ADAK VE YEMİNLER KİTABI
Allah’tan Başkası İçin Adak Adayan Müşriklere Benzer
İbn Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Adak ancak Allah’ın vechi istenerek yapılandır”978
Tahavi bu hadisle ilgili olarak şöyle der: “Bundan anladık ki, Müşrik,
adağında (sadece) Allah’ın vechini istemez.”979
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Amr b. Âmir b. Luhay el-Huzâî’yi cehennemde bağırsaklarını sürüklerken gördüm. O ilk sâibe yapan kimse idi.”980
Kişi “seferden dönersem yahut hastalığımdan iyileşirsem, devem
sâibe olsun” diye adakta bulunur, artık bu hayvandan istifâde dahi haram sayılırdı.
Kerdem b. Sufyan radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Cahiliyye’de yaptığı bir adak hakkında sordu. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona:
“Bir vesen (heykel şeklinde bir put) veya nusb (dikili bir put) için mi adakta bulundun?” diye sordu. O da:
“Hayır. Lakin Allah Tebârek ve Teâlâ için adadım” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Allah Tebârek ve Teâlâ için yaptığın adağı yerine getir” buyurdu.”981
Sâbit b. ed-Dahhâk radıyallahu anh’den: “Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında Buvane’de bir deve kesmeyi adadı. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
“Ben Buvâne’de bir deve kesmeyi adadım” dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
“Orada cahiliyye putlarından kendisine ibadet edilen bir put var mı?” diye sordu.
“Hayır” dediler. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
“Orada bayram yaptıkları bir yer var mı?” diye sordu. “Hayır” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Adağını yerine getir. Zira Allah’a isyan olan konuda ve ademoğlunun sahip olmadığı şey hakkında adağı yerine getirmek yoktur” buyurdu.”982
Amr b. Şuayb, babasından, o da dedesinden rivayet ediyor: “Bir kadın dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Ben şu ve şu mekanda kurban kesmeyi adadım. O mekanda cahiliyye halkı da kurban keserlerdi.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Sanem (resim şeklindeki bir put) için mi?” dedi. Kadın:
“Hayır” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Vesen (heykel şeklindeki bir put) için mi?” dedi. Kadın:
“Hayır” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“O halde adağını yerine getir” buyurdu.”983
978 Sahih. Ahmed (2/183, 211) Tahavî, Şerhu Meani’l-Asar (3/134) Darekutni (4/162) Hatib Tarih (6/48) İbn Asakir, Tarih (43/310) Beyhaki (10/67) el-Elbani, es- Sahiha (2859)
979 Tahavî, Şerhu Muşkili’l-Asar (10/359)
980 Sahih. Buhârî (3521) Muslim (2856)
981 Sahih. Ahmed (15456) İbn Mâce (2131) Taberanî (25/74)
982 Sahih. Ebû Dâvûd (3313)
983 Hasen. Ebû Dâvûd (3312)
Allah’a İsyan Olan Hususta Adak Yapan Kınanmıştır
Aişe radıyallahu anha’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim Allah’a itaat etmeyi adamışsa itaat etsin, kim de Allah’a isyanı adamışsa isyan etmesin.”984
Amr b. Şuayb, babasından, o da dedesinden rivayet ediyor: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem birbirlerine bağlı olarak Kabe’ye giden iki kişiye yetişti ve şöyle:
“Bu bağ da ne demek oluyor?” dedi. İkisi dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Biz Kabe’ye birbirimize bağlı olarak yürümeyi adadık.” Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Böyle bir adak yoktur” buyurdu ve onlar da bağlarını kestiler.”985
Enes radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem iki oğlunun arasında götürülen bir ihtiyar görerek:
“Buna ne olmuş?” diye sordu.
“Yürümeyi nezretmiş” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Şüphesiz ki Allah bu adamın kendine azâb etmesinden müstağnidir” buyurdu ve (hayvana) binmesini emretti.”986
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem hutbe verirken bir adamın güneşte ayakta durduğunu gördü ve onu sordu. Dediler ki:
“Bu Ebu İsrail’dir. Oturmadan ayakta durmayı, gölgelenmemeyi, konuşmamayı ve oruç tutmayı adadı.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Ona emredin konuşsun, gölgeye geçsin ve otursun. Orucunu da tamamlasın.”987
İbn Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe verirken, güneş altında ayakta durmakta olan bir bedeviyi
gördü ve:
“Neyin var?” dedi. O da:
“Ey Allah’ın rasulü! Sen hutbeni bitirinceye kadar güneşten gölgelenmemeyi adadım” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Böyle bir adak olmaz. Adak ancak Allah Azze ve Celle’nin vechinin istendiği şekilde yapılandır” buyurdu.”988
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Muhakkak ki adak bir şeyi ne öne alır, ne de geri bırakır. Ancak cimriden malın çıkmasını sağlar.” Muslim’in rivayetinde:
“Bir şeyi geri çevirmez” şeklindedir.989
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Adak adamak, ademoğluna takdir edilmeyen bir şeyi getirmez. Lâkin adak onu, kendisi hakkında takdir edilen kadere sürükler, bu adam sebebiyle Allah, cimrinin elinden mal çıkarır. Artık o kimse adağına sebep olan iş dolayısıyla daha önceden vermez olduğu malı getirip verir.”990
Şeyhülislâm İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Nezir (adak) iki çeşittir: taat ve masiyet. Namaz, oruç veya sadaka adayan kimsenin onu yerine getirmesi gerekir. Eğer taat olmayan bir şey adamışsa, mesela; kabir ve türbelere kandil yağı, mum veya nafaka gibi şeyler adamışsa bu ma’siyettir. Bu bazı yönlerden tıpkı Lat, ‘Uzza, üçüncüleri olan Menât gibi putlara nezirde bulunmak gibidir. İttifakla bu gibi nezirlere vefa göstermek caiz değildir.”991
Masiyet olan nezirlerden biri de kişinin güç yetiremeyeceği veya sahip olmadığı bir şeyi adamasıdır. Buna vefa göstermek caiz değildir.
Birincisine gelince; şüphesiz kararlaştırılmış esaslara göre kişi ancak güç yetirebileceği bir şeyle mükelleftir. Gücünü aşan bir şeyi yerine getirmek kişiye vacip değildir. Zira bunda adakta bulunan kimseye zarar söz konusu olduğundan masiyet olan nezir hükmüne girmiştir. Bununla beraber daha sonra izahı geleceği üzere, ona yemin bozma kefareti gerekir ve adakta bulunduğu şeyi yerine getirmemesi vaciptir.
İkincisine gelince; kişinin sahip olmadığı bir şeyde tasarruf hakkı yoktur. Mülkünde olmayan bir şeyde sahibinin izni olmaksızın tasarrufta bulunmak masiyetlerdendir.
Nitekim Sünnet’te buna delil olan hususlar varit olmuştur. ‘İmrân b. Husayn radıyallahu anh’den: “Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
‘Masiyet hususunda yapılan nezre ve kulun sahip olmadığı bir şey hakkında yaptığı nezre vefa (adağı yerine getirme) yoktur.’”992
İmrân b. Husayn radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
“Adak iki türlüdür: Allah’a itaat olan adak ki, bu Allah içindir ve yerine getirilir. Allah’a isyan olan adak ise şeytan içindir ve bu yerine getirilmez. Bunun keffareti, yemin keffaretidir.”993
Nevevî rahimehullah şöyle demiştir: “Kulun elinde olmayan bir şeye yapılan adağın yerine getirilmesi yoktur.’ cümlesi, nezri, kendi mülkü olmayan bir şeye izafe etmesi hâline hamledilmiştir.
Meselâ: ‘Hastam düzelirse filânın kölesini azat etmek boynuma borç olsun’ yahut:
‘Filânın elbisesini veya evini tasadduk etmek borcum olsun!’ gibi sözlerle yapılan nezirler bu kabildendir. Fakat henüz mülkünde olmayan bir şeyi iltizam eder de meselâ:
‘Hastam iyileşirse bir köle azat etmek borcum olsun!’ derse o anda köleye veya kıymetine sâhip olmadığı halde nezri sahihtir. Eğer hastası şifa bulursa zimmetinde köle azat etmek borç olur.” 994
Suyuti, el-Emru bi’l-İttiba’da şöyle demiştir: “Yine türbedarlık yapanlar veya bu mekânlarda kalanlar için gümüş, altın, koyun, sığır, deve veya keçi gibi mallar adamak da günah olan adaklardandır. Bunda puthane bekçiliği yapanlara adakta bulunmaya benzemek söz konusudur.”
984 Sahih. Buhârî (6696, 6700)
985 Hasen. Ahmed (2/183)
986 Sahih. Buharî (1865, 6701) Muslim (1642)
987 Sahih. Buhârî (6704) İbn Hibban (10/230) Ebu Davud (3300) Darekutni (4327) Abdurrazzak (8/436)
988 Hasen. Ahmed (2/211)
989 Sahih. Buhârî (2292) Muslim (1639, 3, 4, 1640)
990 Sahih. Buhârî (6609, 6694)
991 İbn Teymiyye, Mecmû‘u’l-Fetavâ (11/354).
992 Sahih. Muslim (3/1262); Ebû Dâvud (3316); Nesâ’î (7/19); İbn Mâce (2124).
993 Sahih. Nesâî (3845)
994 Şerhu Sahîhi Muslim (11/103).
Allah’tan Başkası Adına Yemin Eden Bizden Değildir
El-Hasen b. Muhammed’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’tan başkası adına yemin eden veya İslam’dan başka bir din üzerinde olduğunu söyleyen bizden değildir.”995
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’tan başkası adına yemin eden küfre girmiştir.”996
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan gelen diğer bir rivayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Allah’tan başkası adına yapılan her yemin bir şirktir.”997
Sa’d b. Ubeyde’den: “Ben İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın yanında idim. Bir adam Kâbe adına yemin etti. Bunun üzerine İbn Ömer radıyallahu anhuma dedi ki:
“Sana yazıklar olsun. Böyle yapma. Zira ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
“Kim Allah’tan başkası adına yemin ederse şirk koşmuştur.”998
Mus’ab b. Sa’d b. Ebî Vakkas, babasından rivayet ediyor: Sa’d b. Ebi Vakkas radıyallahu anh dedi ki:
“Lat ve Uzza’ya yemin ettim. Arkadaşlarım bana dediler ki: “Batıl söz söyledin.” Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e gittim ve:
“Cahiliyye alışkanlığı sebebiyle Lat ve Uzza adına yemin ettim” dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana dedi ki:
“Üç defa “La ilahe illallah” de ve üç sefer sol tarafına tükürerek şeytandan Allah’a sığın. Bunu bir daha da yapma.”999
Burayde radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim kendisinin İslam’dan berî olduğuna sadık olarak yemin ederse bir daha İslâm’a selametle dönemez. Kim de bunu yalancı olarak söylerse o dediği gibi (İslam’dan berî)dir.”1000
Atâ şöyle demiştir: “Halid b. El-As ve Şeybe b. Osman yemin edecekleri zaman: “ve ebî: babama yemin olsun” derlerdi. Ebu Hureyre radıyallahu anh onları babaları adına yemin etmekten yasakladı. Şeybe bu yeminini değiştirerek “ve amrî: ömrüm için” demeye başladı. Atâ’ya
“Ömrüm için” demekte sakınca olup olmadığı soruldu.
“Sakınca yok” dedi sonra Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın hadisini rivayet etti: Abdurrazzak dedi ki:
“Yemin Allah’tan başkası adına olmadıkça sakınca yoktur. “Le amrî: ömrüm için” sözü ise kasem değildir.”1001
İslâm’dan başka bir din üzerine yemin edene gelince, bunun iki yönü vardır:
Birincisi: Eğer kasten yalan yere yemin etmişse dediği gibi olur. Sâbit b. Dahhâk radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
‘Kim yalan yere İslâm’dan başka bir din üzerine yemin ederse o dediği gibidir.’1002
İkincisi: Eğer bu öfke halinde olmuşsa, mesela: ‘Eğer şöyle yapmazsam Hıristiyan olayım’ veya:
‘Eğer şöyle yaparsam Allah’ı inkâr etmiş olayım’ yahut: ‘Yahudî olayım’ demişse kefaret gerekir.
İmâm Mâlik rahimehullah bundan dolayı kefaret gerekmeyeceği, sadece Allah’tan bağışlanma dileneceği görüşündedir.1003 İbnu’l-Munzîr rahimehullah bunu çoğunluğun görüşü olarak nakletmiştir.
İbn Hacer rahimehullah1004 şöyle der: “İbnu’l-Munzîr şöyle demiştir:
‘Şunu yaparsam Allah’ı inkâr etmiş olayım’ gibi sözler söyleyip sonra o işi yapan kimse hakkında ihtilaf edildi. İbn ‘Abbâs, Ebû Hureyre, ‘Atâ, Katâde ve fakihlerin cumhuru bunda kefaret olmayacağı ve kalbinde bunu gizlemediği sürece kâfir de olmayacağı görüşündedirler.
el-Evza’î, es-Sevrî, Ebû Hanife, Ahmed ve İshâk bunun bir yemin olduğunu ve kefaret gerektiğini söylemişlerdir.
Birincisi daha doğrudur. Zira: ‘Lat ve ‘Uzzâ adına yemin eden hemen lâ ilâhe illâ’llâh desin’ buyrulmuş ve kefaret zikredilmemiştir.
995 Mürsel. İbn Ebi Şeybe (7/549) Hallal es-Sunne (1456)
996 Sahih. Hakim (1/65, 117) Humeydi (2/280) İbnu’l-Munzir el-Evsat (12/146)
997 Sahih. Hakim (1/66) Taberani (13/223) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (1/380) İbn Bişran Emali (1297) İbn Mende, Tevhid (168) Deylemî (4756) el-Elbani, es- Sahiha (2042)
998 Sahih. İbn Hibban (10/199) Hakim (4/330) Tirmizi (1535) Ebu Davud (3251) Ahmed (2/69, 86, 125) Bezzar (12/22) Tayalisi (2008) Taberani (13/205)
999 Sahih. İbn Hibban (10/207)
1000 Sahih. Hakim (4/332) Ebu Davud (3258) İbn Mace (2100) Nesai (3772) Ahmed (5/355) Beyhaki (10/30) Bezzar (10/292)
1001 Sahih mevkuf. Abdurrazzak (8/469) İbnu’l-Munzir el-Evsat (12/97)
1002 Sahih. Buhârî (1363) Muslim (110).
1003 İmâm Mâlik, Muvattâ’ (2/478).
1004 İbn Hacer, Fethu’l-Bârî (11/546).
Emanete Yemin Eden Bizden Değildir
Emanet ile yemin; “Allah’ın emanetine yemin ederim ki...” şeklinde yapılan yemindir. Emanet, Allah’ın sıfatlarından olmadığı için emanet ile yemin etmek yasaklanmıştır.
Burayde radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Emanet ile yemin eden bizden değildir”1005
Burayde radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Emanet ile yemin eden, bir kimseyi eşine karşı veya kölesine karşı ifsad eden bizden değildir.”1006
Burayde radıyallahu anh’den diğer lafzı:
“Emanet ile yemin eden bizden değildir. Müslüman bir kimseyi eşi ve hizmetçisi hakkında aldatan bizden değildir”1007
Abdullah b. Yezid, babasından, o da Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet ediyor:
“Emanet ile yemin eden bizden değildir. Müslüman bir kimseyi eşi ve hizmetçisi hakkında aldatan bizden değildir.1008
Hattabî, bu hadisi şerh ederken şöyle demiştir: “Emanetle yemin eden bizden değildir”: Bu, Allah ve sıfatları adına yemin olmadığından çirkin görülmüş gibidir. Bu, Allah’ın sıfatı değil, ancak kullarına farz kılarak emrettiği bir şeydir. Bununla Allah Azze ve Celle’nin sıfatlarının arasının eşitlenmesinden dolayı böyle yemin etmek yasaklanmıştır.
Hadiste geçen “Habbebe” kelimesi aldatmak ve ifsad etmek demektir. Kelimenin aslı el-Hib’dir. Bu da hile, pislik ve aldatmak demektir. “Raculun hibbun” ve “raculun habbun” denilir. Çokça hile yapan, habis ve münker kimse demektir.”1009
1005 Sahih. Ebu Davud (3253) İbn Hibban (1318) İbn Asakir (53/331) Elbani Sahiha (94)
1006 Sahih. Ahmed (5/352) İbn Hibban (10/205) Hakim (4/331) Beyhaki (10/30) Bezzar (10/99) Deylemi (5267) Ebu’ş-Şeyh el-Bercelani el-Kerem ve’l-Cud (96) Heysemi Mecma (4/332) Heysemi ravilerinin güvenilir olduğunu söylemiştir. Hakim sahih demiş, Zehebi de onaylamıştır. Elbani ve Şuayb el-Arnaut da hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Sahihu’l-Cami (5436) es-Sahiha (325)
1007 Zayıf. Ebu Ya’la’nın müsnedinden naklen: Busayri İthaf (4818) Dulabi el- Kuna (2/37) el-İsfehani Tergib (1/71) Ruyani (7, 11) ed-Dubbi Dua (75) Elbani ed- Daife (5307)
1008 İbnu’l-Cevzi, Zemmu’l-Heva (s.285)
1009 Mealimu’s-Sunen (4/64)