top of page

EDEP VE AHLÂK KİTABI

 Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî  "BİZDEN OLMAYANLAR" Şerhi'nin - Ses Kayıtları 01 -  67 

46 EDEP VE AHLÂKHayâsızlar Bizden Değildir
00:00 / 01:04

Hayâsızlar Bizden Değildir

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Hayâ ve iman bir araya getirilmiştir. Bunlardan biri kaldırıldı mı diğeri de kaldırılır.”1709

1709 Sahih. Hakim (1/73) Beyhaki Şuab (6/140) Ebu Nuaym Hilye (4/297) İbnu’l- Buhteri, Musannefat (570/74)

* İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan Sahih isnad ile mevkuf olarak: Buhari Edebu’l-Mufred (1313) İbn Ebi Şeybe (6/92)

* Ebu Musa radıyallahu anh’den zayıf isnad ile: Taberani Evsat (4/374) Hatib Tarih (10/95)

* İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan zayıf isnadlar ile: Taberani Evsat (8/174) Beyhaki Şuab (6/139) el-Lalekaî İtikad (1867) Deylemi (2763)

* Enes b. Malik radıyallahu anh’den zayıf isnad ile: İbn Asakir Tarih (16/437, 37/330) Ebu Bekr b. Abdiddaim, Avali (3) Abdulcebbar el-Havlanî, Tarihu Darya (s.125) Ebu Nasr es-Secezi, Seb’iyyat (el yazma no: 46-79) Suyuti, Uşariyyat (7)

* Aişe radıyallahu anha’dan zayıf isnad ile: Ebu’l-Kasım el-Masisî, Min Hadisi Ebu’l-Fevaris es-Sabuni, (el yazma no: 144)

Bilerek Bâtılı Savunan Allah’ın Gazabındadır

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Her kim şer’î cezadan daha hafif olan bir cezanın düşmesi için birine aracılık ederse Allah’a kendi mülkünde karşı gelmiş olur. Kim borçlu olarak ölürse “ahirette ödemesini dinar ve dirhemle değil iyiliklerden karşı tarafa vermek veya karşı tarafın kötülüklerinden almak suretiyle yapar. Bile bile haksız bir davayı savunan kişi bundan vaz geçinceye kadar Allah’ın öfkesine maruz kalır. Kişi Müslüman birine onda bulunmayan şeyleri söylediği zaman bu sözlerinden dönünceye kadar Allah onu cehennem halkının irinlerinden oluşan çamur içinde bırakır.”1710

1710 Sahih. Ahmed (2/70) Hakim (2/32) Ebû Dâvûd (3597) İbn Asakir (64/154)

Yalan Söyleyen, Hainlik Eden, Sözünde Durmayan Münafıklara Benzer

Münafıkların ayrılmaz sıfatlarından birisi de Allah, rasulü ve müminler aleyhine yalan söylemeleridir. Allah Teâla buyuruyor ki:

“Münafıklar sana geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah'ın Peygamberisin, derler. Allah da bilir ki sen elbette, O'nun Peygamberisin. Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.”(Munafıkun 1)

Ve bundan başka ayetler de yalanın onların asla uzak kalamadıkları sıfatları olduğunu göstermektedir. Öyle ki Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, bunu onların meşhur alametlerinden saymıştır.

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Münafığın alameti üçtür; konuştuğunda yalan söyler, vaat ettiğinde sözünde durmaz ve kendisine güvenildiğinde ihanet eder.”1711

Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Dört şey kimde bulunursa katışıksız bir münafıktır. Kimse bu hasletlerden biri bulunursa onu terk edinceye kadar onda nifaktan bir haslet var demektir: Kendisine güvenildiğinde ihanet eder, konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünü bozar ve düşmanlıkta haddi aşar.”1712

Bu günlerde Müslümanların durumunu gözden geçirirsek, yalanın haddinden fazla olduğunu buluruz. Baba, anne, oğul, memur, satıcı, müşteri ve saire hepsi de yalanı öğreniyor, bunlardan çok azı doğru söylüyor. Hatta insanlar bunlardan bazısına karşı güvenini kaybetmiştir. Erkek ve kadın birbirine iman üzerine yemin ettiği halde doğru söylemez hale geldi. Bu, Müslümanlar için yıldırıcı bir felakettir.

İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizi yalandan sakındırırım! Zira şüphesiz yalan, fücura götürür. Şüphesiz fücur da cehenneme iletir. Kul yalan söylemeye ve yalana talip olmaya devam eder de sonunda Allah katında “çok yalancı” diye yazılır.”1713

Münafıklar bu sıfata hırs göstermeleri ve bunun peşinden koşmaları sebebiyle Allah katında çok yalancılar olarak yazılmışlardır. Hüsranları anında;

“Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün” (Zümer 60) Bu hüsranları kıyamet gününde ortaya çıkar. Şüphesiz onlar ayetlerin de belirttiği gibi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i yalanlamışlardır. Şayet tasdik etselerdi kendileri için daha hayırlı olurdu. Onların insanlarla beraber konuştuklarında yalan söylemeleri sadece onlara hıyanet içindi. Etraflarındaki kimseler sadık niyetli olmalarına rağmen bilmeden onları tasdikleyerek o münafıkların tuzağına düşüyorlardı.

Buna ancak kalpleri hasta olan ve konuştuğu yalanın nifakın esası olduğuna aldırmayacak kadar hafif akıllı olan kimseler cüret ederler. Nifakın yalan üzerine kurulduğu söylenmiştir.

Bu yüzden Müslümanların yalandan uzak durmaları gerekir. Eş- Şa’bî der ki; “Yalan söyleyen münafıktır.” Nifak üzerinde ısrar eden kimseye toplumun artık inanmaması gerekir;

“(Boşuna) özür dilemeyin! Size asla inanmayız” (Tevbe 94) Yani; size inanmayacağız. Artık yalanınızı anladık. Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz.

Hainlik: İhanet ettiği emanet, sadece ona emanet bırakılan eşyalar değildir, dikkat et. Namaz, oruç ve bunun gibi şeylerdir. Bu, inanılan her şey hakkında genel bir ifadedir. Allah Teâla’nın buyurduğu gibi;

“Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber’e hainlik etmeyin; (sonra) bile bile kendi emanetlerinize hainlik etmiş olursunuz.” (Enfal 27)

Vaadi yerine getirmemek ve ahdi bozmak, münafıkların şu günlerde toplumda görülen sıfatlarıdır. Vaatlerinde sadık olduklarını değil, gevşeklik gösterdiklerini görürsün. Bu hususta şirketler, kurumlar ve başkaları eşittir. İnsanların bu işi alışkanlık haline getirdikleri söylenebilir. İnsanların çoğu, sözünde durmama ve ahdi bozmakta devam etmeleriyle anlaşmalarına ve verdikleri sözlere aldırmama hususunda tecrübe kazanmışlardır. En acısı da, Allah’ın ahdini bozmaktır. Bu nifakın ötesinde bir nifak yoktur.

Allah Teâla buyuruyor ki; “Onlardan kimi de, “Eğer Allah lütuf ve kereminden bize verirse, mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz sâlihlerden olacağız!” diye Allah'a and içti. Fakat Allah lütfünden onlara (zenginlik) verince, onda cimrilik edip (Allah'ın emrinden) yüz çevirerek sözlerinden döndüler. Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak (ikiyüzlülük) soktu.” (Tevbe 75-77)

Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kıyamet gününde sözünde durmayan herkes için bir sancak bulunacaktır.”1714

Aynı hadisi Ali1715, İbn Abbas1716, İbn Mes’ud1717, Muaz b. Cebel1718, İbn Ömer1719, Ebu Said el-Hudrî1720, Ebu Hureyre1721, Ebu Bekre1722, Ebu’d- Derda1723 ve Aişe1724 radıyallahu anhum de rivayet etmişlerdir. Hadis mütevatirdir.

1711 Sahih. Buhari (33) Muslim (59).

1712 Sahih. Buhârî (34) Muslim (58)

1713 Sahih. Buhari (6094) Muslim (2607).

1714 Sahih. Buhârî (3186) Muslim (1736)
1715 Sahih ligayrihi. Tirmizî İlelu’l-Kebir (2/86)
1716 Sahih ligayrihi. İbn Asakir (18/87) Şemsuddin el-Akilî, Fevaidu’l-Celile (s.161) İbn Hacer, Garaibu’l-Multekita (el yazma no: 647)
1717 Sahih. Muslim (1736)
1718 Sahih ligayrihi. Taberani (20/86) Haraiti, İ’tilalu’l-Kulub (434) İbn Bişran, Emali (323)
1719 Sahih. Buhârî (6177-78) Muslim (1735)
1720 Sahih. Muslim (1738)
1721 Sahih ligayrihi. Taberani Evsat (6/5)
1722 Sahih ligayrihi. Taberani, Munteka Min Mu’cemi’l-Kebir (el yazma no: 258) Mecmau’z-Zevaid (10/246)
1723 Sahih ligayrihi. İbn Asakir (11/161)
1724 Sahih ligayrihi. Hakim (2/155) Ebu Avane (6526) Ebu Ya’la (7/354) Taberani Evsat (6/5)

Haset Edenler Kitap Ehline Benzer

Allah Teala kitabı Kuran’da birçok yerde yahudileri hased ile vasfetti, şu kavli gibi:

“Ehli kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler” (Bakara 109)

“Yoksa onlar, Allah’ın lütfundan verdiği şeyler için insanlara haset mi ediyorlar?” (Nisa 54)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ümmetime ümmetlerin hastalığı isabet edecek.” Dediler ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Ümmetlerin hastalığı nedir?” Buyurdu ki:

“Kibir ve hakkı kabullenmeyip insanları hor görmektir, çoklukla övünmek, dünya için yarışmak, birbirine buğzetmek, birbirine hased etmektir. Bunun sonucunda taşkınlık, sonra kargaşa ortaya çıkar.”1725

Zubeyr b. Avvam radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden önceki ümmetlerin hastalığı sizin içinize girdi. Hased ve buğuz. Buğuz: O tıraş edicidir, dini tıraş edicidir, saçı tıraş edici değil, Muhammed’in nefsi elinde olana yemin olsun ki birbirinizi sevinceye kadar iman etmiş olmazsınız, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz şeyi size bildireyim mi? Aranızda selamı yayınız.”1726

1725 Sahih. Hakim (4/168) Taberani Evsat (9/23) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Bagy (2) İbn Ebi’d-Dunya el-Ukubat (261) Deylemi (3457) el-Elbani, es-Sahiha (680)

1726 Hasen. Tirmizi (2510) Ahmed (1/165, 167) Abdurrazzak (19438) Bezzar (6/192)

Gösteriş (Riya) Yapanlar Münafıklara Benzer

Onlar dıştan istikamet sahibi gibi gözüküp, içlerinde küfrü sakladıkları için, dışları içlerine uymaz. Bu dış görünüşleri Allah için değil insanlar içindir. Zira onlar iç âlemlerine Allah için bir değer vermezler. Allah için ibadette ihlâslı olmadıklarına göre bunu insanlar için yapmış olurlar. İnsanlar için namaz kıldıkları zaman bunu güzelleştirirler. Bu şekilde her ibadetlerinde Allah’ın rızasını değil, insanların memnuniyetini gözetirler. Bu yüzden Allah Azze ve Celle pek çok ayette onların amelleriyle dünyayı talep ettiklerini anlatmıştır;

“Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah'ı da pek az zikrederler.” (Nisa 142) Eğer onları gören kimse yoksa ibadeti terk ederler. Ne yatsı namazına ne sabah namazına katılmazlar, bu onlara ağır gelir. Kur’ân okuyucuları veya hafızlarına gelince, eğer bu işi insanlara gösteriş ve duyurma içinyaparlarsa, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu kınamasına ve sakındırmasına dâhil olurlar;

“Ümmetimin münafıklarının çoğu Kur’ân okuyucularıdır.”1727

Begavî der ki; “Bu ameldeki ihlâsa şirk katmaktır.”1728

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Benim için sizin hakkınızdan Mesih ed-Deccal’den daha korkunç olanını haber vereyimmi?” Biz:

“Evet” dedik. Buyurdu ki:
 

“Gizli şirktir ki bu, kişinin namaza kalktığı zaman bir kimsenin görebileceği yerde namazını süslemesidir.”1729
 

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Bir adam dedi ki:
 

“Ey Allah’ın rasulü! Ben Allah’ın vechini dileyerek bir bağışta bulunuyorum, aynı zamanda hemşehrilerimin de bunu görmelerini istiyorum” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şu ayet ininceye kadar cevap vermedi:

“Her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa salih amel işlesin ve rabbine ibadette hiç kimseyi ortak koşmasın.” (Kehf 110)”1730

Mahmûd b. Lebîd radıyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem çıktı ve şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Sizleri gizli şirkten sakındırırım.” Dediler ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Gizli şirk nedir?” şöyle buyurdu:

“Kişi kalkar ve namaz kılar, insanların kendisini görmelerinden dolayı da namazını süslemeye çalışır. İşte bu gizli şirktir.”1731

Ebû Saîd radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

“Rabbimiz baldırını açar, her mümin erkek ve mümine kadın ona secde ederler. Sadece dünyada iken gösteriş ve duyurma olsun diye secde edenler kalır. Bunun üzerine secde etmeye kalkarlar da, (secdeye gidememeleri için) sırtları tek bir tabakaya çevrilir.”1732

Muslim’in lafzı şöyledir: “İster takvasından, ister riya için olsun (dünyada) secde edenlerden hiç biri kalmaksızın, Allah her birinin sırtını tek bir tabaka haline getirecek. Her secde etmek isteyen kafası üzerine düşecek.”1733

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim mescide bir şey için gelirse, onun nasibi odur.”1734

1727 Sahih. İbn Amr radıyallahu anhuma’dan: Ahmed (2/175) Buhari Tarih (1/257) İbn Ebi Şeybe (7/79) İbn Batta el-İbane (942-943) İbnu’l-Mubarek Zuhd (451)

* Ukbe b. Amir radıyallahu anh’den Hasen isnad ile: Ahmed (4/151, 155) Taberani (17/305) Hatib Tarih (1/357) Ru’yani (210) İbn Batta el-İbane (944)

* İsmet radıyallahu anh’den: Taberani (17/179)
* Şurahbil b. Yezid el-Meafiri radıyallahu anh’den: Beyhaki Şuab (5/362) 

1728 Şerhu’s-Sunne (1/76)
1729 Hasen. İbn Mâce (4204)

1730 Sahih. Hakim (2/111)
1731 Sahih. İbn Huzeyme (937) Beyhakî (2/291) 

1732 Sahih. Buhârî (4919, 7439)

1733 Sahih. Muslim (183)
1734 Hasen. Ebû Dâvûd (472)

 Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî  "BİZDEN OLMAYANLAR" Şerhi'nin - Ses Kayıtları 01 -  67 

47 EDEP VE AHLÂKKibirlenenler Kafirlere Benzer
00:00 / 01:04

Kibirlenenler Kafirlere Benzer

Kibir, yüz çevirme, hakka veya Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme çağrılınca sırt çevirmek yahut nasihati kabul etmekten burun kıvırmak onların çirkin sıfatlarındandır. Allah Azze ve Celle buyuruyor ki;

“Onlara: Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için mağfiret dilesin, denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların, büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.” (Münafikun 5)

Onlar ve sahabelerden başkaları kendileri için bağışlanma dilenmesine muhtaç olup bunu isterler. Fakat kibir onları kaplayınca büyüklenerek başlarını çevirirler. Bağışlanma istediklerinde ise bunu ancak takiyye olarak ve gösteriş için yaparlar.

Enes radıyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu bana anlatıldı:

“Muhakkak ki içinizde ibadet eden bir topluluk vardır ki, insanlar onları beğenirler. Onlar kendilerini beğendiklerinden okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar.”1735

Enes radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Şayet sizler günah işleyen kimseler olmasaydınız, sizin hakkınızda bundan daha kötüsü olan ucub/kendini beğenmişlikten korkardım.”1736

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir adam bir elbise içinde, taranmış saçlarını salmış olarak, kendini beğenmiş bir şekilde yürürken Allah onu yere geçirdi. O adam kıyamet gününe kadar debelenir”1737

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Ümmetime ümmetlerin hastalığı isabet edecek.” Dediler ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Ümmetlerin hastalığı nedir?” Buyurdu ki:

“Kibir ve hakkı kabullenmeyip insanları hor görmektir, çoklukla övünmek, dünya için yarışmak, birbirine buğzetmek, birbirine hased etmektir. Bunun sonucunda taşkınlık, sonra kargaşa ortaya çıkar.”1738

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cennet ve cehennem çekişti. Cehennem dedi ki:

“Kibirli ve cebbarlarla tercih olundum.” Cennet dedi ki:

“Bana ancak insanların zayıfları ve düşükleri girer” Allah Teâla cennete buyurdu ki:

“Sen benim rahmetimsin, seninle kullarımdan dilediğime merhamet ederim.” Cehenneme buyurdu ki:

“Sen azabımsın, seninle kullarımdan dilediğime azab ederim.”1739

Ebu Said radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cennet ve cehennem övündü. Cehennem dedi ki:

“Ya Rab! Bana zorbalar, kibirliler, krallar ve eşraf girer.” Cehennemde dedi ki:
 

“Ya Rab! Bana zayıflar, fakirler ve yoksullar girer.”1740

1735 Sahih. Ahmed (12972) Ebû Ya’lâ (7/116)

1736 Sahih. Bezzar, Keşfu’l-Estâr (3633) el-Ukaylî (171) Beyhakî Şuab (5/453) el-Elbânî, isnadının ceyyidolduğunu söylemiştir: es-Sahiha (158)

1737 Sahih. Buhârî (5789) Muslim (2088, 49, 50)

1738 Sahih. Hakim (4/168) Taberani Evsat (9/23) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Bagy (2) İbn Ebi’d-Dunya el-Ukubat (261) Deylemi (3457) el-Elbani, es-Sahiha (680)

1739 Sahih. Buhari (4850) Muslim (2846)
1740 Sahih. Ahmed (3/13, 78) İbn Ebi Asım, es-Sunne (528) bkz.: Muslim (2847)

Müslümanlarla Ülfet Etmeyen Hayırlılardan Değildir

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Şüphesiz mü’min; kendisiyle ülfet edilen kimsedir. Ülfet etmeyen ve ülfet edilmeyen kimsede hayır yoktur.”1741

Aynısını Sehl b. Sa’d1742 ve İbn Mes’ud1743 radıyallahu anhuma da Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’den rivayet etmişlerdir.

Cabir radıyallahu anh’den: Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mümin ülfet eden ve kendisiyle ülfet edilen kimsedir. Ülfet etmeyen ve kendisiyle ülfet edilmeyen kimsede hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı onlara en faydalı olanıdır.”1744

1741 Sahih. Hakim (1/73) Bezzar (15/349) el-Lalekaî, İtikad (1680) İbnu’l-Mukri, Mu’cem (397) Beyhaki, Şuab (6/270)

1742 Sahih. Ahmed (5/335) Taberani (6/131) Ru’yani (1048) es-Silefi, Meşyeha (229) Beyhaki el-Adab (159) el-Elbani, Sahihu’l-Cami (6661)

1743 Sahih ligayrihi. Temmam, Fevaid (944) İbn Asakir, Tarih (5/432) 

1744 Hasen. Taberani Evsat (6/58) el-Elbani, Sahihu’l-Cami (6662)

Haksız Olarak Müslümana Küsen Bizden Değildir

Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İki kişi İslâm’a girmiş olsalar, sonra biri diğerine küsse, zalim olan dönünceye kadar İslam’dan çıkmış olur.”1745

Ebu Hureyre radıyallahu anh’ten: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizi zandan sakındırırım. Zira zan sözün en yalanıdır. Birbirinizi gizlice dinlemeyin, birbirinizin ayıplarını araştırmayın, birbirinizle rekabet etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize buğz etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, Allah’ın kardeş kulları olun.”1746

Ebu Eyyub radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Müslümana üç günden fazla kardeşini terk etmesi helal olmaz. İkisi karşılaşır, biri yüzünü bir tarafa, diğeri de yüzünü bir tarafa çevirir. O ikisinden en hayırlısı ilk selam verendir.”1747

Ebu Hiraş es-Sulemi radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim kardeşini bir sene terk ederse, kanını akıtmış gibidir.”1748

Bütün bunlar dünyevi işler için alakayı kesmek hakkındadır. Din için ilişkiyi kesmeye gelince bunun üç günden fazla olması caizdir. Bunu İmam Ahmed ifade etmiş ve Tebük savaşından geri kalan üç kişinin kıssasını delil getirmiştir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onları terk etmeyi emretmiştir. Yine İmam Ahmed, ağır bid’at işleyen ve hevalara davet edenlerin terk edilmesinin de caiz olduğunu açıklamıştır.

Hattabi de edeblendirmek için babanın evladını, kocanın karısını üç günden fazla terketmesinin caiz olduğunu söylemiştir. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hanımlarını bir ay terk etmiştir.

1745 Sahih. Hakim (1/71) Bezzar (5/176) Ebu Nuaym Hilye (4/173) Deylemi (5095) el-Elbani, es-Sahiha (3294)

1746 Sahih. Muslim (2563)

1747 Sahih. Buharî (6077, 6277) Muslim (2560)

1748 Sahih. Buhari, Edebu’l-Mufred (404, 405) Ebu Davud (4915) Ahmed (4/320) İbn Sa’d (7/500) Hakim (4/163)

Çirkin Lakâp Takanlar Cahiliyye Ehline Benzer

Ebû Cubeyra b. ed-Dahhak radıyallahu anh,

“Birbirinizi lakaplarla çağırmayın.” (Hucurat 11) ayeti hakkında şöyle demiştir:

“Lakap takmak cahiliyyede (adet) idi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onlardan birini lakabıyla çağırınca ona:

“Ey Allah’ın rasulü! O bu lakaptan hoşlanmıyor” denildi. Bunun üzerine Allah Azze ve Celle

“Birbirinizi lakaplarla çağırmayın” ayetini indirdi.”1749

 

1749 Sahih. İbn Hibban (13/16) Hakim (2/503, 4/314) Ziya, el-Muhtare (8/81-82) Ebu Davud (4962) İbn Mace (3741) Tirmizi (3268) Ahmed (4/69, 260, 5/380)

Ahlaksız Konuşanlar ve Edebiyat Parçalayanlar Münafıklara Benzer

Ebu Umame el-Bahili radıyallahu anh’den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Hayâ ve az konuşmak imandan iki şubedir. Ahlaksız ve çok konuşmak da nifaktan iki şubedir.”1750

Tirmizi dedi ki; “el-Ayy”; az konuşmak (çekingenlik, derdini anlatamama) demektir. “el-Bezâ”; ahlaksız konuşmalardır. “el-Beyan”; çok konuşmaktır. İnsanlara hitap eden şu hatiplerin yaptığı gibi sözlerini genişletip Allah’ın razı olmayacağı şekilde insanları överken lafı köşeletmektir.”1751

Abdullah b. Amr b. el-Âs radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Muhakkak ki Allah sığırın geviş getirmesi gibi diliyle katıp karıştıran edebiyatçı kimseye buğzeder.”1752

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Muhakkak ki Allah, kibirlenerek kabaca ve ağzını doldurarak konuşan herkese buğzeder.”1753

Câbir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kıyamet gününde bana en sevimliniz ve meclis olarak en yakınınız ahlâkı en güzel olanınızdır. Kıyamet gününde bana en buğzedileniniz ve meclis olarak en uzağınız ise çok konuşan, sözleriyle insanlara karşı üstünlük taslayan ve kibirlenenlerinizdir.”1754

Beliğ: Konuşmasında fesahat ve belagat yapmakta aşırı giden, edebiyat parçalayan kimsedir. Belagatini ortaya koymak için mübalağa ile dili, dişleri üzerinde dolanır. Onun bu durumu, diliyle otu geveleyen sığırın haline benzetilmiştir. Yani sığırın dilini ağzında dolandırması gibi, o da lafı köşeletmek için dilini ağzında dolandırır. Özellikle sığıra benzetilmesi, bütün hayvanların dişleriyle yemesine rağmen sığırın diliyle toplayarak yemesinden dolayıdır. Mizacında belagat olan kimse ise hadiste kastedilenden farklıdır.

Hadiste anlatılan kişi; başkalarına karşı üstünlük sağlamak, büyüğü küçük düşürmek, hakir olanı yüceltmek, başkalarını aciz bırakmak, batılı süsleyerek hak suretinde göstermek veya hakkı batıl suretinde göstermek yahut insanların gözünde sözü makbul sayılır biri olmak için fesahatli görünmeye çalışan kimsedir.

Ağzını eğip bükerek konuşan: Gereksiz yere sözlerini genişleten ağzını yayarak konuşan, başkalarına üstünlük sağlamak için fesahatli konuşmaya çalışan kimsedir. Denildi ki: "Bu, kibirden ve ahmaklıktandır." Lafın derinine dalmak, yapmacık konuşmak, secî ve kafiye yapmak, hatiplik iddiasında bulunan fasihlerin adeti olduğu üzere lüzumsuz mukaddimeler kötülenmiş yapmacık ve zorlama konuşmalardır. Bütün bunlar Allah Teala'ya en sevimsiz olan işlerdendir. Her hususta maksada en kısa yoldan ulaşmak gerekir. Konuşmada da maksat, gayeyi anlatmaktır. Bundan ötesi kötülenmiş yapmacık konuşmalardır. Aşırıya kaçmamak şartıyla hitabette konuşmayı güzelleştirmek buna girmez. Zira bunda maksat kalpleri hareketlendirmek, teşvik etmek, daraltıp genişletmek ve layık olan şekilde konuşmanın etkileyici olmasını sağlamaktır.

İhtiyacı karşılamak sebebiyle olan tartışmalara gelince, bu hususta secî yapmak, ağzı eğip bükerek kötülenmiş yapmacıklık ile konuşmak layık değildir. Bunun sebebi ancak riya, fesahatli görünmeye çalışmak ve başkalarından ayrıcalıklı görünmeye çalışmaktır. Bütün bunlar kötülenmiştir ve din bundan sakındırmıştır.

İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

"Sözün derinliklerine dalıp gereksiz yere lafı uzatanlar helak oldu." Bunu üç defa tekrarladı.1755 Mutanattiun; sözün derinliklerine dalan, sözlerinden ve fiillerinde haddi aşan demektir.

Bu, dildeki güzellik, açıklamadaki mürüvvet ve bunun dünya ziynetlerinden bir ziynet olması ile munafi değildir. Allah Azze ve Celle:

"İnsanı yarattı, ona konuşmayı öğretti."(Rahman 3-4) buyurmuştur. Zira Allah onu nimetlerinden kılmıştır. Buğza sebep olanı ise beğenilmek ve büyüklenmek için yapılanlardır.

1750 Sahih. Hakim (1/51) Ahmed (5/269) Tirmizi (2027)

1751 Sunenu’t-Tirmizi (4/375)
1752 Sahih. Ebû Dâvûd (5005) Tirmizî (2853) 

1753 Sahih. İbn Hibbân (72) Beyhakî (10/194)

1754 Sahih. Tirmizî (2018)

1755 Sahih. Muslim (2670)

Müslümanların Cahiliyye Ehline Muhalif Selam Şekli

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi farkettirip ev halkına selâm vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; herhalde düşünüp anlarsınız. Orada hiçbir kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah, yaptığınızı bilir.” (Nur 27-28)

Mukatil b. Hayyan dedi ki: “Cahiliyye zamanında kişi arkadaşını gördüğü zaman ona selam vermez ve:

“Hayırlı sabahlar” veya: “Hayırlı akşamlar” derdi. Bu kendi aralarındaki bir selamlaşma şekli idi. Onlardan biri arkadaşına gittiği zaman izin istemeden, birden içeri girip:

“Ben geldim” derdi. Bu, ev sahibine ağır gelirdi. Çünkü o anda ailesiyle beraber olabilirdi. Allah bütün bunları bir örtü ve iffet anlayışıyla değiştirerek bu ayeti indirdi.”1756

Rebi b. Hıraş, Amir oğullarından birinden rivayet ediyor: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem evinde iken Amir oğullarından birisi kendisinden girmek için izin isteyerek:

“İçeri girebilir miyim?” diye sordu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hizmetçisine:

“Bu kişinin yanına çık da ona izin istemeyi öğret. Ona:

“es-Selâmu aleykum” diye selam ver ve girebilir miyim?” de” buyurdu.” Adam bunu işitti ve:
 

“es-Selâmu aleykum, girebilir miyim?” dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem de ona izin verince içeri girdi.”1757

Kelede b. Hanbel dedi ki: “Safvan b. Umeyye beni Mekke’nin fethi sıralarında süt ve küçük cins salatalık ile Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gönderdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem vadinin en yüksek yerinde idi. Ben de izin almadan ve selam vermeden girince Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Geriye dön, es-Selâmu aleykum diyerek “girebilir miyim?” de.”1758

Abdullah b. Busr radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem birinin kapısına geldiği zaman kapının karşısında durmazdı. Kapının sağında veya solunda durarak iki defa: “es-Selamu aleykum” derdi. Çünkü o zamanlarda kapıları kapatan bir örtü yoktu.”1759

Sehl b. Sa’d radiyallahu anh’den: “Bir kişi Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in odasındaki bir delikten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bakıyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in elinde de başını kaşıdığı bir demir çubuk vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Eğer beni gözetlediğini bilmiş olsaydım bu demiri gözüne saplardım. Çünkü izin istemek bakıştan dolayıdır.”1760

Cabir b. Abdillah radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Selam, konuşmaktan önce gelir.”1761

Ebu Hureyre radiyallahu anh selam vermeden önce izin isteyen kişi için:

“Konuşmaya selamla başlamadıkça ona izin verilmez” dedi.”1762

Ebu Said el-Hudrî radiyallahu anh’den: “Ensar’ın meclislerinden bir mecliste oturmaktaydım ve Ebu Musa radiyallahu anh korkmuş bir şekilde yanımıza geldi. Ona:

“Seni korkutan nedir?” dediğimizde şöyle dedi:

“Ömer radiyallahu anh yanına gitmemi istemişti. Yanına gittim ve girmek için üç defa izin istedim. Ancak izin vermeyince geri döndüm. Ömer radiyallahu anh:

“Seni yanıma girmekten alıkoyan şey nedir?” deyince:

“Yanına geldim ve üç defa izin istedim. Ancak girmem için bana izin verilmedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda:

“Sizden biriniz üç defa izin ister de ona izin verilmezse geri dönsün” buyurmuştur” dedim. Ömer radiyallahu anh:

“Bu konuda bana bir delil getireceksin” dedi. Bunun üzerine mecliste oturanlar:

“Mutlaka aramızdaki en küçük kişi seninle gidip şahitlik edecektir” dediler. Ben de kendisiyle beraber gidip şahitlik ettim. Ömer radiyallahu anh Ebu Musa radiyallahu anh’e:

“Seni bir şeyle itham etmiyorum. Fakat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den hadis nakletmek ağır bir şeydir” dedi.”1763

Ebu Umame radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim benim Allah’ın rasulü olduğuma şahitlik ederse izin alıp selam vermeden kimsenin evine girmesin. Kişi içeri girmeden evin içine bakarsa içeri girmiş sayılır.”1764

Huzeyl’den: “Bir kişi Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in kapısı önünde durup içeri girmek için izin istedi ve kapının önünde dikildi. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurdu:

“Şöyle kapının bir tarafında dur. Zira izin, bakıştan dolayı istenir.”1765

1756 Hasen maktu. İbn Ebî Hâtim Tefsir (14342)

1757 Sahih. İbn Ebî Şeybe (8/418, 419) Ahmed (23127) Buhârî Edebu’l-Mufred (1084) Ebû Dâvûd (5177-179) Beyhaki (8/340)

1758 Sahih. İbn Sa’d Tabakat (5/457) Ahmed (15425) Buhârî Edebu’l-Mufred (1081) Ebû Dâvûd (5176) Tirmizî (2710) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (6735) Beyhaki Şuabu’l-İman (8809)

1759 Sahih. Buhârî Edebu’l-Mufred (1078) Ebû Dâvûd (5186)

1760 Sahih. Buhârî (5924, 6241, 6901) Muslim (2156)

1761 Hasen. Tirmizî (2699) Ebû Ya'lâ (4/48) Ebu Nuaym Tarihu Esbehan (1/223) Kudai Musnedu’ş-Şihab (34) İbnu’l-A’rabî Mu’cem (1059) Saydavi Mu’cemu’ş-Şuyuh (s.378)

1762 Sahih. Buhârî Edebu’l-Mufred (1066-67)

1763 Sahih. Malik (2/964) Buhârî (6245) Muslim (2153)

1764 Sahih ligayrihi. Taberânî (8/104) Ahmed (22152, 22255)

1765 Sahih. İbn Ebî Şeybe (8/569) Ebû Dâvûd (5174) Beyhaki Şuab (8825-26)

Birbirlerine Söven İki Kişi Şeytanlara Benzer

Iyaz b. Himar radıyallahu anh’den:

“Dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! Kişinin nesep olarak benden daha aşağı olmasına rağmen bana sövmesine ne dersin?” Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Birbirine söven iki kişi yalan söyleyen ve hayasızca birbirlerini lekeleyen iki şeytandır.”1766

Diğer rivayette şu şekildedir: “Birbirine söven iki kişiden hangisi önce başladıysa, mazlum olan kişi ileri gitmedikçe sövgülerin hepsi ilk sövene gider. Birbirine söven iki kişi yalan söyleyen ve hayasızca birbirlerini lekeleyen iki şeytandır.”1767

İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Müslümana sövmek fasıklık, onunla savaşmaksa küfürdür.”1768

1766 Sahih. İbn Hibban (13/34-35) Ahmed (4/162) Buhârî Tarih (7/19) Bezzar (8/423) Taberani (17/365)

1767 Sahih. Ahmed (4/266) Tayalisi (1176)
1768 Sahih. Buhârî (48, 6044) Muslim (133) Ahmed (1/385)

Müminlerin Namuslarına Dil Uzatanlar Münafıklara Benzer

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında münafıklar, tehlikeli bir hâdise çıkarmayı amaçladılar. Bu ifk hadisesine dalmak, müslümanlar arasında iftirayı yayarak karışıklık çıkarmak böylece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şiddetli hamleler ile saldırmak idi. Münafıkların ve bazı sahabelerin daldığı İfk hadisesi ile münafıklar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i lekelemeyi hedefliyorlardı. Bunu başardıkları takdirde bu onun için dinde ve risaletinde bir yara olacaktı. Onların Aişe radıyallahu anha ve Safvan b. Muattal radıyallahu anh’e hakaret etmede asıl hedefi insanlar gözünde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i tahrip etmek yoluyla dini yıkmak idi. Neredeyse sahabe arasında fitne çıkacaktı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kalktı ve buyurdu ki;

“Şimdi ailemi itham eden bazı kimseler hakkında bana yol gösteriniz. Vallahi ben ailem hakkında hiçbir kötülük bilmiyorum ve olacağına da ihtimal vermiyorum. Bir kişiyi itham ettiler ki vallahi onun üzerinde de bir kötülük olacağına ihtimal vermiyorum. O kimse ben olmadan evime girmiş değildir. Hangi savaşa çıktımsa benimle beraber çıkmıştır.”

Bunun üzerine Sa’d b. Muâz radıyallahu anh kalktı ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana izin ver onların boyunlarını vuralım” dedi. Arkasından Hazrec’den bir adam kalktı -Hassân b. Sabit’in annesi o kimsenin kabilesindendi- ve şöyle dedi: “Yanıldın! Allah’a yemin olsun eğer o kimseler Evs kabilesinden olsalardı onların boyunlarını uçurmak hoşuna gitmezdi.” Neredeyse mescid içersinde Evs ve Hazreç arasında kötü bir olay çıkacaktı. Müslümanları sıkıntıya sokan hadiseler tam bir ay sürdü. Allah’ın korudukları dışında bu hadiseye dalan daldı. Allah Müslümanları, münafıklarla aralarında çıkacak bir fitneden korudu. Allah’ın kelamı, onları kınayıcı ve onlardan sonrakileri sakındırıcı olarak nazil oldu;

“(Peygamber'in eşine) bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur.” (Nur 11)

Bu hadiselerin aynısı günümüzde de tekrar etmektedir. Münafıklar, bu ümmetin davetçilerden veya salihlerden birini gördükleri zaman yayın harbi ilan etmeye başlarlar. Zira onlar harp ateşini tutuşturmayı bir an bile ertelemezler. Allah’tan korkmazlar ve mümine acımasızca davranırlar. Falan zina eder, falan lutilik yapar, falan şöyle şöyle yapar demek onlara kolaydır. Yeryüzünde rahatça fesat ekebilmek için âlimlerin ve salih davetçilerin güvenilirliğini sarsıncaya kadar toplum ortasında yalan ve iftiralarını saçarlar.

Ey Müslüman! Delilsiz olarak bir müslümanın namusunu ve şerefini lekelemek hususunda dikkat et! Münafıklar hakkında inen ayetleri düşün ve onlardan biri olmaktan sakın! Haberleri tespit ve araştırmak şiarın olsun;

“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat 6)

İfk hadisesine dalan sahabelere gelince, onların maksadı münafıklarınki gibi değildi. Allah’ın sakındırdığı bir günaha girmişlerdi. Allah Ebu Bekir radıyallahu anh’e Mistah’ı affetmesini emrederek şöyle buyurdu;

“Bağışlasınlar; feragat göstersinler” (Nur 22) Münafıklar hakkında ise şöyle buyurmuştur:

“Onlardan (elebaşlık yapıp) bu günahın büyüklüğünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardır.” (Nur 11)

Söz Taşıyanlar ve Müslümanların Arasını Açanlar En Şerli Kimselerdendir

Esma bt. Yezid radıyallahu anha’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Size en şerlilerinizi haber vereyim mi?” Dediler ki:

“Evet ey Allah’ın rasulü!” Buyurdu ki:

“Nemimeyle yürüyen (insanların arasında söz götürüp getirenler), birbirini seven dostların arasını ayıranlar ve suçsuz kimseleri sıkıntıya düşürmek isteyenlerdir.”1769

1769 Hasen. Ahmed (6/459) Taberani (24/423) Beyhaki Şuab (7/494) İbn Mâsi, Fevaid (26) İbn Ebi’d-Dunya, el-Gıybet (119) el-Elbani, es-Sahiha (2849)

Parmağıyla ve Avuç içiyle Selam Veren Kitap Ehline Benzer

Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu

“Bizden başkalarına benzeyenler bizden değildir. Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin. Şüphesiz Yahudilerin selamı parmaklarla işarettir. Hristiyanların selamı ise avuç içiyledir.”1770

Cabir radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bizden başkalarına benzeyen bizden değildir. Yahudi ve Hristiyanların selamıyla selam vermeyin. Zira Yahudilerin selamı elleriyle selamlamalarıdır. Hristiyanların selamı ise işarettir.”1771

El-Berâ b. Âzib radıyallahu anh dedi ki:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile karşılaştım, benimle musafaha etti. Dedim ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Ben acemlerin ahlakı ve onlara benzemek olmasından dolayı bu musafahayı terk etsem ne olur?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Hayır. Şüphesiz Müslüman, kardeşiyle karşılaştığında musafaha ederse Allah her ikisini bağışlamadan birbirlerinden ayrılmazlar.”1772

1770 Hasen. Tirmizi (2695) Taberani Evsat (7/238) Kudai (2/105) Deylemi (5270) Elbani bunun hasen olduğunu söylemiştir: es-Sahiha (2194) Sahihu’l-Cami (5434) Abdulkadir el-Arnaut da el-Ezkar tahkikinde (1/210) isnadı zayıf olup bunu takviye eden şahitleri vardır” dedi.

1771 Hasen. Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (1/289no: 503) Bkz.: Nesai Sunenu’l-Kubra (6/92)

1772 Hasen. Rafii, et-Tedvin (4/183)

Sol Eline Dayanarak Oturan Yahudilere Benzer

Şerid b. Suveyd radıyallahu anh’den: “Bir gün ben şöylece oturmuştum: Sol elimi yan tarafıma doğru yere dayamış ve onun üstüne abanmıştım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana uğradı ve şöyle buyurdu:

“Allah'ın gazabına uğrayanlar gibi mi oturuyorsun?”1773

1773 Sahih. İbn Hibban (12/488) Ebu Davud (4848) Ahmed (4/388) Hakim (4/299)

Gölge İle Güneş Arasında Oturmak Şeytan Meclisidir

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Biriniz gölgede olduğu zaman gölge çekilir de bir kısmı güneşte, bir kısmı gölgede kalırsa hemen kalksın.”1774

Burayde radıyallahu anh’den:

“Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem gölge ile güneş arasında oturmaktan yasakladı.”1775

Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’in ashabından birinden:

“Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem güneş ile gölge arasında oturmaktan yasakladı ve: “Bu şeytan oturuşudur” buyurdu.1776

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den:

“Biriniz gölgede olduğu zaman gölge çekilirse kalksın. Zira bu şeytan oturuşudur.”1777

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhuma’dan:

“Gölge ile güneş arasında oturmak şeytan oturuşudur.”1778

1774 Sahih. Ebû Dâvûd (4821) Beyhaki (3/326) Ahmed (2/383)

1775 Sahih. İbn Mace (3722) Hakim (4/303)

1776 Sahih. Ahmed (3/413) İbn Ebi Asım, el-Ahad ve’l-Mesani (2905) Sahihu’l- Cami (6823)

1777 Sahih mevkuf. Ma’mer, Cami (11/24) Humeydi (1138) İbn Ebi Şeybe, Edeb (299) Beyhaki (3/237) Bkz.: Ahmed (2/383)

1778 Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (5/267)

Görmediği Rüyayı Gördüm Diyenler Taşkınlık Yapanlardandır

Ebû Şureyh el-Huzâî radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah katında taşkınlık bakımından insanların en ileri gideni katilinden başkasını öldüren veya İslam’da Cahiliye’den kalan kan davasını güden veya uykuda gözlerine gerçekte görmediği bir şeyi gördüren (görmediği rüyayı görmüş gibi anlatan) kimsedir.”1779

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim görmediği bir rüyayı görmüş gibi anlatırsa, iki arpa tane sini düğümle me kle yükümlü tutulur fakat bunu yapamaz . İstemedikleri halde bir topluluğun konuşmasını dinleyen kimsenin kulaklarına kıyamet gününde kurşun dökülür. Kim bir suret yaparsa azap edilir ve ona ruh üflemekle yükümlü tutulur. Bunu ise yapabilecek değildir.”1780

Hadiste geçen tahallüm kelimesi; yalan bir iddiada bulunduğu halde rüyayı gördüğünü iddia ederek kendini rüyaya zorlamak demektir. Onu yapamaz sözü ise birini diğerine bağlamanın adeten imkansız olmasından dolayıdır. O bunu yapıncaya kadar azap edilir. Yapması da mümkün olmadığı için azabı devamlı olur.

El-Munavi rahmetullahi aleyh şöyle demiştir: “Uyanık haliyle ilgili yalan söylemek – adam öldürme veya had cezası hakkında yalan şahitlik gibi - daha çok kötülüğe sebep olmasına rağmen rüya hakkında yalan söyleyene şiddetli tehditte bulunulması, uyku hakkındaki yalanın Allah Teala adına yalan söylemek olmasındandır. Zira rüya, nübüvvetcüzlerindendir. Nübüvvet cüzlerinden olan rüya ise Allah Teala’dandır. Yaratıcı adına yalan söylemek, yaratılan hakkında yalan söylemekten daha çirkindir.”1781

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buıyurdu:

“En büyük yalanlardan birisi de kişinin (rüyada) görmediği şeyleri gözünün gördüğünü iddia etmesidir.”1782

1779 Sahih. Ahmed (4/32) Hakim (4/349) Taberanî (22/191) Darekutni (3/96) Beyhaki (8/26)

1780 Sahih. Buhari (7042)

1781 Feyzu’l-Kadir (6/99)

1782 Sahih. Buhari (7043)

Yüzüstü Yatmak Cehennem Ehlinin Yatışıdır

Tıhfe el-Gıfarî radıyallahu anh’den: “Ben karnım üzerine yüzükoyun yatarken Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bana uğradı ve beni dürterek şöyle buyurdu:

“Bu ancak cehennemehlinin yatışıdır.”1783
 

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: “Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem yüzüstü yatan birinin yanından geçerken şöyle buyurdu:

“Bu şekildeki yatma, Allah Azze ve Celle’nin sevmediği bir yatma şeklidir.”1784

1783 Hasen. Ahmed (3/430, 5/426) Ziyau’l-Makdisî, el-Muhtare (8/136) İbn Mâce (3724) Ebu Nuaym Hilye (1/352)

1784 Hasen. Ahmed (2/287, 304) İbn Hibban (12/357) Hakim (4/271) Buhârî Tarih (4/366) Tirmizî (2768) Bezzar (14/323)

Ayakta Durarak Saygı Gösterenler Müşriklere Benzer

Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem rahatsızlandı ve O oturarak namaz kılarken biz de arkasında (ayakta) namaz kılıyorduk. Ebu Bekr radıyallahu anh insanlara tekbir sesini duyuruyordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bize döndü ayakta olduğumuzu görünce bize işaret etti. Biz de oturduk ve namazı oturarak kıldık. Selam verince Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Neredeyse İran’lılar ve Rumlar gibi yapacaktınız. Onlar oturan krallarının yanında ayakta el pençe divan dururlar. Sakın öyle yapmayın. Siz imamınıza uyun. Eğer ayakta kılarsa siz de namazınızı ayakta kılın. Şayet oturarak kılarsa siz de oturarak kılın.” Bir rivayette şu ziyade vardır:

“Sakın İran’lıların büyüklerine yaptığını siz de yapmayın.”1785

1785 Sahih. Muslim (413) Ahmed (3/334) İbn Huzeyme (486) İbn Hibban (5/491) Nesai (1200) İbn Mace (1240)

Büyüğümüze Saygı Göstermeyen Bizden Değildir

Ebu’l-Azbat b. Huyey radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen bizden değildir.”1786

Enes radıyallahu anh’den:

Yaşlı bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i arayarak geldi. Topluluk ona yer açmakta ağır hareket edince Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”1787

İbn Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını tanımayan bizdendeğildir.”1788

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını tanımayan bizdendeğildir”1789

Ebu Umame radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını tanımayan bizdendeğildir”1790
 

1786 Hasen ligayrihi. Ebu Nuaym Marife (1026) el-İsabe (1/93) Lisanu’l-Mizan (3/376)

1787 Sahih. Tirmizi (1919) Ebu Ya’la (7/238) İbn Adiy el-Kamil (3/48, 240) İbnu’l- Arabi Mucem (877) Beyhaki Şuab (10476) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (380) İbn Neccar Zeylu Tarihi Bagdad (4/152) Haris (798) Ebu Nuaym Ahbaru İsbehan (1/313) Deylemi (5265) Sahihu’l-Cami (5445)

1788 Sahih. Ahmed (2/207, 222) Tirmizi (1920) İbn Ebi Şeybe (8/527) Hakim (1/131) Humeydi (614) Buhari Edebu’l-Mufred (358) Beyhaki el-Medhal (2/60) Fesevi Marife (3/50) Ebu’ş-Şeyh Emsal (149) Hennad Zühd (1321) Elbani Sahihu’l- Cami (2199, 5444) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (376)

1789 Sahih. Buhari Edebu’l-Mufred (353) Hakim (4/197) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (378) İbn Ebi’d-Dunya el-İyal (186) Hennad Zühd (1320)

1790 Hasen Sahih. Buhari Edebu’l-Mufred (356) Taberani (8/167, 227, 236) Elbani Sahiha (2196) Daifu’l-Cami (2370)

Küçüğümüze Merhamet Etmeyen Bizden Değildir

Abdullah b. Yahya b. Harise b. El-Azbat babasından, o da dedesinden: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”1791

Abdullah b. Mesud radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını tanımayan bizdendeğildir.”1792

Ebu Zeyd (Ebu Yezid el-Medeni)’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”1793
 

İbn Serh, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimizin hakkını tanımayan bizdendeğildir”1794

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen ve büyüklerimizin hakkını tanımayan bizdendeğildir”1795

Vasile b. Eska radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Büyüklerimize saygı göstermeyen ve küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir.”1796

Enes radıyallahu anh’den diğer rivayette:

“Büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen ve aramızdan kardeş edinip de iftira eden bizden değildir.”1797

1791 Hasen ligayrihi. Ebu Nuaym Marife (1851) el-İsabe (1/93) Ebu Musa el- Medini ez-Zeyl’de,

1792 Sahih. İbnu’l-A’rabi Mu’cem (1961) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (381)

1793 Hasen ligayrihi. Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (1/72) Ebu’l-Huseyn el-Bagdadi, Hadisu Şu’be (59) İbn Adiy el-Kamil (3/279) İbn Tahir Makdisi Etrafu’l- Garaib (4673) mürseldir.

1794 Sahih. Ebu Davud (4943) Ahmed (2/222)

1795 Hasen ligayrihi. İbn Adiy (6/78)

1796 Hasen ligayrihi. Taberani (22/95) Heysemi Mecma’da (8/14) dedi ki: “Zühri, Vasile radıyallahu anh’den işitmemiştir.”

1797 Hasen ligayrihi. Taberani Evsat (5/107) el-Haris b. Nu’man zayıftır.

Müslümanların Hakkını Tanımayan Bizden Değildir

Ali radıyallahu anh’den: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen ve bizim hakkımızı tanımayan bizden değildir.”1798

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan diğer lafzı şöyledir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen ve hakkımızı tanımayan bizden değildir.”1799

1798 Hasen. İbnu’l-A’rabi Mucem (1465) Haraiti Mekarimu’l-Ahlak (377) Sem’ani Ensab (3/130)

1799 Hasen ligayrihi. Taberani (11/449)

Müslümanların Gizli Kusurlarını Araştırmak Nifaktandır

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının. Zira zannın bazısı günahtır. Birbirinizin gizli kusurlarını araştırmayın.” (Hucurat 12)

Muaviye radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Şayet sen müslümanların kusurlarını araştıracak olursan onları kötülüğe sevk etmiş olursun.”1800

İbn Mes’ud radıyallahu anh’e bir adam getirildi ve: “Bu falancadır, sakalından şarap damlıyor” denildi. Bunun üzerine o şöyle dedi: “Bize gizli kusurları araştırmamız yasaklandı. Ancak aşikar bir kusur görürsek o zaman gereğini yaparız.”1801

Bera radıyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bize hutbe verdi hatta perde arkasında olan kızlar dahi işitti. Yüksek sesle seslenerek şöyle buyurdu:

“Ey diliyle iman etmiş fakat kalplerine iman ulaşmamış topluluk! Müslümanları gıybet etmeyin! Onların ayıplarını araştırmayın! Zira kim kardeşinin ayıbını araştırırsa Allah da onun ayıbını takip eder ve evinin ortasında dahi olsa onu rezil eder.”1802

Hadiste geçen: “el-avatiku fi hudûrihinne” ifadesindeki “avatik”, âtik” kelimesinin çoğuludur. Buluğa ermiş ve evlenmemiş kız demektir. “Hudûr” kelimesi ise “hudr”un çoğuludur. Hudr; evin bir kenarında bulunan perde olup bakire kızlar bu perdenin gerisinde otururdu. Yahut hudr ile evin kastedildiği söylenmiştir.1803

Ebu Berze el-Eslemî radıyallahu anh’den: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem öyle seslendi ki bakire kızlar dahi işitti. Şöyle buyurdu:

“Ey diliyle iman etmiş fakat iman kalbine girmemiş topluluk! Müslümanları gıybet etmeyin. Onların kusurlarını araştırmayın. Zira kim kardeşinin kusurunun peşine düşerse Allah da onun kusurunu takip eder ve evinde de olsa onu utandırır.”1804

Ebu Berze el-Eslemî radıyallahu anh’den diğer rivayet şu şekildedir: “Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem’e münafıklardan bazı insanların Müslümanlardan bazı kimselere eza verdikleri ve kusurlarını araştırdıkları ulaştı. Bunun üzerine minbere çıkarak perde arkasındaki bekar kızların dahi işiteceği yüksek sesle şöyle buyurdu:

“Muhakkak bana ulaştığına göre münafıklardan bazı kimseler, Müslümanlardan bazı kimselere eziyet veriyor ve onların kusurlarını araştırıyorlarmış. Onların kusurlarını araştıranların kusurunu Allah Azze ve Celle takip eder ve evlerinde dahi olsalar rezil eder.”1805

Burayde b. Husayb radıyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in arkasında öğle namazını kıldık. Namazını bitirdiği zaman bize öfkeli bir şekilde döndü ve evlerinin içindeki bekar kızların dahi işiteceği bir yüksek sesle şöyle buyurdu:

“Ey Müslüman olan fakat iman kalbine girmemiş kimseler topluluğu! Müslümanları kötülemeyin! Onların kusurlarını aramayın. Zira kim Müslüman kardeşinin kusurunu ararsa, Allah onun perdesini yırtar ve evinin örtüsü içinde dahi olsa onun kusurunu ortaya çıkarır.”1806

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem perdelerinin arkasında olan bekar kızların işiteceği bir hutbe verdi ve şöyle buyurdu:

“Ey diliyle Müslüman olmuş, iman kalbine girmemiş kimseler topluluğu! Müminlere eziyet vermeyin! Onların kusurlarının peşine düşmeyin! Zira kim kardeşinin kusurunu takip ederse Allah da onun kusurunu takip eder. Allah kimin kusurunu takip ederse evinin ortasında dahi olsa onu rezil eder.”1807

Cabir radıyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bir gün geldi ve perdeleri arkasındaki kızların işiteceği bir sesle şöyle seslendi:

“Ey diliyle Müslüman olmuş, iman kalbine yerleşmemiş kimseler topluluğu! Müslümanları kötülemeyin! Onların kusurlarını araştırmayın. Zira kim kardeşinin kusurunu araştırırsa Allah da onun kusurunu takip eder ve onu evinin ortasında rezil eder.”1808

1800 Sahih. Ebu Davud (4888) İbn Hibban (13/72) Ebu Ya’la (13/382)

1801 Sahih. Ebu Davud (4890) Abdurrazzak (10/232) Taberani (9/350)

1802 Sahih. Ebu Ya’la (3/237) Ebu Nuaym Sıfatu’n-Nifak (2) Ebu Nuaym Delail (356) Temmam, Fevaid (242) Şecerî, Emali (2510-2511) Abdulhalık eş-Şehami, Erbain (39) Ru’yani, Musned (305) İbn Ebi’d-Dunya el-Gıybet (28) İbn Ebi’d-Dunya es-Samt (167) Ebu’ş-Şeyh, et-Tevbih (87) Beyhakî, Şuab (7/108, 521)

1803 Mustafa el-Buga, Sahihu Buharî ta’liki (1/72) Muhammed Fuad Abdulbaki, Sahihu Muslim Ta’liki (2/605)

1804 Hasen. Ahmed (4/424) Şuayb el-Arnaut: sahih ligayrihi dedi.

1805 Hasen. El-Muhallisiyyat (1422) Ebu’ş-Şeyh et-Tevbih (90)

1806 Hasen ligayrihi. Taberani (2/20) Taberani Evsat (3/207) Ebu Nuaym Delail (357) Şecerî, Emali (2509) isnadında Rumeyh b. Hilal meçhuldür. Geçen rivayetlerin şahit olması sebebiyle hasen derecesine çıkar.

1807 Hasen ligayrihi. Taberanî (11/186) Taberani Evsat (4/125) isnadında İsmail b. Şeybe et-Taifi zayıftır.

1808 Hasen ligayrihi. İbn Ma’ruf el-Bağdadi, Fevaidu’l-Muntekati’l-Garaib (el yazma no: 11) isnadında hal tercemesini bulamadığım kimseler var.

Kendisi İçin İstediğini Din Kardeşi İçin İstemeyen Mü’minlere Benzemez

Muaz b. Enes el-Cuhenî radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: “Ey imanın en üstünü nedir?” diye sordum.

“Allah için sevmen ve Allah için buğzetmen, dini Allah’ı zikretmekte kullanmandır” buyurdu. Ona:

“Ey Allah’ın rasulü! Başka?” diye sordum. Buyurdu ki:

“Kendin için sevdiğini diğer insanlar için de sevmen, kendin için istemediğini başkaları için de istememendir. Yine ya hayır konuşman, ya da susmandır.”1809

Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kul, kendisi için istediğini komşusu veya din kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.”1810

1809 Sahih ligayrihi. Ahmed (5/247) Taberani (20/153)

1810 Sahih. Ahmed (3/176, 251, 272, 278) Buhari (13) Muslim (45)

 Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî  "BİZDEN OLMAYANLAR" Şerhi'nin - Ses Kayıtları 01 -  67 

48 EDEP VE AHLÂKBaşkalarını Elinden ve Dilinden Selamette Kılmayan Müslümanlara Benzemez
00:00 / 01:04

Başkalarını Elinden ve Dilinden Selamette Kılmayan Müslümanlara Benzemez

İbn Mes’ud radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Allah rızıkları aranızda paylaştırdığı gibi ahlakınızı da öyle paylaştırmıştır. Allah dünyalıkları hem sevdiği, hem de sevmediği kullarına verir. Ancak dini sadece sevdiği kullara nasip eder. Allah birine dini nasip ettiği zaman onu seviyor demektir. Nefsim elinde olana yemin olsun ki, kulun kalbi ve dili teslim olmadıkça kendisi demüslüman olamaz. Komşuları vereceği zarardan emin olmadığı sürece kul mümin olamaz.” Sahabeler:

“Ey Allah’ın rasulü! Bu zararlar nedir?” diye sorunca, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:

“Eziyet ve zulümlerdir” buyurdu. Sonra şöyle devam etti:

“Kişi haram yoldan kazandığı malı infak etse de bereketini göremez. Bu maldan vereceği sadakalar kabul görmez. Bu maldan yanında tuttuğu miktar, onun cehennemde azığı olur. Allah kötülüğü başka bir kötülükle gidermez. Fakat kötülüğü yapılan bir iyilikle temizler. Zira pis olan bir şeyi pis olan başka bir şey silemez.”1811

Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: “Adamın biri: “Ey Allah’ın rasulü! En İslam’ın en üstünü hangisidir?” diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Müslümanların, kişinin dilinden ve elinden selamette olmasıdır.”1812

Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Müslüman; dilinden ve elinden diğer müslümanların selamette kaldığı kişidir. Muhacir ise Allah’ın yasakladığı şeylerden uzaklaşan kişidir.”1813

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Müslüman; dilinden ve elinden diğer müslümanların selamette kaldığı kimsedir. Mü’min; canları ve malları hususunda diğer insanların kendisine güvendiği kimsedir.”1814

Fadale b. Ubeyd radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem veda haccında şöyle buyurdu:

“Müslümanın kim olduğunu size söyleyeyim mi? Müslüman; insanların dilinden ve elinden selamette oldukları kimsedir. Mü’min; insanların canları ve malları konusunda kendisine güvendiği kimsedir. Muhacir; hata ve günahlardan uzak duran kimsedir. Mucahid; Allah’a itaat yolunda kendi nefsiyle mücahede eden kimsedir.”1815

1811 Sahih. Ahmed (1/387) Hakim (1/89, 4/183) İbn Asakir, Tarih (49/87) İbn Ebi Şeybe, Musned (344)

1812 Sahih. Muslim (40) Ahmed (2/187)

1813 Sahih. Buhari (10) Ahmed (2/192, 195, 202, 205, 209, 212, 215, 224) Ebu Davud (2481) Nesai (2/267)

1814 Sahih. Ahmed (2/379) Tirmizi (2627) Nesai (8/104)

1815 Sahih. Ahmed (6/21, 22) İbn Hibban (10/484, 11/203) Hakim (1/54) Tirmizi (1621) Bezzar (9/206) Taberani (18/309)

Islık Çalan ve Alkış Tutan Müşriklere Benzer

Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

“Dahası, onların Beyt yanındaki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başka bir şey değildi. Öyleyse, küfretmiş olmanız dolayısıyle (hak ettiğiniz) azabı tadın.” (Enfal 35)

İbn Kayyım rahim ehullah bu ayet hakkında ş öyle dem iş tir: “İbn Abbas, İbn Ömer, Atiyye, Mucahid, Dahhak, el-Hasen el-Basrî ve Katade, ayette geçen “mukâ” ıslık çalmak, “tasdiye” ise el çırpmaktır dediler. İbn Abbas radıyallahu anhuma şöyle demiştir:

“Kureyş, beytullah’ı çıplak olarak tavaf ediyor, ıslık çalıp el çırpıyorlardı.”

Mucahid dedi ki: “Tavafta Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in karşısına çıkıp tavafını ve namazını bozmak için ıslık çalıp el çırpıyorlardı. El çırpanlar ve kamış, mizmar veya benzeri şeylere üfleyerek ses çıkaranlarda bunlara benzeme vardır. Bu sadece görünüşte bir benzeme olsa dahi, onlara benzemeye çalışmaları sebebiyle bunların da kınanması söz konusudur.”1816

Şeyh Ahmed b. Yahya en-Necmî şöyle demiştir: “Allah, el çırpmaları ve ıslık çalmaları sebebiyle Kureyş’i kötüledi. Allah birisini ancak batıl ve boş bir işten dolayı kötüler. Bu yaptıkları doğru veya helal olsaydı, Allah bundan dolayı onları kötülemezdi. Onları bundan dolayı kötülediğinden bu, onun haram ve batıl olduğunu gösterir. Şu dinî kurallardandır: hakkında tehdit bulunan, lanet edilen, gazap edilen ve yapan kimse hakkında kötüleme bulunan şeyler, haramdır ve büyük günahlardan sayılır. Büyük imamlar şöyle demişlerdir: Islık çalma ve el çırpma kötülendi ve azap tehditiyle yan yana zikredildi. Bu, onların haram kılındıklarını ifade eder.

İnsanların iddia ettiklerine göre büyüklere saygı ve şanlarını yüceltmek için yaptıkları alkış da haramdır. Çünkü o, Allah’ın kâfirleri kötülemesine sebep olan, bu tür kötülenmiş davranıştandır. Alkış, batı hayranlarının, batıl kâfir dostlarından ithal ettikleri şeylerdendir. Çünkü onlar dine aykırı olsa bile, herşeyde onları taklit etmişlerdir. Allah en iyibilendir.”1817

1816 İgasetu’l-lehfan (2/274-275).

1817 Tenzihu’ş-Şeria An İbahati’l-Egani’l-Halia (s.13)

Aksırana “Çok Yaşa” Diyenler Acemlere Benzer

Said b. Cubeyr rahimehullah dedi ki: “İbn Abbas radıyallahu anhuma, Allah Teâlâ’nın:

“Onlardan her biri kendisine bin yıl ömür verilsin ister” (Bakara 96) ayeti hakkında şöyle dedi:

“Bu Acemlerin birisi aksırdığı vakit söyledikleri: “On bin yıl yaşa” sözünden alınmıştır.”1818

Said b. Cubeyr rahimehullah’tan: “İbn Abbas radıyallahu anhuma, Allah Teâlâ’nın:

“Andolsun ki sen onları insanlar arasında müşriklerden bile hayata daha tutkun bulursun” (Bakara 96) ayeti hakkında şöyle dedi:

“Bunlar şu kitap ehli olan kimselerdir. “Onlardan her biri kendisine bin yıl ömür verilsin ister. Halbuki ömrünün uzatılması kendisini azaptan kurtarıcı değildir” (Bakara 96) Bu, onlardan birisinin aksırması üzerine arkadaşına:

“Hez irsal sururi mihrican behor: bin yıl sevinç ve neşe ile yaşayasın” diye söylemelerine işarettir.”1819

1818 Sahih ligayrihi mevkuf. Hakim (2/290) Said b. Mansur (201) Taberi, Tefsir (2/373) İbn Ebi Hatim Tefsir (1/250) İbn Ebi Şeybe (7/160) Ebu Davud Zühd (333)

1819 Sahih mevkuf. Hakim (2/290) Taberi Tefsir (2/372)

Müzik Dinleyenler Münafıklara Benzer

Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar arasında, başkalarını bilgisizce Allah’ın yolundan saptırmak ve onu alaya almak için boş sözleri satın alanlar bulunmaktadır.” (Lokman 6)

İbn Mes’ud radıyallahu anh şöyle demiştir: “Bu ayette geçen boş söz musikidir.”1820

Aynısını İbn Abbas1821, Cabir b. Abdillah1822, İkrime1823, Mucahid1824, el-Hasen (el-Basrî)1825, Said b. Cubeyr1826, Katade1827 ve İbrahim (en- Nehaî)1828 de söylemişlerdir.1829

Allah Teâla şöyle buyurmuştur: “Ve hem de gafilsiniz.” (Necm 61)

İbn Abbas radıyallahu anhuma dedi ki: “Bu ayette kastedilen müziktir”1830

Yine Mücahid rahimehullah ayette geçen “samidun” kelimesini açıklarken şöyle demiştir. “Yemen halkı bir kimse şarkı söylediği zaman “semmede” derler.”1831

Allah Teâla şöyle buyurmuştur: “İçlerinden gücünün yettiklerini sesinle titret” (İsra 64)

Mucahid rahimehullah dedi ki: “Bu ayette kastedilen şarkı ve müzik aletleridir.”1832

Nafi rahimehullah şöyle demiştir: “İbn Ömer radıyallahu anhuma ile birlikte yolda gidiyorduk. Bir çoban kavalı sesi duydu. Bunun üzerine parmaklarını kulaklarına tıkadı ve yolunu değiştirdi. Dedi ki:

“Ey Nafi! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in (çoban kavalı işittiği zaman) böyle yaptığını gördüm!”1833

Suyuti, el-Emru bi’l-İttiba’da şöyle demiştir: “Dinleyenini ölçü sınırından çıkarmayan, ritimli olmayan ses hakkında yaptıkları böyleyse, bu zamandakilerin çalgı aletleriyle dinledikleri müzikli seslere karşı nasıl olurdu?

Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şarkıcı kadınların alım satımını yasaklamış ve:
 

“Onların kazancı haramdır” buyurmuştur.1834

Taberi rahimehullah şöyle demiştir: “Meşhur âlimler müziğin haramlığında ve bunun yasaklanmasında icma etmişlerdir.”1835

Suyuti şöyle der: “Onların zamanlarında söylenen şarkılar zühd hakkında olmasına rağmen yasaklığında birleşmişlerdir. Peki ya bu zamanda çıkarılan şeyleri görselerdi ne derlerdi? Şüphesiz çirkinlikler artmıştır. Salih selefe uy ve bunlardan sakın ey kardeşim! Nitekim İbn Mes’ud radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Müzik, tıpkı suyun baklayı yetiştirdiği gibi kalpte nifakı yetiştirir.”1836

Ebû ‘Amîr ve Ebû Mâlik el-Eş’arî radıyallahu anh Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:

‘Ümmetimden zinayı, ipeği, içki ve çalgı dinlemeyi helal kabul eden insanlar çıkacak...’1837

İmran b. Husayn ve Enes radıyallahu anhum, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir:

‘Bu ümmet içerisinde yere batırılma, hayvana dönüştürülme ve taşlanma olacak.” Müslümanlardan biri:

“Bu ne zaman olacak ey Allah’ın rasulü?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Kadın şarkıcılar edinip müzik aletleri çaldıklarında ve içki içtiklerinde olacak.’1838

Abdullah b. Ahmed b. Hanbel’den: “Babama müzik hakkında sorduğumda şöyle dedi:

“Müzik kalpte münafıklık yeşertir. Ondan hoşlanmam.”1839

İshak b. İsa et-Tabbâ’dan: “Malik b. Enes’e Medine’liler müziğe ruhsat veriyor mu? Diye sordum. Dedi ki:

“Bizde onu ancak fasıklar yapar”1840

el-Abbas b. Muhammed ed-Devrî – İbrahim b. El-Münzir’den: Ona şöyle denilerek soruldu:

“Sizler müziğe ruhsat veriyor musunuz?” dedi ki:

“Allah’a sığınırım! Bizden bunu yapanlar ancak fasıklardır.”1841

Abdurrahman el-Mutetabbib’den: Ahmed b. Hanbel’e:

“Kaside ehli hakkında ne dersin?” dedim. Dedi ki:

“Bidattir. Onlarla oturulmaz.”1842

eş-Şafiî dedi ki: “Irak’ta tağbir denilen bir şey bıraktım. Zındıklar onu Kurandan alıkoymak için uydurmuşlardı.”1843

Tagbir: musiki ve kaside meclisleridir. Ebu Mansur el-Ezheri şöyle demiştir:

“Bir topluluk Allah’ı zikir, dua ve yalvarma ile toz kaldırırlar. Allah Azze ve Celle’yi zikrederken söyledikleri şiirlere “tagbir: toz kaldırma” adını vermişlerdir. Sanki onlar söyledikleri şarkı esnasında ayaklarıyla yere vurmaları ve raks etmeleri sebebiyle toz kaldırma anlamına gelen bu ismi kullanmışlardır.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, kevbe’yi yasaklamıştır. Kevbe darbuka ve davuldur. Nefesli çalgıyı facir ahmakın sesi olarak tanımlamıştır. Geçmiş âlimler -İmam Ahmed rahimehullah gibi- eğlence ve müzik aletlerinin haram olduğunu bildirmiştir. Ud, tambur, kaval, keman ve zil bunlardandır. Kemençe, kanun, org, piyano, gitar ve benzeri modern eğlence ve müzik aletlerinin; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in müzik aletlerini yasakladığı hadisin kapsamına girdiğinde şüphe yoktur. Üstelik bu aletler, coşturup eğlendirmede ve etkilemede bazı hadislerde haramlığı bildirilen eski enstrümanlardan çok daha ileridir.

Müzik aletlerinin günümüzde ilahi adı verilen kaside ve neşidelerle birlikte çalınması, ibadetlerini müzik eşliğinde yapan ehl-i kitabı ve kitapsız kâfirleri taklitten kaynaklanmaktadır.

Hatta -İbn Kayyım rahimehullah ve benzeri ilim ehlinin değindiği gibi- müziğin coşkusu ve sarhoşluğu içkinin sarhoşluğundan daha büyüktür. Müziğe, şarkı sözleri ve çalıp söyleyen şarkıcı kadınların sesleri eklenince şüphesiz günah daha büyük olur ve bunun haramlığı daha kuvvetlidir. Şarkının sözleri aşk, sevgi, tutku ve güzelliklerin nitelendirilmesi olunca sorun daha da büyür. Bu nedenle âlimler şarkının, zinanın postacısı olduğunu ve kalpte nifak meydana getirdiğini söylemiştir. Genel olarak, şarkı ve müzik konusu bu zamanın en büyük fitnelerinden birisi olmuştur.

Günümüzde; saatler, ziller, çocuk oyuncakları, bilgisayar ve bazı telefon cihazları gibi birçok eşyaya müziğin girmesi bu sorunu daha da artırmış ve müzikten sakınmak kesin kararlılık gerektiren bir iş haline gelmiştir. Allah yardımcımız olsun!

1820 Sahih mevkuf. Hakim (2/445) Taberi (20/127) Beyhaki (10/223) İbn Ebi Şeybe (5/132) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (26) Ziyau’l-Makdisi İttibau’s-Sunen (s.6) İbnu’l-Cevzi Telbis (s.231-232) Elbani es-Sahiha (6/421)

1821 Sahih mevkuf. Buhari Edebu’l-Mufred (786) Taberi (20/127) Beyhaki (10/221) İbn Ebi Şeybe (5/132) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (27) Ziyau’l- Makdisi İttibau’s-Sunen (s.6) İbnu’l-Cevzi Telbis (s.231-232) Elbani Tahrimu Alati’t- Tarb (s.142)

1822 Taberi (20/128)

1823 Sahih maktu. Buhari Tarihu’l-Kebir (4/217) Taberi (20/129) İbn Ebi Şeybe (5/132) Beyhaki (10/223) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (28) İbnu’l-Cevzi Telbis (s.231-232) Elbani Tahrimu Alati’t-Tarb (s.143)

1824 Sahih maktu. İbn Ebi Şeybe (5/132) Taberi (20/128) Tefsiru Sufyan es- Sevri (s.238) Abdurrazzak Tefsir (3/105) Beyhaki (10/223) Ebu Nuaym Hilye (3/286) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (32) İbnu’l-Cevzi Telbis (s.231-232)

1825 Tefsiru’l-Begavi (6/284) İbn Atiyye Muharraru’l-Veciz (4/399) Elbani Tahrimu Alati’t-Tarb (s.145)

1826 Tefsiru’l-Begavi (6/284) İbn Atiyye Muharraru’l-Veciz (4/399)
1827 Zadu’l-Mesir (6/315-316) Durru’l-Mensur (5/159-161)
1828 Sahih maktu. İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (29) Tefsiru’l-Begavi (6/285)

Beyhaki (10/223) İbn Ebi Şeybe (5/132)
1829 Kurtubi el-Cami Li’l-Ahkami’l-Kur’an’da (14/51) İbn Atiyye’den şöyle dediğini

nakleder: “İbn Mesud, İbn Abbas, Cabir b. Abdillah ve Mucahid bu şekilde tefsir ettiler” Sonra (14/52): “İkrime, Meymun b. Mihran ve Mekhul’den de bu görüşü nakleder.

1830 Sahih mevkuf. Abdurrazzak Tefsir (3/255) İbn Ebi Şeybe (7/160) İbnu’l- Cevzi Telbis (s.231-232) Taberi (22/559) Beyhaki (10/223) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (33) Kurtubi (17/123) İbn Cevzi Zadu’l-Mesir (8/86)

1831 Hasen maktu. Taberi (22/560) İbnu’l-Cevzi Telbis (s.231-232)

1832 Hasen maktu. Taberi (17/490) İbn Ebi Hatim (9/172) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (71) İbn Cevzi Telbis (s.232) Kurtubi (14/51) Zadu’l-Mesir (5/58)

1833 Sahih. Ahmed (2/8, 38) Ebu Davud (4924-26) Beyhaki (10/222) İbn Sad (4/163) el-Hallal, el-Emru bi’l-Maruf ve’n-Nehyu Ani’l-Munker (176) Taberani Sagir (1/30) İbn Hibban (2013-mevaridu’z-Zaman) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (544) İbn Asakir (57/173) Acurri Tahrimu’n-Nerd ve’ş-Şatranc ve’l-Melahi (64) İbn Cevzi Telbis (s.232) Elbani Tahrimu Alati’t-Tarb (s.116)

1834 Hasen. Ebu Umame radıyallahu anh’den: Tirmizi (1282) İbn Mace (2168) Humeydi (910) Ahmed (5/257, 268) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (24) Tayalisi (1134) Beyhaki (6/14) Taberani (8/212,no: 7749, 7805,7825, 7855, 7861, 7862) Ebu Ya’la (1/104, 402) İbnu’l-Cevzi Telbisu İblis (s.232) Begavi Mealimu’t-Tenzil (6/451) Taberi Tefsiri (21/60) İbn Hazm el-Muhalla (9/67) Elbani Sahiha (2922)

1835 Taberi Tefsiri (14/56)

1836 Sahih mevkuf. Beyhaki (10/223) Ebu Ubeyd İman (s.34) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (30, 31, 34, 35, 37, 38, ) Mervezi Ta’zimu Kadri’s-Salat (680) Ziyau’l-Makdisi İttibau’s-Sunen (s.7) Elbani Tahrimu Alati’t-Tarb (s.10, 145)

* İbn Mesud radıyallahu anh’den merfu olarak zayıf isnadla: Ebu Davud (4929) Beyhaki (10/223) İbn Adiy el-Kamil (4/279) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (39) Elbani Daifu’l-Cami (3936) ed-Daife (2430)

* Ebu Hureyre radıyallahu anh’den merfu olarak zayıf isnadla: Fevaidu Ebi Ali es-Savvaf (el yazma no: 133)

* Cabir radıyallahu anh’den merfu olarak zayıf isnadla: Beyhaki Şuab (4/279) Elbani Daifu’l-Cami (3937)

1837 Sahih. Buhârî (5590) Bkz. Fethu’l-Bârî (10/51).

1838 Sahih. İbn Ebî’d-Dunyâ’ Zemmu’l-Melahi’(7) Tirmizi (2212) el-Elbani es- Silsîletu’s-Sahîhâ (2203)

1839 Sahih maktu. El-Hallal el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (s.203) Abdullah b. Ahmed b. Hanbel el-İlel (2/76) İbn Kudame Şerhu’l-Kebir (12/51) Ziyauddin Makdisi İttibau’s-Sunen (s.7) Muştuli Selvetul Ahzan (s.28) Suyuti el- Emru bi’l-İttiba (s.8)

1840 Sahih maktu. El-Hallal el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (s.204) Ziyauddin Makdisi İttibau’s-Sunen (s.7) Muştuli Selvetul Ahzan (s.28) Kurtubi (15/55) Elbani Tahrimu Alati’t-Tarb (s.100) Abdullah b. Ahmed el-İlel (2/70) İbn Receb Fethul Bari (7/36) Zehebi Tarih (3/329) Suyuti el-Emru bi’l-İttiba (s.8)

1841 Sahih maktu. El-Hallal el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (s.205)

İbn Receb Fethul Bari (7/36) Elbani Tahrimu Alatit Tarb (s.100)
1842 El-Hallal el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (s.222) İbn Muflih el-

Füru (9/352) İbnul Cevzi Telbis (s.294)
1843 El-Hallal el-Emru bi'l-Maruf ve'n-Nehyi ani'l-Munker (s.234) İbn Teymiye

Mecmuu Fetava (2/352, 7/351) İbnul Cevzi Telbis (s.296) Suyuti el-Emru bil İttiba (s.8)

Kur’ân’ı Musiki Makamlarıyla Okuyan Bizden Değildir

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Kur’an ile teganni etmeyen bizden değildir” Diğer rivayette: “Kur’ân’ı sesli okumayan bizden değildir”.”1844

Vekî b. El-Cerrah1845 ve Sufyan b. Uyeyne dediler ki: “Kur’an ile teganni, onunla yetinmek demektir.”1846

Ebu Ubeyd, Şube, Eyyub, Tahavi, Darimi, Beyhaki, Kurtubi, İbni Kesir, Nevevi ve pek çok âlim de bu görüştedirler.1847 Bu manâ, söz konusu tehdit ile uyumludur.

Ebu Hureyre radıyallahu anh ve başkaları teganniyi; “Kur’an’ı yüksek sesle okumak kastediliyor” diye açıkladılar.1848

Adı geçen âlimler bazı bidatçilerin bu hadisteki “teganni” kelimesini kendilerinin ezgi gibi Kuran okumalarına delil getirmelerine şiddetle karşı çıkmışlardır.1849

Nitekim böyle bir saptırmaya ihtimal vermeyecek kadar sarih ibareler vardır ve sesi dalgalandırarak elhan, ezgi ve melodilerle, bir harf eksilmek veya artırmak şeklinde uzatmayla Kur’an okumanın haram oluşunda icma vardır.1850

Şu ayette, Kur’an’ı açık, anlaşılır ve acelesiz okumak emredilmiştir;

“Kur'an'ı tane tane (tertil ile) oku” (Müzemmil 4)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, kendisinden sonra ümmeti için korktuğu bazı hasletleri saymış ve sonunda şöyle buyurmuştur:

“...bir de şu kavimden uzağım; onlar Kur’anı şarkı gibi okurlar, bir kimseyi ilim sahibi olmadığı halde sırf şarkı gibi Kur’an okuduğu için imamlığa geçirirler.”1851

Sehl b. Sad ve Cabir radıyallahu anhuma’dan; “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bizler Kuran okuyorken yanımıza çıktı, aramızda arap da, acem de vardı. Buyurdu ki;

“Okuyun, her okuyuş güzeldir. İleride bir kavim gelecektir ki bunlar, Kur’an’ın kelime ve lafızlarını okun yontulması gibi yontacaklar, ondan hâsıl olacak karşılığı ahirete bırakmayıp dünyada alacaklar.”1852

Nevfel b. Iyas’tan; Bizler Ömer radıyallahu anh’ın zamanında mescidte durur, grup grup olurduk. İnsanlar ise gruplardan en güzel sesli olanlara meylederdi. Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh; “Görüyorum ki Kur’anı nağmeler gibi okuyorlar. Vallahi şayet gücüm yetseydi onların bu hallerini değiştirirdim” dedi.1853

Enes radıyallahu anh, insanların sonradan ihdas ettikleri bu ezgilerle Kur’an okuyan birini bundan nehyetmiştir.1854

Muhammed b. Sirin rahimehullah dedi ki; “Önceki âlimler (sahabeler ve tabiin) şu ezgilerin sonradan ortaya çıkarılmış bidat olduğu görüşündeydiler.”1855

Salim b. Abdillah rahimehullah birisinin lahinlerle Kur’an okuduğunu işitince; “bu şarkıdır, bu şarkıdır” diyerek orayı terk etmiştir.1856

Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kur'ân'ı Arap lahn'ı ve Arap sesleri üzere okuyun. Sakın ha fasıkların ve Yahudilerle hristiyanların lahn'ı üzere okumayın. Bilesiniz, benden sonra bir kavim gelecek ki, onlar Kur'ân'ı okurken, şarkı ve mâtem tercîi gibi terci' ile okuyacaklar. Onların (imanları laftadır) gırtlaklarından öte geçmez. KaIbleri fitne ve fesada uğramıştır. Böylelerinden hoşlanan kimselerin kalpleri de fitne v e fesad içindedir."1857

Ebu’d-Derda radıyallahu anh dedi ki: “Sizleri Kur’anı tahrif eden, onu okuyuşta haddi aşan, Kur’an ile dalga geçenlerden sakındırım!”1858

Katâde rahimehullah anlatıyor: “Enes radıyallahu anh'e Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in kıraatından sordum. Şu cevabı verdi:

"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem medleri (uzun heceleri) uzatırdı.” Sonra örnek olarak Bismillâhirrahmânirrahim'i okudu ve uzatılacak yerleri belirgin şekilde uzattı: Bismillâhi'yi uzattı, er-rahmân'ı uzattı, er- rahîm'i uzattı.”1859

Şu hadise gelince; Abdullah b. Muğaffel radıyallahu anh anlatıyor:

“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i devesinin üstünde Feth suresini okurken gördüm. Sureyi terci' üzere okuyordu.”1860

Bu terci (sesi kaldırıp indirme) ile okuma, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in üzerine binmiş olduğu devenin hareketinden kaynaklanmıştır. Bu sadece binek üzerindeyken istek dışı olarak terci yapmanın caiz oluşunu gösterir. Başka yerde caiz değildir.1861

Esma radıyallahu anhâ anlatıyor: “Seleften hiç kimse Kur'ân-ı Kerim'in tilâveti sırasında bayılıp düşmezdi. Onlar ağlarlar ve ürperirlerdi. Sonra bedenleri ve kalpleri zikrullah için yumuşardı.”1862

İmam Nevevi’ye soruldu; “Şimdi Dımeşk’te bazı cahiller cenaze üzerine teganni ile harfleri birbirine katarak, fazladan harf ekleyip uzatarak Kur’an okuyorlar. Bu kötü bir hareket midir?

Cevabında dedi ki; cenaze üzerine bu şekilde Kur’an okunması çok çirkin bir şeydir. Âlimlerin ittifakı ile haramdır. Bu hususta imam Maverdi ve başkaları icma olduğunu söylediler. Hatta yöneticilerin üzerine, bunlara mani olmaları, tevbeye çağırmaları ve cezalandırmaları gerekir. Bu her müslümana vaciptir.”1863

Yine şöyle demiştir: “Kur’an’ı böyle haram tegannilerle okumak bir takım cahil, aşağılık ve zalim kimselerin müptela olduğu bir musibettir. Onlar cenaze ve mevlit gibi bidat merasimlerinin okuyucularıdırlar. İşte bu açıkça haram olan bir bidattir. Kadı Maverdi’nin de dediği gibi böyle okuyuşu dinleyen de fasık olur.”1864

1844 Sahih. Buhari (7527) Beyhaki (10/229) Hatib Tarih (1/395) İbn Asakir (51/242)

- Sad b. Ebi Vakkas radıyallahu anh’den merfuan: Ahmed (1/172, 175, 179) Ebu Davud (1471) Darimi (1490, 3488) Ebu Ya’la (2/93) İbn Hibban (1/326) Ziyaul- Makdisi el-Muhtare (1/491) Hakim (1/758) Beyhaki (10/230)

- Sad b. Malik radıyallahu anh’den: Hakim (1/759) Abdurrazzak (2/483)
- İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Hakim (1/760) Taberani (11/121)
- Abdullah b. Zübeyr radıyallahu anhuma’dan: Bezzar (6/168) Dulabi el-Kuna (319)
- Aişe radıyallahu anha’dan: Ebu Ya’la (8/195) İbn Adiy el-Kamil (5/375) isnadı Zayıf.
- Said b. Ebi Said radıyallahu anh’den: Ebu Davud (1471) Sahih.
- Ebu Lubabe radıyallahu anh’den: Ebu Davud (1473) Beyhaki (2/54) Elbani hasen sahih demiştir.
1845 Sahih maktu. Ahmed (1/172) Şuayb el-Arnaut isnadı sahih demiştir. Ebu Davud (1474) Elbani sahih maktu demiştir.
1846 Sahih maktu. Buhari (5024) Ebu Davud (1474) Elbani sahih maktu demiştir.
1847 Bkz.: Darimi (1499, 3491) Beyhaki Şuab (2/529) Tahavi Müşkilu’l-Asar (2/130) İbn Kesir Fezailu’l-Kur’an (s.103 v.d.) Nevevi et-Tıbyan (s.78) Kurtubi Tefsir, (1/10) Kurtubi et-Tizkar (s.123)

1848 Sahih. Buhari (5023, 7482) Darimi (3533)
1849 bkz.:İbn Kesir Fezailu’l-Kur’an (s.108)
1850 İbn Kesir Fezailu’l-Kuran (s.113) Kurtubi Tefsir (1/16) Kurtubi et-Tizkar (s.129) İbn Kudame el-Muğni (1/459)

1851 Sahih. El-Elbani es-Sahiha (979) birçok sahabeden gelmiştir:

* Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Abdurrazzak (2/488) Taberani Evsat (2/105) Ebu Nuaym Hilye (1/384) İbn Sad (5/254) İbn Asakir (67/379) Mustagfiri Fadailu’l- Kur’an (37)

* Huzeyfe radıyallahu anh’den: Ebu Nuaym Hilye (3/359) el-Elbani ed-Daife )1171(

* Ali radıyallahu anh’den: Şeceri Emali (2724) Ebi Said eş-Şaşi, Cüz (no:46)
* Uleym radıyallahu anh’den: İbn Ebi Şeybe (7/529)
* el-Hakem b. Amr el-Gıfari’den: Hakim (3/500) Taberani (3/211) Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (38)
* Amr b. Abese radıyallahu anh’den: Taberani, Mecmau’z-Zevaid (10/206)
* Abis el-Gıfari’den: Buhari Tarih (7/80) Ahmed (3/494) Bezzar (2/177 Keşfu’l-Estar 1610) Taberani (18/34-37) Hafız Ebu Garze Musnedu Abis (no:1-2) Beyhaki Şuab (2/541) Tahavi Şerhu Muşkil (1389) İbn Kani Mucem (851) Haris b. Ebi Usame Musned (2/640) Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kuran (s.166) Ebu Nuaym Marife (5550) Deylemi (2328) Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (39) el-Elbani Sahihu’l-Cami (2812)

* Avf b. Malik radıyallahu anh’den: Ahmed (6/22) İbn Ebi Şeybe (7/530) Taberani (18/51, 57) Ziyau’l-Makdisi el-Munteka (el yazma no:507) el-Elbani Sahihu’l-Cami (216)

1852 Sahih. Ebu Davud (830) Beyhaki Şuabu’l-İman (2/538-539) Buhari Tarihu’l-Kebir (8/191) İbn Ebi Şeybe’den; Metalibu’l-Aliye (3492)

1853 Hasen. Buhari Halku Ef’ali’l-İbad (259) İbn Sa’d (5/59) Muhammed b. Nasr Kıyamu’l-Leyl (s.171)

1854 Sahih. Darimi (3505) İbn Ebi Şeybe (10/466) İbn Kesir Fezailu’l-Kur’an (s.112) 

1855 Sahih. Darimi (3506)
1856 Darimi (3498)

1857 Sahih ligayrihi. Taberani Evsat (7/183) Beyhaki Şuab (2/540) Hakiym et-Tirmizi Nevadir (3/255) Zehebi el-Muktena (2/58) İbn Kesir Fezailu’l-Kur’an (s.111) Kurtubi Tefsir (1/17)Kurtubiet-Tizkar(s.130)Mecmau’z-Zevaid(7/169)Suyutiel-İtkan(1/256) Mişkat (2207) Suyutî, Câmiu's-Sağîr (1339) Beyhaki bunu birkaç tarikten rivayet etti. Şahitleriyle sahihtir.

1858 Beyhaki Şuab (2/541)

1859 Sahih. Buharî (Fedailul-Kur'ân 42, 29) Buhari Halku Ef’ali’l-İbad (298) Ebu Dâvud (1465) Begavi Şerhus Sunne (4/481) Muhammed İbnu’l-Muzaffer Garaibu Şube (s.113)

1860 Sahih. Buharî (Fedailu'l-Kur'ân 24, 30, Meğâzi 48, Tefsir, Feth 1, Tevhid 50) Müslim (794) Ebû Dâvud (1467)

1861 Bkz.:İbn Kesir Fazailu’l-Kur’an (s.139)

1862 Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’ân (306) Rezîn’den; Cemu’l-Fevaid (7370) Bağavî Tefsiri (7/238).

1863 Nevevi Fetava (s.54-55)
1864 Nevevi et-Tıbyan (s.79)

Kasidelerle Raks ve Semâ Yapanlar, Zikirde Cezbeye Gelmeye Çalışanlar Yahudilere Benzer

Tevratta Yahudilerin zikir şekli şöyle anlatılır: “Siyon oğulları hükümdarlıklarına sevinsinler, tef ve ud ile dans ederek adını tesbih etsinler, terennüm etsinler. Tehlil getirin, kutsallığında (Kudüs'de) Allah'ı tesbih edin. Rebab ve ud ile tesbih edin. Tef ve dans ile tesbih edin. Sazlar ve zurnalarla tesbih edin. Türlü naralarla tesbih edin.”1865

Tasavvufçular da aynı bu şekilde zikir yaparlar. Yahudi cahiliyye bidatı ile tasavvufçuların zikri arasında sıkı ilişkiyi ve benzerliği görmek için bir zikir meclisini müşahade etmek yeterlidir.

Şemsuddin es-Sefârinî rahimehullah şöyle demiştir: “Zamanımızdaki sufilerin ateş yakmalarını, zincirli defler, davul, neyler ve udlar gibi çalgı aletleri kullandıklarını ve ayakları üzerinde raksedip sallandıklarını görsen, elbette onların buzağıya tapan Samirî’nin arkadaşlarından kalıntılar olduklarına hükmedersin.”1866

Amr b. Yahyâ’dan: Babamı, babasından (naklen) şöyle rivayet ederken duydum: (Babam) dedi ki:

"Sabah namazından önce Abdullah b. Mes'ûd'un kapısının önünde otururduk. Çıktığında, onunla beraber mescide giderdik. Neyse (bir gün) Ebû Mûsâ el-Eş'arî yanımıza geldi ve:

"Ebû Abdirrahman (Abdullah b. Mes’ûd) şimdiye kadar yanınıza çıktı mı?" dedi.

"Hayır" dedik. O da bizimle beraber oturdu. Nihayet (Abdullah) çıktı. Çıkınca toptan ona ayağa kalktık. Sonra Ebû Mûsâ ona şöyle dedi:

"Ey Ebû Abdirrahman! Biraz önce mescidde yadırgadığın bir durum gördüm. Ama yine de, Allah'a hamd olsun, hayırdan başka bir şey görmüş değilim. (Abdullah):

"Nedir o?" diye sordu. O da;

"Yaşarsan birazdan göreceksin" dedi (ve) şöyle devam etti:

"Mescidde halkalar halinde, oturmuş, namazı bekleyen bir topluluk gördüm. Her halkada (idareci) bir adam, (halkadakilerin) ellerinde de çakıl taşları var. (İdareci):

"Yüz defa Allahu ekber deyin" diyor, onlar da yüz defa Allahu Ekber diyorlar. Sonra, yüz defa La ilahe illallah, deyin diyor, onlar da yüz defa La ilahe illallah diyorlar. Yüz defa Subhânallah deyin diyor, onlar da yüz defa Subhânallah diyorlar."

"Peki, onlara ne dedin?" dedi.

"Senin görüşünü bekleyerek -veya "senin emrini bekleyerek"- onlara bir şey söylemedim." dedi. Dedi ki;

"Onlara kötülüklerini sayıp (hesap etmelerini) emretseydin ve (bununla) iyiliklerinden hiçbir şeyin zayi edilmeyeceğine dair onlara güvence verseydin ya!" Sonra gitti, biz de onunla beraber gittik. Nihayet o, bu halkalardan birine geldi, başlarında durdu ve şöyle dedi:

"Bu, yaptığınızı gördüğüm şey nedir?" Dediler ki;

"Ey Ebû Abdirrahman! (Bunlar) çakıl taşları. Onlarla Allahu Ekber, La ilahe illallah ve Subhânallah deyişleri sayıyoruz." (Bunun üzerine Abdullah b. Mes'ûd) dedi ki;

"Artık kötülüklerinizi sayıp (hesap edin)! Ben, iyiliklerinizden hiç bir şeyin zayi edilmeyeceğine kefilim. Yazıklar olsun size ey Muhammed ümmeti! Ne çabuk helâk oldunuz! Peygamberinizin -salallahu aleyhi ve sellem- şu sahabesi (içinizde hâlâ) bolca bulunmakta. İşte onun elbiseleri, (henüz) eskimemiş; kapları, (henüz) kırılmamış. Canım elinde olan (Allah'a) yemin olsun ki, sizler kesinlikle (ya) Muhammed'in dininden daha doğru yolda olan bir din üzerindesiniz (-ki bu imkânsızdır) veya bir sapıklık kapısı açmaktasınız." Onlar;

"Vallahi, Ey Ebû Abdirrahman, biz, başka bir şey değil, sadece hayrı (elde etmeyi) istedik" dediler. (O da) şöyle karşılık verdi;

"Hayrı (elde etmek) isteyen niceleri vardır ki onu hiç elde edemeyeceklerdir. Rasûlullah -salallahu aleyhi ve sellem- bize haber vermişti ki;

“Kur'an'ı okuyacak olan bir topluluğun (bu okuyuşları sadece dilde kalacak), onların köprücük kemiklerini ileriye geçmeyecek.”1867 Vallahi, bilmiyorum, belki onların çoğu sizdendir." Sonra (Abdullah) onlardan yüz çevirdi. (Amr b. Yahya'nın dedesi) Amr b. Seleme, bundan sonra şöyle dedi:

“Bu halkalardaki (insanların) çoğunu, en-Nehrevân olayında, Haricîlerin yanında bize karşı vuruşurken gördük." 1868

Amir b. Abdillah b. ez-Zubeyr dedi ki: “Babama gittim. Bana: “Neredeydin?” dedi. Dedim ki:

“Öyle bir topluluk gördüm ki onlardan hayırlı kimse görmedin. Allah’ı zikrediyorlar, onlardan biri öyle titriyordu ki Allah Teâlâ’nın korkusundan bayılıyordu. Onlarla oturdum.” Dedi ki:

“Bir daha onlarla oturma. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i kendisine Kur’ân okunurken gördüm, Ebu Bekr ve Ömer’i de kendilerine Kur’ân okunurken gördüm. Onlara böyle şeyler olmadı. Bu kimselerin Allah Teâlâ’dan korkusunu Ebu Bekr ve Ömer’in korkusundan fazla mı görüyorsun? Durumu böyle görüyorsan, onları terk et.”1869

Abdullah b. Urve b. ez-Zubeyr’den: Ninem Esma radıyallahu anha’ya:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabeleri Kur’ân’ı dinlediklerinde nasıl olurlardı?” diye sordum. Dedi ki:

“Gözleri yaşarır, derileri ürperirdi. Tıpkı Allah Teâlâ’nın nitelediği gibi.” Ben:

“Burada bazı insanlar var. Onlardan biri Kur’ân dinlediği zaman düşüp bayılıyor” dedim. Dedi ki:

“Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.”1870

Katade rahimehullah dedi ki: Enes b. Malik radıyallahu anh’e Kur’an dinleyince bayılıp düşen bir topluluk soruldu. Dedi ki:

“Onlar haricilerdir.”1871 Diğer rivayette: “Bu haricilerin işidir” dedi.

Ebu Hazım şöyle anlattı: İbn Ömer radıyallahu anhuma Irak’lı bir adama uğradı. Adam yere düşmüş, insanlar etrafına toplanmışlardı.

“Ne oluyor?” diye sorunca:

“Bu adama Kur’ân okunduğu zaman veya Allah’ın zikredildiğini işittiği zaman Allah korkusundan düşüp bayıldı” dediler. İbn Ö mer radıyallahu anhuma dedi ki:

“Allah’a yemin olsun biz de Allah’tan korkuyoruz ama düşüp bayılmıyoruz.”1872

İkrime dedi ki: “Esma radıyallahu anha’ya seleften birinin korkudan dolayı bayılıp bayılmadığı soruldu. Dedi ki:

“Hayır. Lakin onlar sadece ağlarlardı.”1873

Hişam b. Hassan’dan: Aişe radıyallahu anha’ya: “Bir topluluk Kur’an dinleyince bayılıyor” denildi. Dedi ki:

“Kur’ân, insanların akıllarında tükenmekten daha değerlidir. Lakin Allah Azze ve Celle’nin buyurduğu gibi (Zümer 23), rablerinden korkanların ondan dolayı deriler ürperir, sonra derileri ve kalpleri Allah’ın zikri için yumuşar.”1874

Katade rahimehullah; “Rablerinden korkarak derileri ürperir. Sonra Allah’ın zikriyle kalpleri yatışır” (Zümer 23) ayetini okudu ve dedi ki;

“Bu Allah’ın dostlarının sıfatıdır. Allah onları, “şuurlarının kaybolmasıyla, çığlık atıp bayılmalarıyla” değil, derilerinin ürpermesi, gözlerinin yaşarması ve zikrullah ile kalplerinin sükûnete ermesiyle vasıflıyor. Zira çığlık atıp bayılmak, şuurların gitmesi, ancak bidat ehlinde bulunur ve şeytandandır.”1875

Sufiler, “Tağbir” denilen bidati çıkarmışlardır. Tagbir, dünyaya karşı rağbeti azaltan ve bir şarkıcının nağmeli olarak söylediği bir şiir türüdür. Hazır bulunanlardan birisi de bir çubuk ile söylediği şarkının maktalarına göre bir deriye ya da bir yastığa vurur.

İmam Şafii rahimehullah şöyle demiştir: “Ben Irak’ta “tağbir” (defler eşliğinde kaside okumak) diye adlandırılan zındıkların icad ettikleri ve kendisiyle insanları Kur’an’dan alıkoydukları bir şey bıraktım geldim.”1876

İmam Ahmed’e tagbir hakkında sorulunca: “Bir bid’attir” diye cevap vermiştir. (Bir rivayette: Onu çirkin görmüş, dinlenilmesini yasaklamış ve şöyle demiştir:

“Onlardan birisini bir yolda görecek olursan sen bir başka yoldan git.”1877

İmam Acurri rahimehullah şöyle demiştir: “Şüphesiz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ashabını, bidatten sakındırmış, bidatin sapıklık olduğunu, Kur’an’a Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem’in raşit halifelerinin sünnetlerine ve sahabelerin kavline uygun olmayan her amelin veya konuşulan kelamın bidat olduğunu, onun sapıklık olduğunu, onu söyleyen veya yapan kişiye reddedilmiş olduğunu onlara bildirmiştir. Onlardan biri de; İbrad b. Sariye radıyallahu anh’ın;

“Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem bize gözleri yaşartan, kalpleri titreten belagatlı bir vaaz etti” demesidir.

Bu sözü iyi ayırt edin! Onun vaazında, bayıldık, bağırdık, başlarımıza vurduk, göğüslerimizi yumrukladık, kendimizi attık, (cahillerin çoğunun yaptığı gibi) raks ettik demiyor! (O cahiller) vaaz esnasında bağırır, bayılır düzenbazlık yapmaya çalışırlar. Bütün bunlar şeytanın onlarla oynamasıdır. Bunların hepsi bid’at ve delalettir.

Böyle hareket edenlere denilir ki; Bil ki şüphesiz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem insanların en doğrusudur, Ümmetine en güzel nasihat edenidir. Kalbi en rikkatli olanıdır. Ashabı da kalbi en rikkatli olanlardır. Onlardan sonra gelen insanların en hayırlılarıdır. Akıl sahibi için bunda şüphe yoktur. Onlar vaaz esnasında çığlık atmazlar, bağırmazlar, raks etmezler, hoplayıp zıplamazlar idi. Bu doğru bir şey olsaydı buna insanların en hak sahibi, Rasulullah s allallahu aleyhi ve sellem’in zamanında olanlar olurdu. Ancak bu, bid’attir, batıldır, münkerdir. Böylece bil! Onun sünnetine ve ondan sonra ki hidayete ermiş raşit halifelerin ve diğer sahabelerin (Rıdvanullahi aleyhim ecmain) sünnetlerine temessük edip sarılmalısınız.”1878

Fadl b. Mihran’dan; “Yahya b. Main ve Ahmed b. Hanbel’e; “Bir topluluk cemaat olarak dua ediyor, Kur’an okuyor ve Allah’ı zikrediyorlar. Bu konuda görüşünüz nedir?” diye sordum. Yahya b. Main dedi ki;

“Mushafı okur, namazdan sonra dua eder ve Allah’ı içinden zikreder.” “Benim bir kardeşim var, öyle yapmıyor” dedim;

“Onu yasakla” dedi. “Kabul etmiyor” dedim.

“Ona nasihat et” dedi. “Kabul etmiyor onu terk edeyim mi” dedim.

“Evet” dedi. Bunu Ahmed b. Hanbel’e sorduğumda o da aynı şeyleri söyledi ve;

“Anlattığın şekilde toplanmak bidattir” dedi.1879


İmam el-Kadı Iyaz naklediyor; “el-Museyyebî dedi ki; “İmam Malik rahimehullah’ın yanında idik. Ashabı da oradalardı. Nusaybin halkından birisi dedi ki;

“Ey Abu Abdillah! Bizim o tarafta “Sufiler” denilen bir topluluk var. Çok yiyorlar, sonra kasideler okumaya başlıyor ve kalkıp raks ediyorlar.” Bunun üzerine imam Malik dedi ki;

“Onlar çocuk mu?” dedi. Adam: “hayır” dedi.

“Peki onlar mecnun mu?” diye sorunca adam dedi ki; “Hayır onlar şeyhtirler ve akıl sahibidirler.” İmam Malik dedi ki:

“İslam ehlinden hiç kimsenin böyle yaptığını duymadım!!!” Adam dedi ki;

“Onlar yiyorlar, sonra kalkıp ayakları üzerinde raks ediyor, bazıları başlarını ve yüzlerini tokatlıyorlar” bunun üzerine İmam Malik güldü ve kalkıp evine girdi.

Malik rahimehullah’ın ashabı adama dediler ki; “Arkadaşımıza bereketsizlik getirdin. Biz otuz küsur senedir onun meclisindeydik, bu gün dışında güldüğünü görmedik.”1880

1865 Kitabı Mukaddes (149. Mezmur)

1866 Şemsuddin es-Sefarinî, Gızau’l-Elbab (2/314)

1867 Sahih. bkz.: Muslim (1/663); İbn Mâce (1/59); Ahmed (1/380, 404).el- Elbânî, es-Sahîha (2005).

1868 Sahih. Bu rivayet İbn Mes’ud radıyallahu anh’den birçok rivayet yoluyla gelmiştir. Bkz.: Darimi (1/79). Abdurrazzak (5408-5409); Ahmed, Zühd (2116); Taberânî (9/125-128 no: 8628-8639); İbn Vaddah, el-Bid’a (s.8-13 no: 9-24); Ebû Nuaym, el-Hilye (4/380-381); Ziyâ el-Makdisî, İttibau’s-Sunen (s.1); Eslem b. Sehl Bahşel, Tarihu Vasıt (s.198); Ebû Şâme el-Bâis (s.14); Suyuti el-Emru Bi’l-İttiba (s.83) İbnu’l-Cevzi Telbîsu İblîs (s.17). Heysemî, Mecmau'z-Zevâ'id’de (1/181); el- Elbânî, es-Sahîha’da (5/4) ve et-Tarhûni, Kâsımî’nin Cem’u’l-Fevâid adlı eserinin tahkikinde (s.9) sahih demişlerdir.

1869 Hasen mevkuf. Ebu Nuaym Hilye (3/167-168) Murtaza ez-Zubeydi, Emali (el yazma s.72)

1870 Sahih mevkuf. Said b. Mansur (95) Beyhaki Şuab (3/416 no:1900- diğer baskı 2/365 no:2062 ) İbn Asakir Tarihu Dımeşk (69/20)

1871 Hasen mevkuf. Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’an (308) El-İbane (153)
1872 Sahih mevkuf. Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’ân (305)
1873 Sahih mevkuf. İbn Sad Tabakat (10/241) Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’ân (306) 

1874 Munkatı’. Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’ân (307)

1875 Sahih maktu. Abdurrazzak Tefsir (3/172) İbn Kesir (4/63)

1876 Sahih maktu. el-Hallal, el-Emr bi’l-Maruf (s.36); Ebu Nuaym, el-Hilye, (9/146) İbnu’l-Kayyim, İğasetu’l-Lehfan (1/229) bunun Şafii’den mütevatir olarak nakledildiğini belirtmektedir

1877 Sahih maktu. el-Hallal, el-Emru bi’l-Maruf (186-193) Mes’eletu’s-Sema (s.124)

1878 Acurri Kitabu’l-Erbain (s.37 benim tercümem.) 

1879 İbn Muflih Adabu’ş-Şer’iyye (2/75)

1880 Kadı Iyaz Tertibu’l-Medarik (1/55) Venşerisi Miyar (11/41)

İzinsiz Olarak Konuşmaları Dinleyenler Azap Ehline Benzer

İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim görmediği bir rüyayı görmüş gibi anlatırsa, iki arpa tane sini düğümle me kle yükümlü tutulur fakat bunu yapamaz . İstemedikleri halde bir topluluğun konuşmasını dinleyen kimsenin kulaklarına kıyamet gününde kurşun dökülür. Kim bir suret yaparsa azap edilir ve ona ruh üflemekle yükümlü tutulur. Bunu ise yapabilecek değildir.”1881

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bir kimse, fısıldaşan iki kişinin arasına onların izni olmadan giremez.”1882

1881 Sahih. Buhari (7042)

1882 Hasen. Ebu Nuaym Hilye (8/198) Hakîm et-Tirmizî Nevadiru’l-Usul (1/23) Sunenu’l-İsfahani (2309) Elbani Sahiha (1395)

Lunapark ve Sirklerde Eğlenenler Fasıklara Benzer

Lunaparklar, deniz kenarları ve sirk gösterileri kâfir ve fasıkların eğlence mekânları olup bu yerlerde içki, kadın-erkek ihtilatı, açılıp saçılma, müzik, sihir, hokkabazlık, hayvan kızıştırma gibi Müslümanın engel olmaya gücü yetmeyen birçok münkerat bulunmaktadır. Şüphesiz Müslümanın böyle yerlerde bulunması, ailesi ve çocuklarını buralara götürmesi, eğlencelerinde kâfirlere benzeme olup caiz değildir.1883

Allah Azze ve Celle müminlerin özellikleri hakkında şöyle buyurmuştur:

“Boş şeylerden yüz çevirenler onlardır” (Mu’minun 3)

İbn Kesir rahimehullah, bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir: “Yani batıldan yüz çevirirler. Batıl ise şirk, günahlar ve faydası olmayan söz ve fiillerin hepsini kapsar.”

“(Rahman'ın kulları), zûr’a şâhidlik etmeyen ve boş laf edenlerle karşılaştıklarında vakarla geçip gidenlerdir.” (Furkan 72)

Bu ayette geçen zûr’a şahitlik, şirk, yalan şahitlik ve müşriklerin eğlenceleri gibi batıl olan her şeyi kapsamaktadır. Nitekim Taberi ve Kurtubi tefsirlerinde ümmetin selefinden bu konuda birçok rivayetler nakledilmektedir.

Enes radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Ne ben eğlencedenim, ne de eğlence bendendir. Yani ne bâtıl bendendir, ne de ben bâtıldanım”1884

Ukbe b . Amir radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Âdemoğlunun yayıyla attığı ok, atını eğitmesi ve eşiyle oynaşması dışında her eğlencesi bâtıldır.”1885

Hadiste sakıncalı olan eğlencenin bütün türleri açıklanmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bunlardan bâtıl olmayanlarını istisna etmiştir. Çünkü düşünüldüğü zaman bu istisna edilenlerin her birinde hakka yardımcı veya ona vesile olan unsurlar bulunur. Bunun anlamına dâhil olan silahlı eğitim, koşu yarışları ve benzerleri gibi insanın faydalanacağı, bedenini eğiteceği ve düşmana karşı mücadelede kendisini kuvvetlendiren şeyler de böyledir. İbnu’l-Kayyım böyle söylemiş ve şunu eklemiştir:

“Tembel kimselerin eğlendikleri tavla, satranç, güvercinlerle oynama gibi eğlence türlerine gelince, bunlarda hakka yardımcı olarak bir unsur yoktur ve bununla farz olanları yerine getirme isteği söz konusu değildir. Bu tamamen sakıncadan ibarettir.”1886

1883 Bkz.: Şeyh Abdullah Cibrin’in 11068 nolu fetvası. Link: http://www.ibn-jebreen.com/?t=fatwa&view=vmasal&subid=11068 Ayrıca bkz.: Fetva no:1697 ve 2685

* Sirk hakkında fetva için bkz.: Dr. Abdullah el-Fakih başkanlığında Fetva Merkezi, Fetava’ş-Şebeketi’l-İslamiyye (Fetva no:51837)

* Lunapark hakkındaki fetva için bkz.: Şeyh Cibrin’in sitesi (Fetva no:11036)

1884 Hasen. Buhari Edebu’l-Mufred (785) Bezzar (12/345) Taberani Evsat (1/132) Beyhaki (10/217) Beyhaki el-Adab (30) Darekutni el-Efrad (37) İbn Asakir Tarih (38/369) Ebu Ubeyd el-Emsal (s.52) İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelefi’L-Hadis(s.293) İbnu’l-Esir en-Nihaye (2/109)

* Muaviye radıyallahu anh’den: Taberani (19/343) İbn Ebi Hatim el-İlel (2295)

* Cabir radıyallahu anh’den: el-İsmaili Mu’cem (no:25) Byehaki (10/217) Deylemi (5283)

* Muttalib b. Abdillah b. Hanteb’den Mursel olarak: Darekutni el-İlel (12/114)

1885 Hasen. Ebu Davud (2513) Tirmizi (1637) Nesai (3578) İbn Mace (2811) Ahmed (4/144, 148) Hakim (2/104) Darimi (2449) Taberani (17/341) Ru’yani (186) Beyhaki Şuab (4/44) İbn Asakir Tarih (28/313, 40/497) Ma’mer b. Raşid Cami (1623) Kasım b. Kutlubuga Musnedu Ukbe (46) Acurri Tahrimu’n-Nerd ve’ş- Şatranc (no:3, 4)

1886 İbn Kayyım, Tehzibu Sunen (3/371) bkz.: Şerhu’s-Sunne (10/383)

Salıncak ve Tahteravalli İle Eğlenenler Mecusilere Benzer

Talha b. Musarrif rahimehullah şöyle demiştir: “Şüphesiz ben, Nevruz günü tahteravalli ve salıncakları çirkin görürüm. Bunları mecusilikten bir şube olarak görüyorum.” O, salıncak üzerinde birisini görünce böyle demişti.”1887

El-Hasen b. Hakîm, annesinden şöyle dediğini naklediyor:

“Ebu Burde radıyallahu anh’ı gördüm; ailesinden ve çocuklarından birinin tahteravalli/salıncak üzerinde oynadığını görünce onları döver ve tahteravalliyi kırardı.”1888

Hakîm et-Tirmizî şöyle demiştir: “Salıncak acemlerin işidir. Bu adetleri araplara da geçmiştir. Acemlerin adeti ve onların şekilleri sakındırılmıştır. Bu bir oyun ve eğlencedir. Hadiste geçen meracih; acemlerin nevruz günlerinde günahlarından dolayı kalplerini paslandıran gamlarını dağıtmak üzere eğlenmek ve ferahlamak için yaptıkları bir şeydir. Çoğunlukla acem kralları bunu kullanır... Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bu salıncakların kesilmesini emretmiş ve ahiret karşılığında dünya hayatını satın alanların şekline benzemeyi çirkin görmüştür. Bununla beraber bundaki tehlike az değildir. Bazen ip kopar, boyun kırılır...”1889

Mucahid b. Cebr’den: Aişe radıyallahu anha dedi ki:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem beni tahteravalli/salıncak üzerinde iken gördü, sonra benimle evlendi. Yanıma girdiğim zaman salıncakların kesilmesini emretti.”1890
 

Bu hadisin şahitleri şu şekilde gelmiştir: Aişe radıyallahu anha dedi ki:

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem salıncakların koparılmasını emretti.”1891

Salih Ebu Halil’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem salıncakların koparılmasını emretti.”1892

İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan:

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem salıncaklardan yasakladı ve koparılmasını emretti.”1893

1887 Sahih maktu. Beyhaki Şuabu’l-İman (5/244) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l- Melahi (108) Ebu Nuaym Hilye (5/20)

1888 Hasen mevkuf. Beyhaki Şuabu’l-İman (5/244) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l- Melahi (106)

1889 Hakim et-Tirmizi Nevadiru’l-Usul (1/230)

1890 Sahih. Temmam Fevaid (1759) Ebu Suleyman Casim ed-Devserî Ravdu’l- Bessam’da (1236) “İsnadı ceyyid” demiştir. Ebu Hatim ve Yahya b. Main, Mucahid b. Cebr’in Aişe radıyallahu anha’dan işitmediğini söyleseler de İbnu’l -Medini işittiğini ispat etmiştir.

1891 Munkatı. Taberani Evsat (7/212) Hakîm et-Tirmizi Nevadiru’l-Usul (1/229 no:144) Salih Ebu Halil, Aişe radıyallahu anha’dan işitmemiştir. Muhtemelen bunu Mucahid b. Cebr yoluyla Aişe radıyallahu anh’dan rivayet etmiştir.

1892 Mürsel. Ebu Davud Merasil (516) Beyhaki (10/221) Beyhaki Adab (s.254) İbn Ebi’d-Dunya Zemmu’l-Melahi (105).

1893 Zayıf. Hatib Tarih (12/204) isnadında Amr b. Muhammed el-Esam zayıftır.

bottom of page