BAYRAMLAR KİTABI
Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî "BİZDEN OLMAYANLAR" Şerhi'nin - Ses Kayıtları 01 - 67
İslâm’da, Ramazan ve Kurban Bayramları’nın dışında üçüncü bir bayram yoktur. Müslümanlar, Allah’ın hakkında herhangi bir hüküm indirmediği, zaman ve mekâna bağlı olarak belirlenen pek çok bayramlarla sınanmışlardır.
Zamana Bağlı Bayramlar:
Bunlar pekçoktur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in doğum günü, mirac gecesi, Şaban’ın 15. gecesi, salih veya salih olduğu sanılan bir insanın doğum günü, bazı kral ve padişahların iktidara geliş tarihi, bu bayram acem kavimlerde Nevruz bayramı olarak geçer ve onlardan alınmıştır. Bir iktidara karşı başlatılan direniş hareketi ve bir halkın diğer bir halka galip geldiği tarih olan ve Arab olmayan kavimler tarafından kutlanan Mihrican Bayramı vs.
“Mevlid-i Nebevî'yi kutlama işinde, Allah Teâlâ'nın izin vermediği bir ibâdeti dîne yerleştirme ve hristiyanlar gibi kâfir topluluklara benzeme söz konusudur. Anneler gününü kutlama ile millî günü (kurtuluş bayramını) kutlamada ise, kâfirlere benzeme söz konusudur”1010
‘Göç bayramı, şehitler günü, sevgililer günü, Cumhuriyet bayramı, ulusal egemenlik ve çocuk bayramı, kutlu doğum haftası gibi Allah Teâlânın cevaz vermediği, sevinç ve neşe kaynağı olan ve belirli günler için tahsis edilen uydurma kutlama günleri de bid’at bayramlardır.
1010 Fetava’l-Lecneti’d-Daime (3/59)
Mekâna Bağlı Bayramlar:
Bu bayramlar, bir grup halkın, kabir ve anıtlarda ihdas etmiş oldukları toplantılar olup insanlar bu mekânlara ya belirli bir tarihte gelirler veya sürekli olarak buraların kapılarını aşındırırlar. Özellikle, Mısır’da el- Bedevî’nin, Kerbela’da Hüseyin radıyallahu anh’e nispet edilen kabrin, Bağdat’ta ‘Abdulkadir Geylanî’nin, Nevşehirde Hacı Bektaşın, Konya’da Celalettin Rumî’nin kabri başında icra edilen kutlama ve törenler de böyledir ve bid’attir.
Bugün -özellikle de bayram günlerinde- Müslümanların hayatında birçok münkerat bulunmaktadır. Başlıcaları şunlardır:
* Kadınların süslenip püslenmesi,
* Erkeklerin sakal traşı olarak güzelleşmeye çalışmaları,
* Kabir ziyaretlerinin sadece bu güne tahsis edilmesi,
* Bayramlaşmak için ziyaretler yapılması, sılayı rahîm’in bayramlara tahsisi,
* Ziyaretlerde kadın-erkek karışık oturulması, mahremi olmayan kadınların yanına girip çıkılması,
* Kâfirlerin cadılar bayramındaki adetlerinden müslümanlara bulaşan; çocukların şeker ve harçlık toplamaya çıkmaları, sonu gelmeyen savurganlıkların yapılması vb...
Başkalarının Bayramlarına, Festivallerine ve Özel Günlerine Katılanlar Bizden Değildir
Enes b. Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (hicretten sonra Mekke'den) Medine'ye geldiklerinde, Medine’lilerin (Nevruz günü ile Mihricân günü diye) oynayıp eğlendikleri iki günleri vardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Bu günler nedir?” diye sordu. Medineliler:
“Biz (İslâm'dan önce), câhiliyet devrinden beri bu günlerde eğleniriz” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine (dünya ve âhirette) daha hayırlı olan iki bayramı: Kurban bayramı ile Ramazan bayramını vermiştir.”1011
Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma'dan rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Her kim, acemlerin ülkesinden geçerse (başka bir rivâyette: Müşriklerin diyârında ikâmet ederse), onlarla beraber onların Nevruz ve Mihricân bayramlarını kutlar ve ölünceye kadar bu hâl üzere onlara benzerse, kıyâmet günü onlarla beraber haşrolur."1012
Ömer b. El-Hattâb radıyallahu anh’den rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
"Bayram günlerinde, kiliselerinde müşriklerin yanlarına girmeyin. Çünkü Allah'ın lâneti, onların üzerlerine inmektedir.”1013
Ömer b. el-Hattâb radıyallahu anh yine şöyle demiştir: "Bayramlarına katılma konusunda Allah'ın düşmanlarından kaçının (onlardan uzak durun).”1014
Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh şöyle demiştir: “Allah’ın düşmanları olan Yahudi ve Hristiyanların bayramlarından sakının. Zira onların bir araya geldikleri yerlerde üzerlerine gazap iner, size de isabet etmesinden korkarım. Onların dil üsluplarını öğrenmeyin. Aksi halde ahlakınız onların ahlakına döner.”1015
Amr b. el-Haris’ten: “Birisi İbn Mes’ud radıyallahu anh’ı bir düğün yemeğine davet etti. İbn Mesud radıyallahu anh oraya gidince eğlence sesi işitti ve girmeden geri döndü. Neden döndüğü sorulunca şöyle dedi: Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
“Kim bir topluluğun kalabalığını artırırsa onlardandır. Kim bir topluluğun amelinden razı olursa onu işleyene ortak olur.”1016
Abdurrahman b. Ziyad şöyle dedi: “Ebu Zerr el-Gıfari radıyallahu anh bir düğün yemeğine davet edildi. Oraya gittiğinde eğlence sesleri işitti ve geri döndü. Ona:
“Girmeyecek misin?” denilince:
“Ben bazı sesler işittim. Kim bir topluluğun kalabalığını artırırsa onun ehlinden olur. Kim bir amelden razı olursa onu işleyene ortak olur” dedi.”1017
Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim bir topluluğun karartısını (kalabalığını) artırırsa onlardandır.”1018
Urs b. Umeyra el-Kindî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yeryüzünde bir günah işlenildiğinde orada bulunup da bundan nefret eden orada bulunmamış gibidir. Kim de orada olmadığı halde razı olursa, ona şahit olmuş gibidir.”1019 Aynısı İbn Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet edilmiştir.1020
İlim ehlinin icmaı ile Müslümanın, yılbaşı gibi dini bayramlarında kâfirlerle bir araya gelmesi ve bu bayramlara iştirak etmesi caiz değildir. Zira bunda onların yaptıklarına razı olmak ve yardım etmek söz konusudur. Nitekim Allah Teâla şöyle buyurmuştur:
“Günâh işlemek ve düşmanlık etmek için yardımlaşmayın.” (Maide 2) Şüphe yok ki, onların batıl bayramlarına katılmak; günahta yardımlaşmak olup haramdır.1021
El-Kettani, şöyle der: “İlim ehli, dinlerinin şiarlarında onlarla beraber bulunmanın caiz olmadığında ittifak etmişlerdir.
Abdulmelik b. Habib, el-Vadıha’da dedi ki: İbnu’l-Kasım’a Hristiyanların bayramlarını kutlamak için bindikleri gemiye binmenin hükmü soruldu. Üzerinde toplandıkları şirklerinden dolayı üzerlerine gazap inmesinden korkulacağından bunu çirkin gördü ve bunun onların dinlerine ta’zim anlamına gelip şirklerinde yardım etmek olduğunu belirtti... Bunun Malik ve diğer âlimlerin görüşü olduğunu söyledi. Bu konuda ihtilaf eden kimse bilmiyorum.”1022
Yine ilim ehlinin icmaı ile bu bayramlarında onları kutlamak ve dünyevi bayramlarında bulunup kutlamak da haramdır. Zira bunlar bizim dinimizde bid’at ve haram olan bayramlardır. Yine içinde dini veya dünyevi bayram olan bu günleri bayram (tatil, kutlama günü) yapmak da haramdır. Zira bu yasaklanan benzemedendir.1023
İbn Kayyım şöyle der: “Onları kendilerine has, küfür şiarlarında kutlamak ittifakla haramdır. Mesela bayramlarında ve oruçlarında “Tebrik ederim, bayramınız kutlu olsun” ve buna benzer sözler söylemede olduğu gibi. Bunu s öyleyen kim s e küfürden s elam ette kals a bile bu yaptığı haramdır. Bu tıpkı puta secde etmelerini kutlamak gibidir.”1024
Şeyh Muhammed b. Useymin şöyle demiştir: “Müşriklerin yaptıklarına bizzat katılsa da katılmasa da, onları bu şekilde kutlamak haramdır. Eğer biz onları bayramlarında kutlarsak bizim de onlardan farkımız kalmaz. Zira o bizim bayramımız değildir. Bu Allah’ın razı olduğu bir bayram değildir. Bunu ister dinlerinden bir bid’at olarak uydurmuş olsunlar, isterse dinlerine göre meşru olsun fark etmez, İslam bunları nesh etmiş, ortadan kaldırmıştır...
Müslümanın bu gibi bayramlar münasebetiyle yapılan davete icabet etmesi de haramdır. Zira onlara iştiraki ifade etmesinden dolayı, bu onları kutlamanın en ileri boyutudur. Yine Müslümanların kafirlere benzemeleri, bu münasebetle törenlerine katılmaları, hediye alıp vermeleri, tatlı veya yemek dağıtmaları, tatil yapmaları haramdır...
kim bunlardan birini yaparsa günahkârdır. İster güzel muamele için, ister sevgiden dolayı, ister çekindiğinden dolayı veya isterse başka bir sebeple yapmış olsun, durum değişmez. Zira bu, Allah’ın dininde taviz vermek ve müdahenede bulunmak olup, kâfirlerin nefislerini dinleriyle övünmelerinde desteklemektir.”1025
1011 Sahih. Ebu Davud (1134) Nesai (1556) el-Elbani es-Sahiha (2021)
1012 Sahih mevkuf. Beyhakî (9/234) Hakîm et-Tirmizi Nevadiru’l-Usul (1/255) Dulabi el-Kuna (3/1048) İbn Kayyım, Ahkamu Ehli’z-Zimme (1/723-724)
1013 Sahih mevkuf. Abdurrazzak (1/411) Beyhaki (9/234) Beyhaki Şuab (7/43) Ebu’l-Kasım el-Hurafi, Fevaid (no:24)
1014 Sahih mevkuf. Buhari Tarih (4/14) Beyhakî (9/234)
1015 Sahih mevkuf. Beyhaki Şuabu’l-İman (7/43) Makrizi el-Mevaiz ve’l-İtibar (1/330) İbn Kesir Musnedu’l-Faruk (2/494)
1016 Sahih. Deylemi (5621) eş-Şenterini, ez-Zahire Fi Mehasini Ehli’l-Cezire (4/777) Zehebi, Teşbihu’l-Hamis (s.17) Ebu Ya’lâ’dan naklen: Fethu’l-Bari (13/37) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/346) Metalibu Aliye (1660) Busayrî İthaf (3297/1) Ali b. Ma’bed’in Kitabu’t-Taat ve’l-Ma’siyet’inden naklen; İbn Hacer, ed-Diraye (1015) Keşfu’l-Hafa (2588)
1017 Munkatı. İbnu’l-Mubarek, Kitabu’z-Zuhd (42) Begavi Şerhu’s-Sunne (9/149) ez-Zeylaî Nasbu’r-Raye (4/346) Abdurrahman b. Ziyad ile Ebu Zerr radıyallahu anh arasında inkıta vardır.
1018 Hasen ligayrihi. Hatib Tarih (10/40) İbn Ebi Asım, es-Sunne (1464) Ebu
Amr el-Buhayri, Fevaidu’l-Muntabe Li’l-Mahledî (el yazma no:788) el-Elbani ed- Daife (4608) isnadında el-Haris b. en-Numan ve Said b. Umare zayıftır.
1019 Hasen. Ebu Davud (4345-46) Taberani (17/139) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (1/169) İbn Kani Mucem (850) Fesevi Meşyeha (171)
1020 Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (7/484) Beyhaki (7/266) el-Uşeyb Cüz (no:27) İbn Dust, Emaliyu’n-Neccad (el yazma no: 8) Busayri, İthaf (3297/2)
1021 İktizau’s-Sırati’l-Mustakim (1/424-488, 2/514-570) el-Adabu’ş-Şer’iyye (1/431-433) bkz.: İbn Cerir, Kurtubi ve Suyuti Tefsirlerinde Furkan suresi 72. Ayetinin tefsiri. Şeyh Muhammed b. Useymin Mecmuu Fetava (3/32, 33) Şeyh İbrahim el-Hukayl A’yadu’l-Kuffar (s.100) el-Muvalat ve’l-Muadat (2/732-737) en- Nevakidu’l-Kavliyye ve’l-Ameliyye (s.373-376)
1022 ed-Devahiyu’l-Mudhiye (s.85)
1023 El-İktiza (1/426-640, 2/581-616) Şeyh Abdulaziz b. Baz Fetava (s.894) el- Vela ve’l-Bera (s.331).
1024 Ahkamu Ehli’z-Zimme’de (1/162)
1025 Mecmuu Fetava (3/45, 46)
Bayramlarda Şeker Toplamak Kâfirlerin Adetlerindendir
Müslümanların ülkelerinde Ramazan ve kurban bayram larında çocukların harçlık ve şeker toplama adetleri yaygınlaşmıştır. Bu adet, Hristiyanların cadılar bayramındaki uygulamalarını taklid eden cahil müslümanlar tarafından geçmiştir.
İmam Zehebi, bazı cahil Müslümanların kutlama ve bayramlarında Hristiyanlara benzemesinden bahsederken şöyle demiştir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Gazaba uğrayanlar; Yahudiler, sapıtanlar ise Hıristiyanlardır” buyurmuştur.
Ey Müslüman! Allah sana her gün ve gecede on yedi defa; gazaba uğrayanların ve sapıtanların değil, Allah’ın kendilerine nimet verdiklerinin yolu olan sıratı müstakime iletmesi için Allah’a dua etmeni vacip kılmıştır! Sıfatları böyle olan ve cehennem odunları olan bir kavme benzemekten gönlün nasıl rahat olabilir?! Sana “kendini soytarıya benzet” denilse, bundan öfkelenirsin. Hâlbuki sen farkında olarak veya olmayarak bayramlarında çocuklarına elbise giydirerek, onlar için yumurta boyayarak, tütsüler satın alarak haça ibadet edenlere benzemeye çalışıyor, peygamberinin bayramını kutlar gibi düşmanının bayramını kutlayarak kâfirleri sevindiriyorsun. Böyle yaparsan götürüleceğin yer neresidir?
Eğer Allah seni bağışlamazsa ancak Allah’ın gazabına uğrarsın! Eğer bunu iyi anlarsan, Nebin Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in seni, onlara mahsus olan her şeyde kitap ehline muhalefet etmeye teşvik ettiğini de bilirsin.”1026
Her ne şekilde olursa olsun, cahiliye bayramları, şenlik, festival ve galalarıyla ilgili olarak herhangi bir fiilin yapılması şiddetle ve kesin bir dille yasaklanmıştır. Buna mutlaka uymak gerekir. İster ehli kitap isterse diğer kâfirler olsun her iki topluluğun yaptığı da küfürdür. Aralarında hiçbir fark yoktur. Belki küfürlerinin daha ağır veya hafif olması yönüyle aralarında bir fark olabilir.
Allah Teâla’nın, kâfirlere ait bayramları kesin bir şeklide yasaklamasının sebebi, müslümanların inançlarının kâfirlere ait adet ve geleneklerle ve ehli kitabın eskiden kalan yanlışlarıyla kirletilmesi endişesidir. Bu bakımdan yasaklama çok daha şiddetlidir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ümmetinin hiç bir konuda kâfirlere benzememesini, onlara muhalefet etmelerini istemiştir. Çünkü mü'minle Cehennem ehli arasındaki muhalefet ne kadar artarsa, mü'min Cehennem ehlinin, amellerini işlemekten o kadar uzaklaşır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmetine olan düşkünlüğü ve onlara nasihati Allah Teâlâ'nın kendisine ve halka bir fazlı ve keremidir ki, halkın çoğu bunu bilmezler.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, görünürdeki işlerinde onlara benzemelerinden korkup endişe duyması sebebiyle, ümmetinin kâfirlere muhalefet etmesi konusunda çok titiz davranmıştır. Çünkü bir müslümanın görünürde kâfirlere benzemesi, zamanla onlarla uyum sağlamasına, onları sevip dost edinmesine yol açabilir. Nitekim müslüman olduğunu ileri süren birçok kimse, farkında olmadan böyle bir duruma bulaşmışlar, buna rağmen yaptıkları işi iyi görmüşlerdir.
1026 Teşebbuhu’l-Hamis Bi Ehli’l-Hamis (s.21-23)
Bayram Ziyaretleşmeleri Bid’attir
Şeyh allame Mukbil b. Hadi el-Vadiî rahimehullah’a şöyle soruldu: Soru 36: “Bayram günü tebrik etme ne zaman başlar ve ne zamana kadar devam eder?
Cevap: Tebrik etme hakkında gelen bir şey bilmiyorum. İnsanların birbirlerini bayram günü tebrik etmesinde sakınca yoktur. Bu konuda bir şey gelmemiştir. Bidat sınırına gelmedikçe bunda sakınca yoktur. Bu konuda vakitle sınırlama da yoktur. Lakin insanların bayramda yaptıkları şeylerin ve ziyaretlerle meşgul olmalarının bir delili yoktur. Allah yardımcımız olsun.”1027
Şeyh el-Elbânî rahimehullah’a şöyle soruldu: “İnsanların bayram gününde birbirlerini ziyaret etmelerinin bidat olduğunu işittik. Bayramlarda kardeşlerin ve insanların ziyaretleriyle ilgili olan hükmü açıklamanızı rica ederiz.”
Şeyh el-Elbani rahimehullah dedi ki: “Biz defalarca tekrar ettiğimiz için şu an ayrıntıları zikretmeye gerek görmüyoruz. Özetle şöyle deriz: “Bayram gününde dirilerin ölüleri ziyaret etmesi sonradan çıkarılmış işlerdendir. Zira bu, şeriat koyucunun mutlak kıldığı şeyi sınırlamaktır. Şeriat koyucu ise hikmet sahibidir. Sahih hadiste şöyle buyrulmuştur:
“Sizi kabirleri ziyaretten yasaklamıştım. Dikkat edin, artık ziyaret edebilirsiniz. Zira o size ahireti hatırlatır.” Buradaki “ziyaret edin” sözü genel bir emirdir. Bu emri belli bir zamana ve özel bir mekana tahsis ederek sınırlamak caiz değildir. Zira nasları sınırlamak veya mutlaklaştırmak insanların vazifesi değildir. Bu sadece alemlerin rabbinin vazifesidir, ki O, rasulü kerimini bununla mükellef kılarak ona şöyle buyurmuştur:
“Sana da zikri indirdik ki, insanlara ne indirildiğini açıklayasın.” (Nahl 44)
Mutlak olan bir nassın mukayyed olanını Nebî sallallahu aleyhi ve sellem açıklamıştır. Genel bir nassın özel olanını Nebî sallallahu aleyhi ve sellem açıklamıştır. Onun açıklamadıklarında ise takyid (sınırlama) ve tahsis (özel kılma) yoktur. O zaman “artık ziyaret edebilirsiniz” sözü senenin her günü için mutlaktır. Günler arasında fark yoktur. Gün içinde akşam, öğlen, gündüz veya gece gibi zaman dilimleri arasında da fark yoktur.
Yine deriz ki: bayram gününe özel olarak dirilerin ölüleri ziyaret etmesinde olduğu gibi, bayram gününe özel olarak dirilerin dirileri ziyaret etmeleri de böyledir. Bayram gününde meşru olan ziyaret; şiddetle üzücüdür ki, insanların bayram namazını mescidlerde kılıp sonra dağılmaları sebebiyle ortadan kalkmıştır. Onlara gereken şey, namazgahta hep birlikte toplanmalarıdır. Namazgah (musallâ); bir beldede, bütün halkın buluşabileceği şekilde belde dışında bulunur. Orada buluşur, bayram namazını kılar ve haliyle tanışırlar. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hayatı boyunca devam ettiği bu sünnet iptal edilmiştir.
Yine burada uyarılması gereken, gerçekten önemli bir husus vardır: “Hepimiz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözünü biliriz:
“Şu mescidimde kılınan bir namaz, başka mescidlerdeki bin namaza bedeldir. Ancak Mescidu’l-Haram bundan hariçtir.” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidinde kılınan bir namaz böyle olmasına rağmen, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ramazan ve kurban bayramı namazlarını bu mescidin dışında kılıyordu. Neden musallâda (namazgahta) kılıyordu? Çünkü Müslümanların her yerden, civar karyelerden gelerek, hepsini kuşatacak tek bir yerde; Medine’de toplanmalarını istiyordu.
Zamanla insanlar bu namazgahlardan uzaklaşarak; öncelikle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini bilmekten ve uygulamaktan uzak kalanların Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine göre tanışmasından uzaklaştılar. Bayram namazını, Cuma namazında ve beş vakit namazda olduğu gibi mescidlerde kılmakla yetindiler. Sünnete gelince, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hayatı boyunca buna devam etmiştir. Bir kere olsun bayram namazını mescidde kılmamıştır. O bayram namazını sadece namazgahta kılardı.”1028
Soru: İnsanların çoğunun yaptıkları gibi, ziyaretlerin bayram gününe tahsis edilmesi hakkındaki hüküm nedir? Bazıları bunun sünnette gelen bir şey olmaması gerekçesiyle uzak duruyorlar. Bu konuda ne söylenir?
Şeyh el-Elbani rahimehullah dedi ki: “O bazılarına Allah bunu mübarek kılsın. Allah’tan bizleri de o bazılarından kılmasını dileriz. Zira bizler her zaman ve daima deriz ki, bu gün kardeşlerimizden biriyle bu konuda konuşurken şöyle dedim:
“Ey falan! Sen önceden bahsedilmemiş yeni bir davet işittin. Sen de:
“Bu zamanda yaygın olan bid’atlerden birisi, (bayram gününde) dirilerin ölüleri ziyaret etmesidir diyorsun. Aslında bu yeni işittiğin bir davet değil. Bunun aslı eskiden beri mevcuttur. Bu da:
“Bayram gününde dirilerin dirileri ziyaret etmesinin bidat olmasıdır.” Bundan dolayı ilk oturduğunda Ebu Evfa’ya uyarıda bulundum. Dedi ki:
“Ben sana bayram tebriği için değil, ziyaret için geldim.”
Soruyu soran: “Bayram tebriği için gitmek de ziyaret manasındadır” dedi.
Şeyh Elbani: “Dil böyle gelmemiş midir? Gel falanı bayram tebriğine gidelim denince ne anlaşılır?” dedi.
Soruyu soran: “Bayramda ziyaret edelim demektir.”
El-Elbani: “Dirilerin bayram gününde ölüleri ziyaret etmesi bidat değil midir?
Soruyu soran: “Bu uzak bir kıyastır”
El-Elbani: “Bu bir kıyas değildir.”
Soruyu soran: Ölü bu ziyareti hissetmez ve bundan faydalanmaz. Fakat diriler arasındaki ziyaret sılayı rahim ve muhabbete sebeb olur Elbani: “Yani sen ziyaretini hissetmedikleri için mi ölüleri (bayramda) ziyaret etmiyorsun?”
Soruyu soran: “hayır.”
El-Elbani: “Güzel. Öyleyse bayram dışında ziyaret ettiğin güzel gaye için neden bayramda da ziyaret etmiyorsun?”
Soruyu soran: “Burada gaye güzeldir, ancak ölülere gitmek bayramın sevinci ile bu çelişir”
el-Elbani: “İşte bu kıyastır. Bu cevap mı? (şeyh rahimehullah burada gülüyor) elcevap? Allah sana mübarek kılsın!”
Soruyu soran: “Öyleyse iyi bir adet bid’at sayılır mı?”
el-Elbani: “Dinle! Dirilerin ölüleri zirayet etmesi konusu bu mantıkî, hatta felsefî illet için değildir! Felsefecinin biri gelir, senin felsefeni geçer. Lakin cevap şudur:
“Şayet bu bir hayır olsaydı, (selef) bizi bunda geçerdi. Bu cevaba ne dersin?”
Soruyu soran: “Güzel...” dedi.1029
1027 Oruç Ahkamı ve diğer sorular adlı kaset, (33. Dakika, 42. Saniye)
1028 Link: http://www.alalbany.ws/alalbany/audio/527/527_13.rm
http://www.alalbany.ws/alalbany/audio/530/530_09.rm (kaset: 527, fetva no:9, 13)
1029 Link: http://www.alalbany.ws/alalbany/audio/531/531_01.rm (Kaset:531, fetva no:1)
Aşura Gününü Bayram Edinenler Yahudilere Benzer
Ebû Mûsâ radıyallahu anh: “Yahudiler Aşura gününü bayram ediniyorlar” deyince Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Onlara muhalefet edin ve siz oruç tutun.”1030
Diğer lafzı şu şekildedir: “Aşura gününe Yahudiler tazim eder ve o günü ilan ederlerdi” diğer rivayette:
“Hayber halkı Aşura günü oruç tutarlar, o günü bayram ederler ve kadınları süslerini takınırlardı.”1031
Tarık b. Şihâb radıyallahu anh’den:
“Yesrib halkı Aşura gününü bayram ediniyor ve kadınları o gün güzel elbiseler giyiniyordu. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Onlara muhalefet edin, o gün oruç tutun.”1032
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Aşura günü oruç tutar ve bu günde oruç tutmayı emrederdi. Ramazan orucu farz kılınınca, bunu terk etti.”1033
Hulasa: Yahudiler Aşura gününde oruç tutar, bu güne tazim ederler ve bayram sayarlar, kadınları süslerini takınarak güzel elbiseler giyerlerdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem o günün bayram edinilmesini yasaklamış, önce Aşura günü oruç tutulmasını emretmiş, sonra Ramazan orucu farz kılınınca Aşura orucu meşru olarak kalmış, fakat oruç hususunda da onlara muhalefeti emrederek bir gün öncesinde veya bir gün sonrasında oruç tutulmasını emretmiştir.
1030 Sahih. İbn Hibban (8/391) İbnu’l-Arabi Mu’cem (1806) Benzer lafızla: Buhari (2005) Muslim (1131)
1031 Sahih. Ahmed (4/409) Ebu Ya’la (13/317) Şecerî Emali (2/116)
1032 Sahih. Nesai Sunenu’l-Kubra (2/159) Ebu Nuaym Musnedu’l-Mustahrac (3/212)
1033 Sahih. Buhari (1793)
Cahiliye Ehlinin Bayram Yerlerinde Kurban Kesmek Yasaklanmıştır
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Bir adam (Kurdum b. Sufyan es-Sekafi) Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
“Ey Allah’ın rasulü! Buvâne’de kurban kesmeyi adadım” dedi.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Cahiliye işlerine ait bir düşüncen var mı?” buyurdu. Adam:
“Hayır” deyince:
“Adağını yerine getir” buyurdu.1034
Sabit b. Ed-Dahhak radıyallahu anh’den: “Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında Buvane’de kurban kesmeyi adadı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi. Dedi ki:
“Ben Buvane’de kurban kesmeyi adadım.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
“Orada cahiliye putlarından, kendisine tapılan bir şey var mı?” buyurdu. Adam:
“hayır” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Orada cahiliye ehlinin bayramlarından biri kutlanıyor mu?” dedi. Adam:
“Hayır” dedi. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Adağını yerine getir. Zira Allah’a isyan, akrabalık bağını koparmak ve Âdemoğlunun gücünün yetmediği konularda adak yerine getirilmez.”1035
1034 Sahih. İbn Mace (2130) İbn Sad (8/75) Beyhaki (10/84) Taberani (12/23)
1035 Sahih. Ebu Davud (3313) Taberani (2/76) Abdurrazzak (3/96) Ahmed (4/64, 5/376, 6/366) Beyhaki (10/83)
Mevlid Kandili ve Kandil Gecelerini Kutlayanlar Kafirlere Benzer
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğum tarihinin ne ayı ne de günü hakkında mutemed bir şey sabit olmamıştır. Hatta bu, meşhur olana da aykırıdır.
Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Ramazan ayında, Receb ayında veya Rebiulevvel ayında doğduğu söylenmiştir. Rebiulevvel ayında doğduğunu söyleyenler de bu ayın hangi günü olduğu hususunda da ihtilaf etmişler, bazıları; 2. günü, bazıları; 8. günü, bazıları 10. günü, bazıları 12. günü, bazıları 17. günü, bazıları 18. günü ve bazıları da 20. günü demişlerdir. Bu konuda bunlardan dayanılabilecek bir delil yoktur.1036 Rafızilerden Ubeydîler (Memlukler) hicri 4. asırda, tercih edilen görüş olmamasına rağmen, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Rebiulevvel ayında doğmuş olduğunu kararlaştırdılar.
Hâlbuki bu ay, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatıyla İslam ümmetinin en büyük bir musibete uğradığı aydır. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu sabit olmuştur:
“Sizden biriniz bir musibete uğradığında benim vefatımla uğradığı musibeti düşünsün. Zira bu musibetlerin en büyüğüdür.”1037 Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Rebiulevvel ayında vefat ettiği hususunda ihtilaf yoktur.
Hatta Ubeydîler, Rebiulevvel ayının 12. gününü seçmişler ve Mısır’a hükmettikleri sırada Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumu ile ferahladıklarını iddia ederek kutlamalar ve törenler ortaya çıkarmışlardır. Hâlbuki ilim ehlinin geneline göre bu tarih, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in vefat tarihidir.1038
Bu zındık Ubeydîlerin çoğu İslam’a ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e kin güden kimselerdir. Hatta bazıları ilahlık iddia etmiştir. Bunların başında el-Hâkim Biemrillah el-Ubeydî gelir ki, bugüne kadar Dürzîler onun ilahlığına inanmaktadırlar.1039
Arafat’ta ve şerefli Ka’be’nin yanında hacıları katleden, Kâbe’nin bir kısmını yıkan, Haceru’l-Esved’i oradan alan ve ancak yıllar sonra iade eden Karamita fırkası da onların takipçilerindendir.
O zamanlar komutanları: Ebu Tahir el-Karmati idi. İnsanları Kâbe’de katlederken şu şiiri söylemiştir:
Ben Allah ileyim, Allah da benimledir
O halkı yaratır ben de öldürürüm 1040
Ubeydîler hicri dördüncü asırda 363 senesinde, Mısır’a hükmettikleri sırada ilk mevlid kutlamalarını başlatan kimselerdir.
es-Sendubi, bu günde mevlid kutlamalarını caiz gören sufilerdendir. Bununla beraber bu uygulamayı ilk başlatanların Ubeydîler olduğunu kabul etmektedir.1041
Bu dinden çıkmış Ubeydilerin Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e kinlerinden dolayı kasten vefat ettiği ayı bu tür kutlamalar için seçmeleri, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in vefatıyla sevinç duymaları ve insanlara Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumuna seviniyormuş gibi davranmaları uzak bir ihtimal değildir.
Nitekim ilim ehli, başta Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı olmak üzere faziletli ilk üç asırdaki Salih seleften hiç kimsenin böyle kutlamalar yapmadığı hususunda ittifak etmişlerdir. Bu yüzden faziletli ilk üç asırdan hiç kimsenin, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e olan şiddetli sevgilerine ve hayra karşı hırslı olmalarına rağmen, ne böyle bir şey yaptıkları ve ne de meşru olduğunu söyledikleri nakledilmemiştir.
Bu kutlamaları haram gören ilim ehlinden bir topluluk bu icmayı nakletmişlerdir. Bu kutlamaları mubah görenler de Selefin mevlid kutlamaları yapmadığı şeklindeki icmayı nakletmelerine muvafakat etmişlerdir.
İmam el-Fakihanî şöyle demiştir: “Bu mevlidin ne kitapta ne de sünnette bilinen bir aslı yoktur. Ümmetin dinde önder olan, öncekilerin yoluna sımsıkı sarılan âlimlerden hiçbiri de böyle bir şey yapmamıştır. Bilakis bu batıl ehlinin ve nefislerinin şehvetine uyan yiyicilerin çıkardığı bir bidattir. Şeriat buna izin vermez. Sahabe, tabiin ve bildiğimiz dindar âlimler bunu yapmamışlardır. Eğer bu konuda sorulacak olursa, Allah Teâla’nın huzurunda benim de cevabım budur.”1042
İbnu’l-Hac, insanların mevlid merasimlerinde yaptıkları çirkinlikleri zikrettikten sonra şöyle der:
“Bu çirkinlikler mevlid dinleme ameliyle bileşiktir. Eğer bu çirkin işler ve yemek yedirme işi olmasaydı ve mevlid niyetiyle kardeşler davet edilip daha önce bahsedilen kötülükler işlenmeseydi bile sadece bu niyet bidat olurdu. Zira bu, geçmiş selefin yapmadığı bir şeyle dinde ekleme yapmaktır. Selefe uymak daha uygundur. Hatta fazladan bir niyet eklemek, onların üzerinde bulunduğu şeye muhalif olmayı gerektirir. Zira onlar Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine uymada ve sünnete saygıda insanların en şiddetlileri idiler. Onların bu konuda öncelikleri vardır. Onlardan birinin mevlide niyet ettiği nakledilmemiştir. Bizler de onlara tabi olanlarız ve onlara geniş geleni biz de geniş buluruz.”1043
Şeyhulislam İbn Teymiye şöyle demiştir: “Rebiulevvel ayının “Mevlid gecesi” denilen gecesinde, Receb ayının bazı gecelerinde, Zilhicce’nin 18. Gecesinde, Receb ayının ilk Cuma gecesinde veya bazı cahillerin “Hayırlıların bayramı” dedikleri Şevval’in 8. gününde şer’i olmayan merasimler edinmek selefin müstehap görmedikleri ve işlemedikleri bidatlerdendir.”1044
Hafız İbn Hacer el-Heytemi el-Mısri şöyle demiştir: “Mevlid amelinin aslı bidattir. İlk üç asırdaki Salih seleften nakledilmemiştir.”1045
Şeyh Muhammed b. Abdisselam eş-Şukayri el-Mısri şöyle der: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumunu kutlamak çirkin bir bidat ve sapıklıktır. Bunu şeriat de, akıl da uygun görmez. Şayet bunda bir hayır olsaydı, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğer sahabeler radıyallahu anhum, tabiin, tebeu’t-tabiin ve imamlar bundan nasıl gafil kalabilirdi? Şüphe yok ki bunu ancak bidat ashabı olan yiyici sufiler uydurmuş ve insanlardan bir kısmı bunlara tabi olmuştur. ancak Allah Teala’nın koruyup islamın hakikatini anlamaya muvaffak kıldıkları bunların dışında kalmıştır.”1046
Reşid Rıza şöyle demiştir: “Bu mevlid merasimlerinin bidat olduğunda tartışma yoktur. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğum kıssasını okumak üzere toplanmayı ilk uyduran Mısırdaki Çerkez krallarından biridir.”1047
Şeyh Muhammed b. Useymin şöyle demiştir: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumunu bilindiği şekliyle kutlamak açık bir bidattir. Zira Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabeler zamanında bu bilinmiyordu. Böyle bir şey yapmak gerekseydi onlara mani olan bir şey yoktu.”1048
Bu, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabının ve bu ümmetinin selefinin; bu kutlamaların ve bütün sonradan çıkan merasimlerin meşru olmadığına dair icmalarıdır.1049
Müslümanların çoğu bugünkü kutlamalarda o Ubeydî Şiaları ve İsa aleyhisselam hakkında aşırılık yaparak ona ibadet eden ve doğumunu hatırlamak üzere kutlamalar yapan Hristiyanları taklid ettiklerinden diğer bidatlere de düşmektedirler. Mesela bu merasimler esnasında bazı cahiller Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in bu merasimlerde hazır bulunduğunu zannederek ayağa kalkarlar. İşte bu, ilim iddiasında bulunup da bu merasimleri düzenleyen iftiracıların bir yalanıdır. Cahiller de bunu tasdik ederler.
Şeyh Abdulaziz b. Baz şöyle demiştir: Bazıları Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mevlid merasimlerinde hazır bulunduğunu zannederek saygı ve selamlama için ayağa kalkarlar. Bu en büyük batıllardan ve en çirkin cahilliklerdendir. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem kıyamet gününden önce kabrinden çıkmayacaktır. Bu husus Müslüman âlimler arasında tartışmasız olarak icma edilen bir meseledir.”1050 Toplu halde zikretmek, davul çalmak gibi haramlar da bu bid’ate eklenmektedir.1051
Şeyhulislam ibn Teymiye der ki: “Mevlid merasiminde toplanıp müzik, raks ve benzeri şeyleri ibadet edinmeye gelince, ilim ve iman ehlinden hiç kimse bunların yasaklanmış çirkinliklerden olduğunda şüphe etmez. Bunu ancak ya bir cahil ya da bir zındık mustehap görebilir.”1052
Hatta bu uydurma merasimler pek çok kimseyi büyük şirke düşmeye götürmektedir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem hakkında aşırılık, gayb ilmi, fayda ve zarar vermek gibi Allah Teâla’ya mahsus bazı sıfatların ona verilmesi gibi hususlar bunlardandır. Onlardan çoğu bu merasimlerde Busayri’nin içinde açık şirk bulunan kasidesini okumaktadırlar.
Şeyh İbn Useymin Busayri’nin Burde kasidesindeki bazı şirkleri zikretmiştir. Bunlardan biri de:
“Dünya ve ahiret senin cömertliğindendir, levh ve kalem ilmi senin ilimlerindendir” sözüdür.
Sonra İbn Useymin şöyle der: “Ben bu sözleri konuşan kimseye hayret ediyorum. Eğer manasını akledebiliyorsa, bu sözleri Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e hitaben söylemeyi kendisine nasıl yakıştırabiliyor?:
“Dünya ve ahiret senin cömertliğindendir...” Eğer dünya ve ahiret Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in cömertliğinden ise, geride başka cömertlik kalmıyor. Peki Allah Azze ve Celle’ye ne kalıyor?! Geride dünya ve ahretten bir şey kalmıyor!
Yine “Levh ve kalem ilmi senin ilimlerindendir” diyor. Eğer burada Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e hitap ediyorsa, bilmiyorum ki Allah Azze ve Celle’ye ne kalıyor?!”1053
Böylece bütün bidatleri işleyerek Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisini gerçekleştirmiş oluyorlar:
“Her bid’at sapıklıktır” Bir sapıklık diğer sapıklıklara götürmektedir.
Müslümanın Allah Teâla’yı ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i canından ve çocuğundan daha fazla sevmesi gerekir. Bunun için Muhammed b. Abdillah sallallahu aleyhi ve sellem’in – annem ve babam ona feda olsun – menhecinde yürümeli, ona indirilen kitabı okumalı ve ezberlemeli, yılın hergün ve gecesinde Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetlerinin ve siyerinin dersini yapmalı, her zaman ona salat ve selam vermelidir. Özellikle her hafta Cuma günü ve gecesinde buna devam etmelidir.1054
El-Fakihani şöyle der: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Rebiulevvel ayında doğmuş olmakla beraber, bu ay aynı zamanda vefat ettiği aydır. Bu ayda sevinmek, üzülmekten daha uygun değildir.”1055
İbnu’l-Hac şöyle der: “En hayret verici hususlardan biri de, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumundan dolayı sevinme gayesiyle bu değerli ayda musikiyle mevlid okumaktır. Hâlbuki Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bu ayda Rabbi Azze ve Celle’nin kerametine intikal etmiş ve ümmet musibete uğramıştır. Bundan daha büyük bir musibete bir daha uğrarlar mı? Bu musibetten dolayı bu ayda çokça üzülmek ve ağlamak gerekirdi. Bakınız bu kıymetli ayda nasıl da eğleniyor ve raks ediyorlar da hiç üzülüp ağlamıyorlar! Şayet üzülselerdi duruma daha uygun olurdu. Lakin bunu yapsalardı yine bu da bidat olurdu.”1056
Muhammed b. Abdisselam eş-Şukayri el-Mısri şöyle der: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bu ayda doğmuş ve yine bu ayda vefat etmiştir. O halde niçin doğumuna seviniyorlar fakat vefatına üzülmüyorlar?”1057
Rafızi Ubeydî’lerin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in doğum günü olarak kesinleştirdikleri vefat vaktinde merasimler yapmamız, yılın herhangi bir gecesini tahsis ederek Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in siyerini, şirk içeren veya içermeyen kasideler okumak ona muhabbetten değildir. Zira bunlar onun sünnetine muhalefettir ve onun dinine haram olan bidatler eklemektir. Bu, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in ve bütün ashabının yolunu bırakarak kâfirlerin ve Rafızilerin yollarını taklid etmektir. Artık Müslüman kendisi için bu iki yoldan dilediğini seçsin!
Hafız İbn Hacer “Sünnetimden yüz çeviren benden değildir” hadisini açıklarken şöyle demiştir:
“Kastedilen: “Yolumu bırakıp benden başkasının yolunu alan benden değildir” anlamıdır.”1058
Şeyhulislam şöyle der: “Bu tip bir olay da bazı kimselerin, ya İsa aleyhi's-selâm’ın doğum gününü yıldönümü olarak kutlayan Hristiyanlara özenerek veya Peygamberimize karşı duydukları sevgi ve saygıyı dile getirmek için O'nun doğum gününü anmalarıdır... Üstelik Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in hangi gün doğduğu kesinlikle belli değil, Müslümanlar arasında tartışmalı bir meseledir. İlk dönem Müslümanları, (selef) geçerli sebebi var olduğu (Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sevgisi) ve önleyici hiç bir engeli bulunmadığı halde bu günü ne anmışlar ve ne de kutlamışlardır. Eğer anma töreni sırf hayırdan ibaret olsaydı veya hayır tarafı zararından daha baskın olsaydı, ilk dönem Müslümanlarının onu bize göre öncelikle ve haydi haydi kutlamaları gerekirdi. Çünkü onlar Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i bizden daha çok sevip sayan ve hayırlı işler yapmaya bizden daha istekli kimselerdi.
Oysa kâmil anlamda Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’i sevip saymak, O'na uymak, bağlı kalmak, emirlerini yerine getirmek, sünnetini her yönü ile yaşatmak, getirdiği ilkeleri yaymak ve bu konuda gerek kalble gerek elle ve gerekse dille mücadele vermek (cihad etmek)tir. Muhacir olsun, ensar olsun ilk önce müslüman nesil ile titizlikle onlara uyan sonraki müslümanlar bu yolu benimsemişlerdi.”1059
Şeyh Abdulaziz b. Baz rahimehullah bu kutlamaların mubah olduğunu söyleyenlerle tartışmasında şöyle demiştir: “Bunu söyleyen şunları deriz: Eğer bu sünnete uygun olsaydı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olmaktan olsaydı, ashabı kiramdan ya da onlara en güzel şekilde tabi olanlardan biri olsun, bunu yapmaz mıydı? Yoksa bu Yahudi ve Hıristiyanlardan İslam düşmanlarının ve onlar gibi olanların körü körüne taklid edilmesi değil midir?
Mevlidi için kutlama törenleri yapmak Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i sevmek değildir. Bilakis onu sevmek, emrettiklerini yapmak, haber verdiği şeyleri tasdik etmek, yasakladıklarından uzak durmak ve meşru kıldıklarından başkasıyla Allah’a ibadet etmemekle olur. Yine o zikredildiği zaman ona salat edilir. Salavat her vakitte ve her münasebetle yapılabilir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mevlidini kutlamaya engel olmak bidat değildir. Bu merasimlerde aşırılık veya şirk gibi gayri İslami unsurlar veya Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e ihanet vardır. Bu merasimlere engel olmak bilakis Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e itaat ve emrine uymaktır. Zira o;
“Sizleri dinde aşırılıktan sakındırırım” ve
“Hristiyanların Meryem oğlunu aşırı yücelttikleri gibi beni yüceltmeyin. Ben sadece bir kulum. Allah’ın kulu ve rasulü deyin” buyurmuştur.”1060
1036 Bkz.: Tabakatu’l-Kubra (1/100-101) Siyretu İbn Hişam (1/158), Tarihu’l-İslam (s.25-26) Letaifu’l-Maarif (s.95) el-Bidaye ve’n-Nihaye (3/373-380) Muhammed b. Useymin Fetava (2/298)
1037 Hasen ligayrihi. İbn Mace (1599) muttasıl olarak zayıf senedle rivayet etti. Darimi (85, 86) ve İbn Sad (2/75) sahih fakat mürsel olan iki tarikle rivayet ettiler. Rivayet yollarıyla hadis hsendir. Nitekim Şeyh Elbani es-Sahiha’da (1106) sahih demiştir
1038 Bkz.: İbn Sad Tabakatu’l-Kubra (2/272-275) Zehebi Tarihu’l-İslam (s.568- 571) İbn Hacer Fethu’l-Bari (8/129, 130) el-Bidaye ve’n-Nihaye (3/373-380) Hafız İbn Receb Letaifu’l-Mearif (s.97-113)
1039 İmam Zehebi Siyeru A’lami’n-Nubela’da (15/173) onun hal tercemedinde şöyle der: “Mısır sahibi, Hakim Biemrillah el-Ubeydi el-Mısrî er-Rafızi, hatta el-İsmailî. Zındıktır. Rablik iddiasında bulunmuştur. ”Bkz. : el-Bidaye ve’n-Nihaye (15/582-584)
1040 Bkz.: İbnu’l-Esir el-Kamil fi’t-Tarih (8/207, 208) el-Bidaye ve’n-Nihaye (15/37-41) Letaifu’l-Maarif (s.96, 97)
1041 Bkz.: es-Sendubi Tarihu’l-İhtifal bi’l-Mevlid (s.62) Ali Mahfuz da el-İbtida Fi Madarri’l-İbtida (s.251) Bkz.: Bekr Ebu Zeyd Iydu’l-Yubil (s.16).
1042 el-Mevrid Fi Ameli’l-Mevlid’de (s.8-10)
1043 el-Medhal adlı eserinde (1/234, 235)
1044 Mecmuu’l-Fetava’da (25/298)
1045 Suyuti’nin Husnu’l-Maksad (1/196)
1046 es-Sunen ve’l-Mubtediat (s.139)
1047 Fetava’sında (4/1242, 1243)
1048 el-Kavlu’l-Mufid (1/386, 387)
1049 Bkz.: Abdulaziz b. Baz, Cem’ul-İfta (1/185, 230) Muhammed b. Useymin, Fetava (1/127) Hamud et-Tuveyciri er-Redd’ul-Kavi (1/70) Bekr Ebu Zeyd Iydu’l- Yubil (s.16)
1050 Mecmuu Fetava (1/186, 187, 232, 233) İbn Hacer el-Mekki Fetava’l- Hadisiye (s.60)
1051 Bkz.: İbnu’l-Hac el-Medhal (1/229-239) Resail Fi Hukmi’l-İhtifal Bil-Mevlidi’n- Nebevi, eş-Şukayri es-Sunen ve’l-Mubtediat (s.139)
1052 Bkz.: Hukmu’l-İhtifal bi’l-Mevlid (1/34)
1053 Fetava’sında (1/127, 128)
1054 Bkz.:İbn Hibban (3/190-193 no:910) Fadlu’s -Salat Ale’n-Nebi sallallahu aleyhi ve sellem (22) Cilau’l-Efham (s.32-38, 227)
1055 el-Mevrid (s.14)
1056 el-Medhal (1/238)
1057 es-Sunen ve’l-Mubtediat (s.139)
1058 Fethu’l-Bari (9/105)
1059 el-İktiza (s.619)
1060 Fetava (1/232-235)
Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî "BİZDEN OLMAYANLAR" Şerhi'nin - Ses Kayıtları 01 - 67
Doğum Günü ve Millî Bayramları Kutlayanlar Kafirlere Benzer
El-Lecnetu’d-Daime Li’l-Buhusi’l-İlmiyye ve’l-İfta ilim heyetine sorulan bir soru ve cevabı şu şekildedir:
Soru: “Daha önce şarkı dinlemenin hükmünü sorduk. Bize müstehcen şarkıları dinlemenin haram olduğu cevabını verdiniz. Öyle olunca, bildiğiniz gibi, radyo ve televizyonda devamlı çalgı eşliğinde söyelenen dinî, millî şarkılarla çocuk ve doğum günü şarkılarının hükmü nedir?
Cevap: Çalgı kesinlikle haramdır. Dinî ve millî şarkılarla çocuk şarkılararı çalgı eşliğinde olduğunda haramdır. Doğum günleri ise bid’attir. Oralarda bulunmak ve onlara katılmak haramdır.1061 Kur'an ve sünnetten şer'î deliller, doğum günlerini kutlamanın dînde sonradan çıkarılan yeniliklerden olduğuna ve temiz İslâm şeriatında bunun hiçbir aslının olmadığına delâlet etmiştir. Bu kutlama dâvetine icâbet etmek câiz değildir. Çünkü bu davranış, bid'atları onaylamak ve onlara teşvik etmek demektir. Oysa Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Yoksa onların (müşriklerin) Allah'ın izin vermediği bir dîni meşrû kılan ortakları mı var? Eğer Allah'ın süre tanıyarak onlara dünyada azap etmeyeceğine dâir kazâ ve kaderi olmasaydı, derhal onların aralarında azap etmek sûretiyle hüküm verilirdi. Şüphesiz ki zâlim (kâfir)ler için (kıyâmette) acıklı bir azap vardır." (Şûrâ 21)
"(Ey Peygamber!) Sonra dîn işinde, seni apaçık bir yola koyduk. Sen ona (şeriata) uy ve gerçeği (Allah'ın şeriatını) bilmeyenlerin hevâlarına uyma. Çünkü (sen, eğer onların hevâlarına uyarsan) Allah’tan gelecek herhangi bir azabı önleme hususunda, onlar sana hiçbir fayda veremezler. Zâlimler, (mü'minlere karşı) birbirlerinin yardımcılarıdır. Allah ise, takvâ sahiplerinin yardımcısıdır (velisidir)." (Câsiye 18)
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak rivâyet olunduğuna göre o şöyle buyurmuştur:
“Her kim işimiz (dînimiz) üzere olmayan bir iş işlerse, o işlediği şey reddolunmuştur (bâtıldır ve ona itibar edilmez).”1062
Bu anlamdaki hadisler, pek çoktur. Hiç şüphe yok ki bu kutlamaların, dînde aslı olmayan çirkin bir bid'at olmasının yanında yahudi ve hıristiyanların doğum günü kutlamalarında onlara benzemek de vardır. Bayramlara gelince bu, dîn ve akîde ile ilgili bir meseledir. Dünya ile ilgili bir gelenek ve görenek değildir. Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz her kavmin (milletin) bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.”1063 Kâfirlerin bayramı, onların bozuk olan, şirk ve küfür içeren inançlarına delâlet eder. Müfessirler, Allah Teâlâ'nın:
“Onlar (Rahmân'ın kulları), bâtıla şâhitlik etmezler. (Bâtıl ehli ve) boş sözlerle karşılaştıklarında, (ondan yüz çevirmiş bir halde) vakarla oradan geçip giderler." (Furkan 72) Emrini,
"Onlar, müşriklerin bayramlarında hazır bulunmazlar" şeklinde tefsir etmişlerdir.
Şeyh İbn Useymin rahimehullah şöyle demiştir: “Bir müslümanın, onların bu merasimi ile dâvetine icâbet etmesi, haramdır. Çünkü bu hareket, onların bayramını kutlamaktan daha büyüktür. Zirâ hem onların bayramını kutlamış, hem de onların merasimine iştirak etmiş olur. Aynı şekilde bayram dolayısıyla törenler düzenlemek sûretiyle kâfirlere benzemeleri, karşılıklı hediyeler alıp vermeleri, tatlılar dağıtmaları, tabaklarda yemekler dağıtmaları veya o günde işi tatil etmeleri, müslümanların üzerine haramdır...
Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye -Allah ona rahmet etsin-, "İktidâu's- Sırâti'l-Mustakîm” adlı kitabında şöyle demiştir:
"Bazı bayramlarında kâfirlere benzemek, inandıkları bâtıl inançlarında kalplerine sevinç ve mutluluk girmesini gerektirir. Belki de onların bu hareketi fırsat bilmeleri ve zayıfları ezmeleri konusunda cesâretlendirir."
Kim bunlardan birisini yaparsa, ister onlara şirin görünmek için yapsın, ister sevgi ve muhabbet beslemek için yapsın, isterse utandığından veyahut da başka sebeplerden dolayı yapsın, günah işlemiş olur. Çünkü bu hareket, Allah'ın dîninde yağcılık yapmak ve ikiyüzlü davranmaktır. Yine bu hareket, kâfirlerin kalplerininin güç ve kuvvet kazanmasına ve dînleriyle övünmelerine sebep olur. Allah Teâlâ'dan, müslümanları dînleriyle güçlü kılmasını, onları dînlerinde sâbit kılmasını ve düşmanlarına karşı onlara yardım etmesini niyaz ederiz. Zirâ O, güç ve kuvvet sahibidir.”1064
1061 Muhammed el-Musnid, Fetavâ İslamiyye (4/390).
1062 Sahih. Muslim (1718)
1063 Sahih. Buhari (952) Muslim (892)
1064 Mecmû'u Fetâvâ ve Resâili'ş-Şeyh İbn Useymîn; (3/369)
Öğretmenler Günü Kutlayanlar Kafirlere Benzer
Şeyh el-Elbanî rahimehullah’a sorulan bir soru ve cevabı şu şekildedir:
Soru: “Bazı ülkelerde kutlanan öğretmenler günü programına katılmak caiz midir? Kişinin bu münasebetle verilen bir hediyeyi alması caiz midir?”
Cevap: Bu problem, kâfirlerin düzenlerini taklid etmekten kaynaklanan bir problemdir. Hayata geçirilen bu metotlar değiştirilmedikçe bu gibi problemlere hükmetmek mümkün değildir. İslam’da üç gün dışında kutlama günü yoktur. İki tanesi senelik olan Ramazan bayramı ve kurban bayramıdır. Bir tanesi de haftalık olan Cuma günüdür.
Uzun yıllardan beri müslümanlar üzerine müptela olan kutlama günlerinden şikayet etmeye devam etmekteyiz. Dikkat edin bu; Mevlid-i Nebevî’dir. Bu sünnette aslı olmayan bir bid’attir. Sonra bu, müslümanların eski Hristiyanları taklid etmelerinden kaynaklanmıştır. Bu bida’ti çıkaran sözcüleri şöyle demiştir: “Hristiyanlar peygamberlerinin doğumunu kutluyorlar. Biz neden peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumunu kutlamayalım?!”
Müslümanlar dinleri hakkında garip bir gaflet içindedirler. Bu sözün manası; Hristiyanların bize örnek ve önder olmalarıdır! Sanki Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onlara tabi olmaktan ve onları taklit etmekten bizi hiç sakındırmamış gibi!! Muslim’in Sahih’inde Ebu Katade el-Ensârî radıyallahu anh’den şöyle rivayet edilir: “Bir adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve şöyle dedi: “Ey Allah’ın rasulü! Pazartesi günü oruç tutmak hakkında ne dersin?” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“O gün benim doğduğum gündür ve bana vahiy o günde indirilmiştir.”1065 Sanki Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demek istiyor: “Benim o günde doğumum ve o günde peygamber olarak gönderilmem suretiyle Allah’ın size olan nimetine şükrünüzü oruç tutarak yerine getirin” Biz pazartesi günleri oruç tutmakla; bu nimeti ve İslam dışında ondan daha üstün nimet olmadığını düşünürüz.
Allah’ın Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i o günde göndermiş olması sebebiyle pazartesi günleri oruç tutarak Allah’a şükretmeyi düşünen gerçekten çok azdır.
Nitekim müslümanlar bu hayrı, daha düşük olanıyla değiştirmişlerdir. Çoğu kimsenin pazartesi günleri oruç tutmadıklarını ve Mevlid kandilini kutladıklarını görürsün. Onlara:
“Neden bunu kutluyorsunuz?” denildiğinde:
“Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e saygı ve O’nu hatırlamak için kutluyoruz” derler. Lakin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem size Allah’ın emriyle ondan daha hayırlısını meşru kılmıştır. Sizin bu kutlamalarınız ise İslam’da aslı olmayan, sonradan uydurulma bir kutlamadır. Hem sonra kâfirlere benzemedir. Sizler meşrû olmayan bu kutlamayı yılda bir defa yapıyorsunuz. Rasulünüz sallallahu aleyhi ve sellem ise size doğumunu her hafta kutlamanızı sünnet kılmıştır. Hangi kutlama daha üstündür?
O halde, az önce zikredilen bu üç kutlama günü dışında bir günü kutlamamız caiz değildir. Soruda zikredilen hediyeye gelince, bu da asla tâbidir. Asıl fasit olunca, fasit olan şey üzerine kurulu olan da fasit olur.”1066
Soru: Hristiyanları ve diğer gayri müslimleri İslam’a davet etmek üzere İsa aleyhi's-selâm’ın anlatılacağı milâdî yılbaşı konferansı düzenlemek caiz midir?
Cevap: Gayri müslimleri İslam’a davet etme konusunda gerçekten hırslı olan kimse bu işi Hristiyanların bayramlarını kutlamayı fırsat bilmekle ve onları İslam’a davet etme iddiasıyla onlara iştirak ederek sınırlamasın! Yazılı ve sözlü olarak onlarınd davet edilecekleri daha başka pekçok imkânlar mevcuttur. Bahsedilen bu işleri temize çekmeye gerek yok!
Gaye, vesileyi temize çıkarır sözü İslam’dan değildir! Çünkü bu kaide İslamî kaidelerden değildir. Bazı müslümanlar bundan etkilenmişler ve maslahat iddiasıyla meşrû olmayan hükümler karıştırmışlardır.
Bugünkü İslamcıların çoğu Mevlid kandili (veya kutlu doğum haftasını) fırsat bilerek hutbe veriyor ve hatırlatma yapıyorlar! Fırsatı ganimet bilme iddiasıyla bazı Selefîler de onlara iştirak ediyorlar ve daveti onlara ulaştırmayı iddia ediyorlar! Biz bunu caiz görmeyiz. Zira bu, meşru olmayan bayramlara katılmaktır.”1067
1065 Sahih. Muslim (1162)
1066 Şeyh el-Elbanî, Fetava’l-İmarat (107)
1067 Şeyh el-Elbânî, Fetava’l-İmarat (123)