesi kastedilmemiştir. Zira Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, okuryazarı bol olan bir topluluğa gönderilmişti. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in de Ebu Bekr, Ömer, Osman, Ali, Zeyd ve Muaviye radıyallahu anhum gibi birçok kâtipleri vardı. Yine onların arasında hesabı bilen, feraiz hesapları yapan kimseler vardı. Bu da gösteriyor ki, kastedilen o ümmetin hesap ve yazı bilmeyen topluluk olması değil, hilalin tespitinde yazı ve hesaba dayanmayı yasaklamaktır.
910 Bkz. İbn Teymiyye, Mecmû‘u’l-Fetavâ (25/132).
911 Sahih. Buhârî (Savm, 5, 11, 13; Talak, 29); Muslim, (1080); Ebû Dâvud, (2319-2321) ve Nesâ‘î, (4/139-140).
Ramazanı Önceden Oruç Tutarak Karşılayanlar İsrailoğullarına Benzer
Cahiliyye ehli oruçlarına ekleme yaparlardı. Dinde ramazandan bir ya da iki gün önce oruç tutarak karşılamaktan ve onlara benzememek için bayram günü oruç tutmaktan yasaklanmıştır. Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biriniz Ramazan’ı bir gün ya da iki gün önceden oruç tutarak karşılamasın. Ancak kişinin önceden tutmaya devam ettiği orucu varsa o gün oruç tutabilir.”912
Ubeyd el-Lehham’dan: “eş-Şa’bî ile beraber yürüyordum. Bir adam ona dedi ki:
“Ey Eba Amr! Ramazan ayından bir gün önce ve bir gün sonra oruç tutan topluluk hakkında ne dersin?” Şa’bî:
“Neden böyle yapıyorlar?” dedi. Adam:
“Ramazan ayından hiçbir gün kaçırmamak için” dedi. Şa’bî dedi ki:
“İsrailoğulları böylece helak oldular. Ramazandan bir önce oruç tutarak karşıladılar ve bir gün de sonra tuttular. Böylece orucu otuz iki güne çıkardılar. Bu nesil gittikten sonra başka bir nesil geldi ve ramazandan iki gün önce, iki gün de sonra oruç tutmaya başladılar. Böylece otuz dört gün oruç tuttular. Bu iş oruçları elli güne çıkana kadar devam etti. Siz hilali görünce oruca başlayın, hilali görünce bayram edin.”913
912 Sahih. Buhari (1914) Muslim (1082)
913 Hasen maktu. Ebu Nuaym Hilye (4/315)
Receb Ayına Tazim İçin Oruç Tutan Cahiliyye Ehline Benzer
Haraşe b. el-Hurr’den:
“Ömer b. el-Hattâb radıyallahu anh‘ı gördüm Receb ayında oruç tutanların omuzlarına, orucu bırakıp yiyinceye kadar vuruyor ve şöyle diyordu:
“Receb! Nedir o Receb! Receb ancak bir aydır ki, ona Cahiliyye’de tazim edilirdi. İslam gelince terk edildi.”914
İbn Ömer radıyallahu anhuma Receb ayına tazim edenlerden hoşlanmazdı.915
914 Sahih mevkuf. İbn Ebî Şeybe (2/345) Taberani Evsat (7/327) el-Elbânî el- İrvâ’, (957).
915 Sahih mevkuf. İbn Ebî Şeybe (2/345) el-İrvâ’, (958).
İftar Etmeksizin Visal Orucu Tutanlar Hristiyanlara Benzer
Beşir radıyallahu anh’ın hanımı Leyla radıyallahu anha anlatıyor: “Ben iftar etmeksizin iki gün art arda (visal) orucu tutmak istedim. Beşir beni bundan men etti ve dedi ki: “Ben de bu şekilde oruç tutmak istedim. Ancak Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bundan men ederek şöyle buyurdu:
“Bu şekilde ancak Hristiyanlar yapar. Allah’ın size emrettiği şekilde oruç tutun. Orucunuzu akşam iftar vaktine kadar sürdürerek tamamlayın. Akşam olunca iftar edin.”916
916 Sahih. Ahmed (5/225) Şuayb el-Arnaut sahih dedi. Tayalisi (1125) Abd b. Humeyd (429) Taberani (2/44)
İftarda Acele Etmeyenler Kitap Ehline Benzer
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanlar iftarda acele ettikleri müddetçe bu din zahir olacaktır. Çünkü Yahudi ve Hristiyanlar iftarı geciktirirler.”917
Sehl b. Sa’d radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“İnsanlar iftar etmekte acele ettikleri sürece hayır üzere devam ederler.”918
Bundan anlıyoruz ki, iftar etmekte acele etmediğimiz zaman hayır üzere olmuyoruz.
Şeyh Salih el-Fevzan der ki: “Faziletli asırlardan sonra sapıklık fırkalarından iftarı geciktiren bid’atçiler ortaya çıktı. Tıpkı bu hadisin işaret ettiği gibi bu (durum) meydana geldi. İşte bu nubuvvet alametlerinden bir alamettir.”919
İftarı geciktirme rafizilerin yaptığı bir şeydir. Onlar sünnet üzere değillerdir ve onlar hayır üzere de değillerdir. Bu sünnet, Allah Rasulü (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetlerindendir. Müslümanların çoğu ona göre iftar eder. Hafız İbn Hacer rahimehullahu teala şöyle der:
“Tenbih: Bu zamanda ortaya çıkarılan çirkin bid’atlerden birisi de, Ramazan ayında ikinci ezanın, fecirden yaklaşık bir saatin üçte biri kadar erken okunması ve oruç tutmak isteyenlerin yeme içmeyi kesmeleri için lambaları söndürmeyi bir alamet kılmalarıdır. Bunu ortaya çıkaran kimse şüphesiz ibadetteki ihtiyatından/tedbirinden dolayı bunu ihdas etmiştir!Bunu insanların ancak çok azı bilmektedir. Bu bid’at onları, iddia ettikleri temkin derecesiyle, ancak güneş battıktan sonra ezan okumaya da sürüklemiştir. Böylece iftarı geciktirerek ve sahuru erkenleştirerek sünnete muhalefet etmektedirler. Bu yüzden hayır azaldı, kötülükler çoğaldı. Allah yardımcımız olsun.”920
Sünnet olan güneş battığı zaman oruçlunun iftar etmesidir. İnsanlar ezan okudu mu yoksa okumadılar mı diye ezanı beklemez. Güneş battığı zaman oruçlunun orucu açılmıştır. Müslümanların çoğu müezzinin iki şehadet kelimesini de söylemesine kadar bekliyorlar. Bu cahilliktir. Allah’ın dininde böyle bir şey yoktur. Bilakis güneş battığı zaman oruçlunun orucu açılmıştır. Nitekim Allah Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmuştur.
917 Hasen. İbn Huzeyme (2060) İbn Hibban (8/273, 277) Hakim (1/596) Ebu Davud (2353) Ahmed (2/450) İbn Ebi Şeybe (2/277) Bezzar (14/313)
918 Sahih. Buhari (1957) Müslim (1098).
919 Teshilu’l-İlmam bi Fikhi’l-Ahadisi min Buluği’l-Meram (3/210)
920 Fethu’l-Bârî (6/220)
İftarın ve Akşam Namazının Vakti
Güneşin batması, perdelenmesi demektir. Seleme b. Ekva radiyallahu
anh dedi ki:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber güneş perde arkasına geçtiği zaman akşam namazını kılardık.”921
Bu hadiste hicab (perde) lafzı geneldir, güneşi gizleyen herşeyi kapsar. Nitekim Cabir radiyallahu anh’den gelen namazların vakitleriyle ilgili rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in akşam namazını güneş
kaybolduğu zaman (والمغربٌحيٌتغيبٌالشمس) kıldığını belirtmiştir.922
Bazen bulut güneşe perde olur: Halid b. Eslem rahimehullah dedi ki:
“Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh Ramazan’da bulutlu bir günde iftar etti. Akşam olduğunu görmüştü ve güneş kaybolmuştu. Bir adam geldi ve dedi ki:
“Ey Mü’minlerin emiri! Güneş çıktı!” Ömer radiyallahu anh dedi ki:
“Bu basit bir şeydir, biz içtihat ettik.”923
Benzerini Abdurrazzak, Zeyd b. Vehb rahimehullah’tan rivayet etmiştir. Onun rivayetinin sonunda Ömer radiyallahu anh: “Biz günahı kastetmedik, neden kaza edelim?” demiştir.924 İbn Kesir, Musnedu’l- Faruk’ta: “İsnadı sahih” demiştir.
Benzer bir kıssa Ömer radiyallahu anh’den Ali b. Hanzala – babası yoluyla rivayet edilmiştir ve bu rivayette Ömer radiyallahu anh’ın: “Bunun yerine bir gün kaza etmek kolaydır” dediği geçer. Ancak bu rivayette Ali b. Hanzala ve babası meçhuldürler. Yine aynı kıssaya dair Ömer radiyallahu anh’ın kazayı emrettiği ile ilgili diğer bir rivayet meçhul biri olan Bişr b. Kays yoluyla gelmiştir. Zeyd b. Vehb’in rivayeti daha sahihtir.
Abdullah b. Evfa radiyallahu anh’den:
“Biz ramazan ayında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir seferde idik. Güneş batınca topluluktan birisine:
“Ey fulan! İn ve bize sevik bulamacı hazırla” buyurdu. O kişi dedi ki:
“Ey Allah’ın Rasulü! Akşam olsaydı ya.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Ey fulan! İn ve bize sevik bulamacı hazırla.” Adam yine:
“Ey Allah’ın rasulü! Akşam olsaydı ya” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yine:
“İn ve bize sevik bulamacı hazırla” dedi. Adam:
“Gündüz üzerindedir” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yine:
“İn ve bize Sevik bulamacı hazırla” buyurdu. Bunun üzerine adam indi ve sevik bulamacı hazırladı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ondan içti. Sonra şöyle buyurdu:
“Güneş buradan kaybolduğunda ve gece buraya geldiğinde oruçlunun orucu bozulmuştur.”925
Abdurrazzak’ın rivayetinde lafzı şu şekildedir: “Abdullah b. Evfa radiyallahu anh’den: “Biz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir yolculukta idik. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem topluluktan birisine:
“İn ve bana sevik bulamacı hazırla” buyurdu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem oruçlu idi. O kişi:
“Ey Allah’ın Rasulü! Güneş!” dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“İn ve bana sevik bulamacı hazırla” buyurdu. Bunun üzerine adam indi ve sevik bulamacı hazırladı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ondan içti. Sonra şöyle buyurdu:
“Şayet güneşi bir kimse görecek olsaydı, devesi üzerinde olan görürdü.” Sonra eliyle doğu tarafına işaret etti ve şöyle buyurdu:
“Gecenin şuradan geldiğini gördüğünüzde oruçlu iftar etmiştir.”926
Hafız İbn Hacer, Fethu’l-Bari’de bu hadisin şerhinde şöyle demiştir: “Öyle anlaşılıyor ki, söz konusu sahabi ortalık hala aydınlık olduğu ve güneş ışınları tam olarak kaybolmadığı için güneşin batmadığını düşünmüş ve Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e bu şekilde karşılık vermiştir. Belki de dağ, tepe veya başka bir nedenle güneş görünmemiş ya da hava bulutlu olduğu için güneşin battığı kesin olarak bilinememiştir. Olayı nakleden ravinin güneşin battığını söylemesi mevcut durumu anlatmaktan ibarettir. Zira bu olayın kahramanı olan sahabi güneşin battığını kesin olarak bilseydi Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in talebi karşısında asla duraksamazdı. Çünkü Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in herhangi bir emri karşısında duraksayacak olursa itirazcı konumuna düşerdi. Söz konusu sahabi, olayın tam olarak açıklığa kavuşmasını istediği ve ihtiyata göre amel etme düşüncesinde olduğu için böyle davranmıştır.
Zeynüddin Ibnu'l-Müneyyir olayın kahramanı olan sahabinin bu tutumuyla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Görünen, somut bazı olayların gerçek yüzünü anlamak için çaba gösterilebilir. Çünkü somut durumun, görüldüğü gibi olmaması ihtimal dahilindedir."...
Hadisten Çıkan Sonuçlar
1- İftar vakti girince orucu daha fazla beklemeden derhal açmak müstehabtır. Bu bakımdan hadis, ehl-i kitaba uymaktan da sakındırmaktadır. Çünkü onlar oruç tuttukları zaman güneş battıktan sonra da beklerler.
2- Güneş battıktan sonra akşam vaktinde bir süre boyunca oruçlu olmak farz değildir. İftar etmenin serbest olması için güneşin battığının kesin olarak bilinmesi yeterlidir.
3- Konu hakkında bilgi sahibi olanlara (alimlere) unutmuş olabileceklerini düşünerek üç defa hatırlatmada bulunulur ve bundan sonra bir şey söylenmez.
4- Şer'î hükümler, hissî hükümlere göre daha üstün ve etkindir. Akıl hiçbir şeriatın önüne geçemez, şeriata hâkim olamaz.
5- Konunun daha iyi anlaşılmasını sağlamak için birbiriyle karşılıklı ve zorunlu ilişki içerisinde olan unsurlar (lâzım ve melzûm) söylenmelidir.
Abdurrahman b. Yezid rahimehullah dedi ki:
“Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh akşam namazını kıldı. Biz ise güneşin batmamış olduğunu görüyorduk. Bir gün buna baktığımızda:
“Neye bakıyorsunuz?” dedi. Biz:
“Güneşe bakıyoruz” dedik. Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh dedi ki:
“Kendisinden başka ibadete layık hak ilah olmayana yemin ederim ki namazın vakitleri bunlardır.” Sonra dedi ki:
“Güneşin batıya yönelmesinden gecenin çökmesine kadar namaz kıl” (İsra 78) İşte güneşin batıya yönelmesi (duluku’ş-şems) budur.”927
Hâkim dedi ki: Bu hadis Buhârî ve Muslim’in şartlarına göredir. Zehebi de onayladı. Derim ki, dedikleri gibidir.
Tahavi’nin rivayetinde lafzı şöyledir:
“Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh arkadaşlarına akşam namazını kıldırdı. Arkadaşları güneşi görüyorlardı. İbn Mes’ud radiyallahu anh:
“Neye bakıyorsunuz?” dedi. Onlar da:
“Güneş batıyor mu diye bakıyoruz” dediler. Abdullah radiyallahu anh dedi ki:
“Kendisinden başka hak ilah olmayana yemin ederim bu namazın vakti budur.” Sonra Abdullah radiyallahu anh “Güneşin batıya meyletmesinden gecenin çökmesine kadar namaz kıl” ayetini okudu. Eliyle batıya işaret etti ve:
“Gecenin çökmesi budur.” Eliyle doğuya da işaret etti ve dedi ki:
“Bu da güneşin batıya meyletmesi (duluku’ş-şems)dir.”928
Bu rivayet, kişinin bulunduğu yerde, ikindi vakti aştıktan sonra güneşin; dağ, ağaç, bina vb. şeylerle perdelenerek kaybolması halinde akşam vaktinin girdiği ve oruçlunun iftar edeceğini göstermektedir. Bir miktar ileriye geçenin güneşi görebiliyor olması durumu değiştirmez.
917 Hasen. İbn Huzeyme (2060) İbn Hibban (8/273, 277) Hakim (1/596) Ebu Davud (2353) Ahmed (2/450) İbn Ebi Şeybe (2/277) Bezzar (14/313)
918 Sahih. Buhari (1957) Müslim (1098).
919 Teshilu’l-İlmam bi Fikhi’l-Ahadisi min Buluği’l-Meram (3/210) 920 Fethu’l-Bârî (6/220)
920 Fethu’l-Bârî (6/220)
921 Sahih. Buhârî (561) Muslim (636) Ahmed (4/54) İbn Mâce (688) Ebû Dâvûd (417) Tirmizî (162)
922 Buhârî’nin şartına göre sahih. İbn Hibbân (4/395) Enes radiyallahu anh’den aynı ifadeyle hasen isnad ile: Tayalisi (2250) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (6/167)
923 Sahih. Malik Muvatta (1/303) Şafii el-Umm (2/96) Beyhakî el-Ma’rife (2473)
924 Sahih. Abdurrazzak (7395) Fesevi Ma’rife (2/765) Ebu Ubeyd Garibu’l-Hadis (4/210) İbn Kesir Musnedu’l-Faruk (266)
925 Sahih. Buhari (1955) Müslim (1101)
926 Buhârî ve Muslim’in şartlarına göre sahih. Abdurrazzak (4/226) el-Elbani Muhtasaru’l-Buhari (1/460)
927 Buhârî ve Muslim’in şartlarına göre sahih. Hâkim (2/395) Beyhaki (1/370) Taberânî (9/231) el-Muhallisiyyat (1594)
928 Sahih. Tahavi, Şerhu Meani’l-Asar (1/154)
İftar Vakti Girer Girmez Orucu Açmak
Humeyd rahimehullah dedi ki:
“Biz Enes radiyallahu anh’ın yanındaydık ve o oruçlu idi. Akşam yemeğini istedi. Sabit rahimehullah güneşe bakmaya başladı. O güneşin henüz batmamış olduğunu görüyordu. Bunun üzerine Enes radiyallahu anh, Sabit’e dedi ki:
“Şayet Ömer radiyallahu anh’ın yanında olsaydın elbette seni yakalardı.”929
Eymen el-Habeşî el-Mekkî rahimehullah’tan:
“Ebu Said radiyallahu anh’ın yanına girdim. İftar ediyordu. Ben güneşin henüz batmadığını görüyordum.”930
Bu rivayetler, dediğimiz hususu pekiştirmektedir. Güneş kendisine perdelenen kişi iftar eder. Akşam ezanını okuyacak kişinin güneşi gören bir yerde bulunması sebebiyle ezanı beklemesi gerekmez:
Humeyd rahimehullah dedi ki:
Enes radiyallahu anh iftarda müezzini beklemez, iftarda acele ederdi.”931
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem akşam namazını kıldığında ortalık epey aydınlık olurdu. Bu durum, onların, güneşin en uzak ufukta batmasını gözlemediklerini, bilakis, kendi bulundukları konumda güneşin dağ, tepe gibi herhangi bir engelin araya girmesiyle gözden kaybolmasını esasaldıklarını göstermektedir:
Enes radıyallahu anh’den:
“Biz akşam namazını kılardık, sonra içimizden ayrılan Benî Seleme’ye doğru gider de attığı okun düştüğü yeri görebilirdi.”932
Cabir b. Abdillah radiyallahu anh dedi ki:
“Biz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber mescidinde akşam namazını kılar, sonra Benî Seleme’deki yerlerimize döner, ok atışı yapardık ve oklarımızın düştüğü yerleri görebilirdik.”933
Abdurrazzak, Ahmed, Ebû Ya'lâ ve Abd b. Humeyd’in rivayetlerinde gittikleri yerin Medine’ye bir mil (yaklaşık 2 km.) mesafede olduğu belirtilmektedir.
İbn Abdilberr, iftar vakti girer girmez oruç açmak ve sahur vaktini sonuna kadar geciktirmek hakkındaki hadisler sahih ve mütevatir rivayetlerdir, demiştir. Abdürrezzâk'ın sahih bir senedle naklettiğine göre Amr İbn Meymûn şöyle demiştir:
"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı iftar konusunda en aceleci, sahur konusunda ise en yavaş insanlardı."
"... İnsanlar hayır üzerindedir" ifadesi Ebû Hureyre rivayetinde "... din baskın (ve üstün) bir konumdadır' şeklinde geçmektedir. Zaten dinin baskın ve üstün bir konumda oluşu hayır üzerinde olmayı zorunlu olarak gerektirir.
Ahmed bin Hanbel'in Ebû Zer'den naklettiği rivayette "İftar vakti girer girmez oruçlarını açtıkları sürece..." ifadesine ek olarak "ve sahuru geciktirdikleri sürece..." ifadesi vardır.
Hadis şu anlamdadır: "Sünnete tam anlamıyla uyup, sünnetin belirlediği sınırları aşmadıkları ve kendi akıllarına / kafalarına göre hareket edip bu kuralları değiştirmedikleri sürece hayır üzerindedirler."
...Bu rivayetlerde orucu bir an önce açmanın niçin hayırlı olduğu açıklanmış, bu hükmün gerekçesi belirtilmiştir. Mühelleb konu hakkında şu değerlendirmeyi yapmıştır:
"Bu hükmün hikmeti, gündüz tutulan oruca geceden herhangi bir miktarda süre eklememektir. Çünkü bu durum oruçlunun daha rahat etmesine ve ibadetlerini daha dinç bir şekilde yapmasına imkân sağlar." Fakat burada alimlerin şu ortak görüşlerine işaret etmek gerekir:
"Orucu bir an önce açma hükmü, güneşin battığına dair kesin bilginin elde edilmesinden sonrasıyla ilgilidir. Bu bilgi ise görme veya iki adil kimsenin tanıklığı ile sağlanır." Bununla birlikte tercih edilen görüşe göre adil olan bir kimsenin güneşin battığına dair tanıklığı da yeterlidir.
İbn Dakîki'l-İd şöyle demiştir: “Bu hadis, iftarı yıldızların ortaya çıkmasına kadar geciktiren Şiilerin uygulamasının yanlış olduğunu göstermektedir. Belki de güneş battıktan sonra hiç beklemeden iftarı yapmanın hayırlı oluşunun sebebi de budur. Çünkü İftarı geciktiren kimseler sünnete aykırı bir tutum sergilemiş olurlar.” Fethu’l-Bari’den nakil bitti.
İmam Şafiî el-Ümm adlı eserinde, iftarı bir an önce yapmanın müstehab olduğunu ve kasıtlı olarak geciktirilmedikçe mekruh olmayacağını söyledikten sonra iftarı geciktirmeden hemen yapmanın daha faziletli olduğuna değinmiştir...
Şeyh el-Elbânî rahimehullah, Avnu’l-Ma’bud yazarından şöyle nakletmiştir:
“Vakitleri bilme hususunda ancak imama itimad edilir. İmam, vaktin girdiğine kesin kanaat getirmişse, tabi olan bazılarının şüphelerine itibar edilmez.” Sonra bu ifadeye şu açıklamaları düşmüştür:
“Derim ki: Yahut imamın görevlendirdiği güvenilir müezzinlere itimad edilir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onların bağışlanmaları için dua etmiştir. Onlar her namaz için vaktinde ezan okurlar. Nitekim onlar bu zamanda kibrit-i ahmer’den daha azdırlar. Onlardan şer’î vakitlere göre ezan okuyanları çok azdır. Hatta müezzinlerin çoğunluğu takvimlerde yazılı olan astronomik vakitlere göre ezan okumaktadırlar. Bu ise doğru değildir, gerçeğe aykırıdır!
Mesela bugün, hicrî 20 Muharrem 1406 tarihinde güneş dağın tepesinde saat beşi kırk beş geçe doğdu. Vakıflar bakanlığının takviminde saat beşi otuz üç geçe doğacağı yazıyordu. Ben Himlan dağı üzerindeyim. Amman’ın ortasında durumun nasıl olacağını düşünürsün? Şüphe yok ki şehir merkezinde doğuş vakti, Himlan’dakinden daha geç vakitte olacaktır.
Maalesef onlar burada sabah ezanını vaktinden yirmi ile otuz dakika arası bir zaman farkla, daha önce okuyorlar! Bundan dolayı bazı mescidlerde sabah namazını kılıp çıktıklarında fecir daha yeni doğmaktadır!
Bu musibet Kuveyt, Fas, Taif ve diğerleri gibi İslam beldelerinde yaygınlaşmıştır. Burada akşam ezanını, güneşin batmasından 5-10 dakika kadar daha sonra okuyorlar. Geçen sene Ramazan ayında umre yaptığımda Medine’nin en yüksek binasına çıktım. Orada güneşin batışını gözetleyen bir kardeşimizi ziyaret etmiştim ve oruçlu idim. Ezan, güneşin batmasından ancak 13 dakika sonra okundu! Cidde’de ise damadımın ikamet ettiği binaya çıktım. Güneş tam batacakken ezanı işittim ve bundan dolayı Allah’a hamd ettim.”934
Şeyh el-Elbânî rahimehullah yine şöyle demiştir: “Bu sünnetler Şam beldelerinde terk edilmiştir. Amman da bunlardan birisidir. Zira benim evim Himlan dağlarından biri üzerindedir. Gözlerimle güneşin doğuşunu ve batışını görüyorum. Akşam ezanının güneşin batmasından on dakika kadar sonra okunduğunu işitiyorum. Amman’ın ortasında bulunanlar için güneşin, bize nazaran daha önce battığı da bilinmektedir!! Bunun tam aksine olarak da sabah ezanını vaktin girmesinden yaklaşık yarım saat önce okuyorlar!! İnna lillahi ve inna ileyhi raciun”935
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem oruç açmakta acele eder birkaç taze hurma ile orucunu açardı. Eğer yoksa birkaç kuru hurma ile orucunu açardı. Eğer o da yoksa birkaç yudum su yudumlardı. Sonra akşam namazını kılardı. Bundan sonra akşam yemeğine başlardı.
929 Muslim’in şartına göre sahih. Firyabî es-Siyam (50)
930 Buhârî’nin şartına göre sahih. Buhârî muallak olarak zikretmiştir. Mevsul olarak: İbn Ebî Şeybe (2/430)
931 Muslim’in şartına göre sahih. Firyabî es-Siyam (51)
932 Buhârî ve Muslim’in şartlarına göre sahih. Ahmed (3/114, 189, 199, 205) Serrac Musned (569) İbn Huzeyme (338) Ebû Dâvûd (416) Taberânî (19/62) Ebû Ya'lâ (6/62) İbnu’l-Ca’d Musned (3350) İbn Ebi Şeybe (1/289) Beyhaki (1/447)
933 Muslim’in şartına göre sahih. Es-Serrac Musned (572, 1117) İbn Hibbân (10/549) Abdurrazzak (1/552) Ahmed (3/303) Tayalisi (1771) Abd b. Humeyd (1035) Ebû Ya'lâ (4/80) İbnu’l-Ca’d Musned (3317) Tahavi Şerhu Meani’l-Asar (1/212) Beyhakî (1/370)
934 Es-Silsiletu’s-Sahiha (6/652 no:2780)
935 Es-Silsiletu’s-Sahiha (5/300)
İnsanların Garip Karşılaması Sahabeyi İftarda Acele Etmekten Alıkoymazdı
İbnu'l-Museyyeb dedi ki: Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh şehirlerin valilerine:
“İftarları konusunda "Birazdan yaparım" diyenler gibi olmayın! Akşam namazını kılmak için de yıldızların birbirine girmesini beklemeyin" şeklinde bir mektup yazdı.”936
Mucahid dedi ki: “İftar zamanında İbn Ömer'in yanına bir kase içecekle gelirdim. İbn Ömer iftarını o kadar acele yapardı ki bu konuda insanlardan utandığım için önünü kapatırdım.”937
Alkame dedi ki: "Abdullah b. Mes'ud'a yemek sahanı getirildi. Sonra topluluğa:
"Yaklaşın ve yiyin" dedi. Gruptan bir adam ayrıldı. Bunun üzerine Abdullah ona:
"Yaklaşın ve yiyin" dedi. Gruptan bir adam ayrıldı. Bunun üzerine Abdullah ona:
"Sana ne oluyor da yemiyorsun?" diye sorunca adam:
"Ben oruçluyum" dedi. Abdullah da ona:
"Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki şu vakit, yiyen için yemeğin helal olduğu vakittir" dedi."938
Kays b. Ebi Hazım dedi ki: "Ömer radıyallahu anh güneş battığı zaman yanındaki kabı bir adama verdikten sonra ona:
Kays b. Ebi Hazım dedi ki: "Ömer radıyallahu anh güneş battığı zaman yanındaki kabı bir adama verdikten sonra ona:
"İç. herhalde sen "sonra, sonra" diyerek iftarını geciktirenlerdensin." dedi.939
Ebu Cemre ed-Dubaî Ramazan ayında İbn Abbas ile iftar ederdi. Akşam olduğu zaman dadısını ona gönderir, evin üstüne çıkardı. Güneş kaybolduğu zaman ezan okurdu. İbn Abbas yemek yer, biz de yemek yerdik. Yemekten ayrıldığı zaman namaz için kamet getirilirdi. Ayağa kalkıp namaz kılar, biz de onunla kılardık."940
936 Hasen mevkuf. Abdurrazzak (7590) İbn Ebi Şeybe (9039).
937 Sahih mevkuf. Abdurrazzak (7593) İbn Ebi Şeybe (9043).
938 Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (9041)
939 Hasen mevkuf. İbn Ebi Şeybe (9051)
940 Hasen mevkuf. İbn Ebi şeybe (9036)
Sahur Yapmayanlar Kafirlere Benzer
Amr b. El-Âs radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bizim orucumuzla kâfirlerin orucu arasındaki fark sahur yemeğidir.”941
Ebu’d-Derdâ radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sahur yapın, kitap ehline muhalefet edin.”942
Şeyh Abdullah el-Bessam rahimehullahu teala, sahur yemeğinden hâsıl olan bereketleri şöyle sayar:
“Bunda dinî emre itaat vardır. Muhakkak ki bu yemek (sahur yemeği) oruç tutmaya, Yüce Allah’a itaat etmeye ve ibadet etmeye kuvvet kazanmak içindir. Muhakkak ki sahur yemeği, sahur yemeği yemeyenin aksine, oruçluya kuvvet verir ve ona oruçtan dolayı bıkkınlık gelmez. Doğrusu (oruç tutan insana), oruç ve ibadetten dolayı zaten ağır bir zorluk vardır. Muhakkak ki sahur yemeği, seher vaktinde uykudan uyanmış olmaya vesile olur. Öyle ki o (seher vakti) istiğfar dileme ve dua vaktidir. Ve o vakitte Rabb Celle ve Ala dünya semasına iner. Sabah namazının cemaatle (kılınmasına vesiledir). Öyle ki namaz kılanlar, ramazan ayında, diğer aylarda olduğundan daha fazla, sabah namazında (mescidde) bulunurlar. Aynı şekilde: sahur yemeği yemek, Müslim ve başkalarındaki sahih hadiste geldiği gibi Müslüman’ı ehli kitaptan ayırır:
“Bizim orucumuzla, ehli kitabın orucunu ayıran şey, sahur yemeğidir.”943
941 Sahih. Muslim (1096) Ebu Avane (2756) Ahmed (4/197, 202) Ebu Davud (2343) Darimi (1739) Abdurrazzak (4/228) İbn Ebi Şeybe (2/275) Abd b. Humeyd (293) Ebu Ya’la (13/322)
942 Hasen ligayrihi. Mehâmilî Emâlî (İbn Mehdi el-Farisi’nin rivayet ettiği nüsha s.122 no:231) Kadıyu’l-Maristan Meşyeha (403) İbn Hacer Garaibu’l-Multekita (el yazma no: 1226)
943 Tavdihu’l-Ahkam min Buluği’l-Meram (3/473)
Sahuru Geciktirmeyenler Fıtrattan Sapar
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biz peygamberler topluluğu, sahurun geciktirmek, iftarda acele etmek ve namazda sağ ellerimizle, sol ellerimizi tutmakla emrolunduk.”944
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Biz peygamberler topluluğu şu üç şeyle emrolunduk: iftarda acele etmek, sahuru geciktirmek ve namazda sağ eli, sol el üzerine koymak.”945
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Peygamberler topluluğu olarak iftarımızda acele etmek, sahurumuzu geciktirmek ve sağ ellerimizi namazda sol ellerimiz üzerine koymakla emrolunduk.”946
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz sahuru geciktirmek, iftarı erken yapmak ve kişinin namazda parmağıyla işaret etmesi nübüvvetin yetmiş cüzünden bir cüzdür.”947
Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“İftarda acele etmek, sahuru geciktirmek ve namazda sağ eli, sol el üzerine koymak peygamberlik ahlakındandır.”948
Ebu’d-Derdâ radıyallahu anh dedi ki: “İftarda erken davranmak, sahuru geciktirmek ve namazda sağ eli sol el üzerine koymak nebilerin ahlakındandır.”949
Huzeyfe radıyallahu anh’den: “Sahuru geciktirmek, iftarda acele etmek ve sağ eli sol el üzerine koymak peygamberlerin ahlakındandır.”950
Bu konuda Aişe951 ve Ya’la b. Murre952 radıyallahu anhum’den de rivayetler gelmiştir.953
Şeyh el-Elbânî rahimehullah şöyle demiştir: “Bil ki, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in fecr-i sadık’ın aydınlığını “kızıllık” ile nitelemesi ile Allah Teâlâ’nın: “beyaz iplik” diye nitelemesi arasında çelişki yoktur. Zira kastedilen – Allahu a’lem – kızıla çalan beyazlıktır. Veya bazen beyaz, bazen kızıl olur. Bu, zamana ve doğuş yerlerine göre değişir. Ben evimde defalarca Amman’ın güney doğusunda Himlan dağında bunu gördüm. Müslümanların ibadetlerini tashih hususunda gayret eden bazı kimselerin söylediklerinin doğruluğuna kesin kanaat getirdim.
Sabah ezanı bazı arap ülkelerinde fecr-i sadıktan yirmi ile otuz dakika arasında bir zaman önce okunuyor. Yani, fecr-i kazibden bile daha önce okunuyor! Bazı mescitlerden çoğunlukla fecr-i sadıkla beraber kamet okunduğunu işitiyorum. Onlar ezanı yaklaşık yarım saat kadar önce okuyorlar. Buna göre sabahın sünnetini vaktinden önce kılmış oluyorlar. Yine Ramazan ayında farz namazı da vaktinden önce kılmakta acele etmiş olabilirler. Yine 1406 yılı Ramazan ayında ben sahur yaparken Dımeşk radyosundan ezanı işittim. Bu durum, yemekten imsakı erkene almakla ve onları sabah namazlarını batıl kılacak bir duruma arz etmekle insanları sıkıntıya sokmaktadır. Bu ancak astronomların vakitlerine dayanıp, şer’î vakitlerden yüz çevirmeleri sebebiyledir.
“Fecrin beyaz ipliği, siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyin, için”, “Kızıllığı görünceye kadar yiyin, için” Bu bir hatırlatmadır. “Hatırlatmak, müminlere fayda verir.”954
Şeyh Ali el-Halebi ve Şeyh Selim b. İyd el-Hilalî rahimehumallah, fecr vakti tarif edildikten sonra şöyle demektedirler:
“Fecrin doğuşunu bildiğin zaman yeme, içme ve cimadan imsak et. Elinde bir bardakta su veya içecek bir şey varsa onu yavaş yavaş iç. Zira bu, oruçlu kullarına karşı merhametlilerin en merhametlisi olandan büyük bir ruhsattır. Ezanı işitsen bile böyledir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Biriniz nidayı (ezanı) işittiğinde elinde kap varsa, ondan ihtiyacını bitirmeden elinden koymasın.”955
Bu hadiste nida ile kastedilen; fecr-i sadık olan ikinci fecrin ezanıdır. Bunun delili hadisin ardından zikredilen şu ziyadedir:
“Müezzin fecir doğduğunda ezan okuyordu”956
Bu manaya Ebu Umame radıyallahu anh’ın şu rivayeti şahitlik etmektedir: Namaz için kamet okundu ve Ömer’in elinde kap vardı.
“Bunu içeyim mi ey Allah’ın rasulü?” dedi. O da:
“Evet onu iç” buyurdu.957
Böylece ihtiyatlı olmak iddiasıyla fecri sadıktan önce yemeyi kesmenin sonradan çıkmış bir bidat olduğu sabit olmaktadır.
Hâfız İbn Hacer rahimehullah, şöyle der: “Bu zamanda ihdas olunan kötü bid’atlardan bir tanesi de fecirden yirmi dakika önce ikinci ezanın okunmasıdır. Bunu ihdâs eden ibâdette ihtiyat inancıyla yapmaktadır. Bu durum onları güneşin batımından bir müddet sonra ezan okumaya başlamalarına götürmüştür. Zanlarına göre vaktin girdiğinden emin olacaklardı. Böylece iftârı geciktirip, sahûru da erkene aldılar. Sünnet’e muhalefet ettiler, dolayısıyla onlardan hayır azaldı ve aralarında kötülük çoğaldı, Allâh yardım edendir.”958
Deriz ki (Yani Ali el-Halebî ve Selim el-Hilalî): Fecrin doğmasından önce imsak bidati devam etmektedir. Vakitte temkin, eskiden ortaya çıkmış ve bu zamana kadar devam etmiştir. Şikayetimiz Allah’adır.959
Sonra şu uyarılarda bulunmuşlardır:
Birinci Tembih: Az önce zikrettiğimiz oruç hükümleri insan gözüyle görmekle alakalıdır. Fecrin ve hilalin gözetlenmesinde zorlama ve aşırılığa kaçıp modern astronomik cihazların kullanılması veya Müslümanları son nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetinden alıkoyarak hayrı ve bereketi azaltan ve aralarında kötülüğü yaygınlaştıran yıldız bilimcilerin takvimlerinin kullanılması gerekmez.960
İkinci Tembih: Bazı İslami ülkelerde müezzinler elli sene önce hazırlanmış takvimleri kullanmakta, iftarı geciktirmekte ve sahuru erkene almaktadırlar. Böylece bizzat Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in yoluna aykırı hareket etmektedirler!
Bu gibi ülkelerde güneşin batmasıyla iftar etmek ve fecrin doğmasıyla imsak yapmak suretiyle Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine sarılmada gayret gösteren kimselerin bu yaptıkları sahihtir, meşru bir fiildir, bu kınanamaz. Onların muhalefet ettiklerini zannedenler apaçık bir hata içindedirler. La havle ve la kuvvete illa billah!!
Bilinmektedir ki bu ibadet güneşin batması ve fecrin doğmasına bağlıdır. Bu asla bağlı kalanlar değil, buna muhalefet edenler asıl hata eden kimselerdir. Ezan, vaktin girdiğini ilan etme vasıtasıdır. Eğer vakit girer de ezan ertelenirse veya vakit girmediği halde ezan okunursa, asıl üzerinde bağlı kalmak farzdır. Bunu ezberle ve iyi düşün!961
944 Sahih. İbn Hibban (5/67) Ziyau’l-Makdisi (11/209) Tayalisi (2776) Darekutni (1/284) Taberani (11/199) İshak b. Rahuye (909) Abd b. Humeyd (624) Beyhaki (4/238) Deylemi (141) el-Elbani Sahihu’l-Cami (2286)
945 Sahih. Taberani Mucemu’s-Sagir (279) Mu’cemu’l-Evsat (3/238) Beyhaki Sunenu Sagir (1383)
946 Sahih. Darekutni (1/284)
947 Zayıf. Abdurrazzak (2/250, 4/231) Ebu Ahmed Hakim el-Esami ve’l-Kuna (4/15) Taberani ed-Dua (641)
948 Sahih ligayrihi. Ebu Muhammed el-Cevheri Emali (el yazma no 24)
949 Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (2/278) Bkz.: Elbani Sahihu’l-Cami (3038)
950 Hasen ligayrihi mevkuf. Ebu Muhammed el-Cevheri Emali (el yazma no
23) Darekutni es-Salis ve’s-Semanun Mine’l-Efrad (33)
951 Hasen ligayrihi. Darekutni (1095) Beyhaki (2/29)
952 Hasen ligayrihi. Bkz.: Elbani Daifu’l-Cami (2608)
953 Bkz.: Muhammed Hayyat es-Sindi, Fethu’l-Gafur Fi Vad’il-Eydi Ale’s-Sudur
(s.3-4)
954 Es-Sahiha (5/52 no:2031)
955 Hasen. Ebu Davud (2350), İbn Cerir (3115), Hakim (1/426), Beyhaki (2/218), Ahmed (2/423).
* Ebu Hureyre radıyallahu anh’den sahih isnad ile: Ahmed (2/510) ve Hakim (1/320, 323, 588)
956 Sahih. Ahmed (2/510) ve İbn Cerir et-Taberi (2/102)
957 Sahih. İbn Cerir (2/102)
958 Fethu’l-Bârî (4/199)
959 Sıfatu Savmi’n-Nebi sallallahu aleyhi ve sellem (s.38 )
960 Daha fazla ayrıntı için bkz.: Şeyhulislam İbn Teymiyye, Mecmuu’l-Fetava (25/126-202) Nevevi, el-Mecmu (6/279) İbn Hacer, Telhisu’l-Habir (2/187-188)
961 Sıfatu Savmi’n-Nebi sallallahu aleyhi ve sellem (s.41 vd. )
Tek Aşura Günü Oruç Tutanlar Yahudilere Benzer
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle buyurdu:
“Aşura günü oruç tutun. Yahudilere de muhalefet edin; bir gün öncesinde veya bir gün sonrasında oruç tutun.”962
Abdullah b. Abbas radıyallahu anhuma'dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem aşura günü oruç tutmaya başlayınca bize de oruç tutmamızı emretti. Ashabtan dediler ki:
“Ey Allah’ın Rasulü! Aşure günü Yahudi ve Hristiyanlar tarafından tazim edilen bir gün değil midir?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Önümüzdeki sene inşallah dokuzuncu günü oruç tutarız.” İbn Abbas radıyallahu anhuma diyor ki: “Ertesi sene aşura günü gelmeden Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat etti.963
Nafi dedi ki: “İbn Ömer radıyallahu anhuma’ya Aşura günü oruç tutmak hakkında sorulunca:
“Cahiliyye halkının tazim ettikleri bir gün idi” dedi.”964
962 Hasen. İbn Huzeyme (2095) Ahmed (1/241) Bezzar (11/399) Abdurrazzak (4/287) Beyhaki (4/287)
963 Sahih. Muslim (1134)
964 Sahih mevkuf. Tarsusi, Musnedu Abdillah b. Ömer (55)
Cumartesi ve Pazar Oruç Tutan Müşriklere Muhalefet Etmiş Olur
Ümmü Seleme radıyallahu anha’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Cumartesi ve pazar günleri diğer günlerdekinden daha çok oruç tutarlardı ve şöyle buyururdu:
“Cumartesi ve Pazar müşriklerin bayramıdır. Ben onlara muhalefet olsun diye bu günlerde oruç tutmayı da daha çok seviyorum.”965
Hafız İbn Hacer, hadisi naklettikten sonra şu malumatı vermektedir:
“Burada bayramdan maksat Yahudilerin Cumartesi günü Hıristiyanların da Pazar günü mübarek gün olarak kabul etmeleridir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu günlerde oruç tutarak onlara muhalefet etmiştir. Bazı Şafii fakihlerinin yalnız Cumartesi veya yalnız Pazar günleri oruç tutmalarını iyi karşılamamaları da bu yüzdendir.”
965 Hasen. Ahmed (6/323) Taberani (23/402) Nesai Sunenu’l-Kubra (2789) İbn Hibban (8/382) Hakim (1/602) İbn Huzeyme (2167) Beyhaki (4/303)
Susma Orucu Tutanlar Bid’at Çıkarır
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hutbe verirken bir adamın güneşte ayakta durduğunu gördü ve onu sordu. Dediler ki:
“Bu Ebu İsrail’dir. Oturmadan ayakta durmayı, gölgelenmemeyi, konuşmamayı ve oruç tutmayı adadı.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Ona emredin konuşsun, gölgeye geçsin ve otursun. Orucunu da tamamlasın.”966
Harise b. Mudarrib’den: “Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’ın yanındayken iki kişi geldi. Biri selam verirken, diğeri vermedi. İbn Mes’ud radıyallahu anh:
“Neyin var da selam vermedin?” dedil. Arkadaşları:
“Bugün insanlarla konuşmayacağına yemin etti” dediler. Abdullah radıyallahu anh dedi ki:
“İnsanlarla konuş ve onlara selam ver. Bunu yapan kişi bir kadındı. Bunu da kendisinin kocası olmadan çocuk sahibi olduğuna kimsenin inanmayacağını bildiğinden dolayı yapmıştı. O Meryem aleyha's-selâm idi.”967
Zeyneb bt. El-Muhacir’den rivayet ediyor: “Hac için yola çıktım. Yanımda bana çadır kuran bir kadın vardı. Konuşmamayı adadım. Bir adam gelip çadırın kapısında durdu. “es-Selamu aleykum” dedi. Arkadaşım selamı cevapladı.
“Arkadaşının neyi var ki bana cevap vermiyor?” dedi. O da:
“Konuşmamak üzere susma orucu adadı” dedi. Adam:
“Konuş, bu cahiliye işlerindendir” dedi. Dedim ki:
“Allah sana rahmet etsin, sen kimsin?” o da:
“Muhacirlerden biriyim” dedi. Ben:
“Hangi muhacirlerden?” diye sordum.
“Kureyş’ten” dedi.
“Hangi Kureyş’ten?” dedim.
“Sen çok soru soruyorsun. Ben Ebu Bekr’im” dedi. Ben:
“Ey Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in halifesi! Bizler cahiliyeden yeni çıktık. Birbirimize güvenemiyoruz. Allah başımıza gördüğün durumu (İslâm’ı) getirdi. Ne zamana kadar böyle devam ederiz?” dedim.
“İmamlarınız sizi düzelttiği sürece” dedi. Ben:
“İmamlar kimlerdir?” dedim.
“Senin kavminde kendilerine itaat edilen şerefli kimseler yok mudur?” dedi. Ben:
“Evet, var” dedim.
“İmamlar işte onlardır” dedi.”968
966 Sahih. Buhârî (6704) İbn Hibban (10/230) Ebu Davud (3300) Darekutni (4327) Abdurrazzak (8/436)
967 Sahih mevkuf. Taberî Tefsir, (15/518)
968 Sahih. İbn Sad Tabakat (10/436) Bahşel, Tarihu Vasıt (s.208) İbnu’l-A’rabi Mucem (2302) Abdullah b. Cabir el-Eslemi ve Zeyneb bt. El-Muhacir meçhuldürler. Ancak rivayet Kays b. Ebi Hazım’dan sahih yolla gelmiştir: Buhari (3834) Darimi (212) Beyhaki (10/76) İbn Ebi Şeybe (3/67)