top of page
Bizden Olmayanlar Besmele

MUKADDİME

Şüphesiz hamd yalnız Allah'adır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka ibadete layık hak ilâh yoktur. O, bir ve tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûlüdür.

“Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak Müslümanlar olarak ölünüz.” (Al-i İmran; 103)

“Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kesmekten de sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir.” (en-Nisâ; 1),

“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur.” (el-Ahzâb; 70-71)

Bundan sonra, Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık da ateştedir.

​Bizden Olmayanlar

 

Muhakkak ki dinde hak ile batıl arasında kesin çizgiler vardır. Hak ile batılın safları birbirinden ayrıdır. Hakka tabi olmak isteyenler net çizgilere uyarak batıldan teberri etmeli, ateşten sakındığı gibi ondan sakınarak uzak durmalıdır. Nitekim Enes radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Şu üç şey kimde bulunursa imanın tadını bulur: Allah ve rasulünü, bu ikisi dışındaki herşeyden daha fazla seven, bir kimseyi sadece Allah için seven ve Allah kendisini ondan kurtardıktan sonra küfre dönmekten tıpkı ateşe atılmaktan nefret ettiği gibi nefret eden.”1

Bâtıldan ve bâtıl ehlinden nefret etmeyen, bâtıla hoşgörü duyan, zikrettiğimiz kesin çizgileri koymayan kimse hakkın ehlinden olamaz.

Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun.” (Tevbe 119)

Ali radıyallahu anh de şöyle demiştir: “Şayet bir kimse bütün ömrünü oruçla ve namazla geçirse, sonra (Mekke’de) rükn ile makam arasında öldürülse, kıyamet günü elbette Allah onu, doğru yol üzerinde olduklarını düşündüğü kimselerle beraber haşreder.”2

Ali radıyallahu anh’ın bu sözü, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisine muvafıktır: Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh dedi ki: “Bir adam Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve: “Ey Allah’ın rasulü! Bir topluluğu seven fakat onlara katılamayan kimse hakkında ne dersin?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kişi sevdiğiyle beraberdir.”3
 

Muhakkak ki bu hadise göre; nebîleri, sadıkları, şehitleri, velîleri, salihleri seven onlarla beraber olduğu gibi, Allah ve rasul düşmanlarını, kafirleri, müşrikleri, münafıkları, bid’at ehlini, fasıkları seven de onlarla beraberdir. Şüphesiz hakkın tarafında olmak için hakkı bilmek, batıldan uzaklaşmak için de batılı bilmek zorunludur.

Ömer b. el-Hattâb radıyallahu anh şöyle demiştir: “Kabe’nin rabbine yemin ederim ki, Arapların (müslümanların) ne zaman helak olacağını anladım. İşlerinin başına Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sahabelik yapmamış ve Cahiliyye’yi bilmeyen kimseler gelirse, İslam’ın bağları birer birer çözülür.”4

Haris b. Havt el-Leysî, Ali radıyallahu anh'e şöyle dedi: “Aişe, Talha ve Zubeyr'in (Allah hepsinden razı olsun) batıl üzerinde toplanacaklarını mı zannediyorsun?" Ali radıyallahu anh dedi ki:

"Ey Haris! İş sana karışık gelmiş! Aşağı bakarsan yukarıyı göremezsin. Hak ve batıl kişilerle tanınmazlar! Sen hakkı öğren, hakkın ehlini de bilirsin. Batıl'ı öğren, onun da kimden geldiğini anlarsın!"5

Bâtıl bilindikten sonra da ondan uzaklaşılması zorunludur:

Amr b. el-Haris’ten: “Birisi İbn Mes’ud radıyallahu anh’ı bir düğün yemeğine davet etti. İbn Mesud radıyallahu anh oraya gidince eğlence sesi işitti ve girmeden geri döndü. Neden döndüğü sorulunca şöyle dedi:

“Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

“Kim bir topluluğun kalabalığını artırırsa onlardandır. Kim bir topluluğun amelinden razı olursa onu işleyene ortak olur.”6

Abdurrahman b. Ziyad şöyle dedi: “Ebu Zerr el-Gıfari radıyallahu anh bir düğün yemeğine davet edildi. Oraya gittiğinde eğlence sesleri işitti ve geri döndü. Ona:

“Girmeyecek misin?” denilince:

“Ben bazı sesler işittim. Kim bir topluluğun kalabalığını artırırsa onun ehlinden olur. Kim bir amelden razı olursa onu işleyene ortak olur” dedi.”7

Enes b. Malik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim bir topluluğun karartısını (kalabalığını) artırırsa onlardandır.”8

Urs b. Umeyra el-Kindî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Yeryüzünde bir günah işlenildiğinde orada bulunup da bundan nefret eden orada bulunmamış gibidir. Kim de orada olmadığı halde razı olursa, ona şahit olmuş gibidir.”9

Aynısı İbn Mes’ud radıyallahu anh’den rivayet edilmiştir.10

 

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Müşrikler neredeyse seni, başkasını bize iftira etmen için sana vahyettiğimizden uzaklaştırarak fitneye düşürecekler ve işte o zaman seni dost edineceklerdi. Eğer seni sağlam tutmamış olsaydık, neredeyse onlara azıcık meyledecektin. O takdirde de sana, hayatın da, ölümün de kat kat azabını taddırırdık; sonra sen, bize karşı kendine bir yardımcı da bulamazdın.” (İsra 73-75)

Bu ayetler açıkça gösteriyor ki, müşriklerin tevhid ehlini dost edinmeleri ancak tevhid ehlinin onlara meylederek fitnelerine düşmelerinden sonra olur. Bu durumda azıcık bir meyil bile Allah Azze ve Celle’nin gazabını çekmektedir. Müşriklerin, fasıkların ve bid’at ehlinin arasına girip, beraberce yaşamak mutlaka böylesi bir meyle sebep olur. İnsanın tabiati buna karşı duramaz. Allah Azze ve Celle, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in dahi kendisinin sebat ettirmesi sayesinde onlara meyletmediğini belirtmiştir. Şeklen isyan ehline benzemek, ya onlara meyletmenin bir sebebi olur yahut da onlara meyletmenin sonucudur.

Yine Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

“Onlar, senin kendilerine yumuşak davranmanı arzu ettiler. O zaman onlar da sana yumuşak davranacaklardı.” (Kalem 9)

Mucahid rahimehullah bu ayet hakkında dedi ki: “Onları ilahlarına bıraksaydın, onlar da seni üzerinde bulunduğun hakka bırakacak ve kendilerine meylettireceklerdi.”11

Bu çalışmamda Kitap ve sünnette varid olan, bâtıl ehline benzemekten yasaklama ifade eden nasları toplamaya çalıştım. Bu nasların bazısı kâfir ve müşriklere, bazısı cahiliyye ehline, bazısı münafıklara, bazısı şeytana, bazısı bid’at ehline ve bazısı da fasıklara benzemekten yasaklamaktadır. Bu benzeme türlerinin hükümleri de birbirinden farklıdır. Kitabın girişinde genel kapsamlı olarak bâtıl ehline benzemekten yasaklayan nasları ve işleyenler hakkında: “bizden değildir” denilen fiillerin ne anlama geldiğine dair açıklamalar ekledim.

Allah Azze ve Celle’den bu çalışmamı, hak ile bâtıl arasındaki çizginin netleştirilmesine vesile ve bana ahiret azığı kılmasını dilerim. Tevfik Allah’tandır.

Ebû Muâz Seyfullah Erdoğmuş el-Çubukâbâdî


28 Ramazan 1433 / 17 Ağustos 2012 Çubuk/Ankara

1 Sahih. Buhari (16) Muslim (43)

2 Hasen. Darimi (318)

3 Sahih. Buhari (6169) Muslim (2640)

4 Sahih mevkuf. Hakim (4/475) Ebu Nuaym Hilye (7/243) İbn Sa’d (6/129) İbn Ebi Şeybe (6/410) Beyhaki, Şuab (6/69) İbnu’l-Ca’d, Musned (1/344)

5 Hasen mevkuf. Ya'kûbî, Tarih (s.192), Tûsî, el-Emali (134) Belazurî Ensabu'l- Eşraf (2/239 no: 296 ve 2/274 no: 358), el-Muhtar, Nehcu'l-Belaga (262) Meclisî Biharu'l-Envar (22/105).

* Kadı Abdulcebbar Tesbitu Delailu'n-Nubuvve adlı kitabında (1/211) muallak olarak Ali radıyallahu anh'den rivayet etmiş, Ebu'l-Muzaffer es-Sem'anî (Tefsirinde), Ragıb el-İsfehani (ez-Zeria'da) Gazali (el-Munkız, İhya ve Mizanu'l- Amel'de), Zemahşeri Keşşaf'ta, İbnu'l-Cevzi Telbisu İlbis'te muallak olarak Ali radıyallahu anh'ten nakletmişler, ilim ehli bu sözün anlamının doğruluğunu tasdikleyerek telakki bi'l-kabul ile kabul etmişlerdir.

6 Sahih. Deylemi (5621) eş-Şenterini, ez-Zahire Fi Mehasini Ehli’l-Cezire (4/777) Zehebi, Teşbihu’l-Hamis (s.17) Ebu Ya’lâ’dan naklen: Fethu’l-Bari (13/37) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/346) Metalibu Aliye (1660) Busayrî İthaf (3297/1) Ali b. Ma’bed’in Kitabu’t-Taat ve’l-Ma’siyet’inden naklen; İbn Hacer, ed-Diraye (1015) Keşfu’l-Hafa (2588)

7 Munkatı. İbnu’l-Mubarek, Kitabu’z-Zuhd (42) Begavi Şerhu’s-Sunne (9/149) ez-Zeylaî Nasbu’r-Raye (4/346) Abdurrahman b. Ziyad ile Ebu Zerr radıyallahu anh arasında inkıta vardır.

8 Hasen ligayrihi. Hatib Tarih (10/40) İbn Ebi Asım, es-Sunne (1464) Ebu Amr el-Buhayri, Fevaidu’l-Muntabe Li’l-Mahledî (el yazma no:788) el-Elbani ed-Daife (4608) isnadında el-Haris b. en-Numan ve Said b. Umare zayıftır. İbn Mes’ud radıyallahu anh hadisi ile hasen derecesine çıkmaktadır.

9 Hasen. Ebu Davud (4345-46) Taberani (17/139) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (1/169) İbn Kani Mucem (850) Fesevi Meşyeha (171)

10 Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (7/484) Beyhaki (7/266) el-Uşeyb Cüz (no:27) İbn Dust, Emaliyu’n-Neccad (el yazma no: 8) Busayri, İthaf (3297/2)

11 Taberi, Tefsir (23/534)

BİZDEN OLMAYANLAR

Başkalarına Benzeyenler Bizden Değildir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, söz, fiil, ahlak, düşünce, giyim ve şekil olarak herhangi bir topluluğa benzeyen kimsenin o topluluktan olduğunu, veciz bir ifadeyle, genel kapsamlı bir sözle ifade etmiş:

“Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” buyurmuştur. Bu hadis birçok sahabeden gelmiş, mütevatir bir hadistir:

1- İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kıyametin önünde, kılıçla gönderildim ki hiçbir şey ortak koşulmadan yalnızca Allah’a ibadet edilsin. Rızkım mızrağımın gölgesi altında kılındı. Emrime muhalefet edenlere zillet ve küçüklük yazıldı. Kim kendini bir kavme benzetirse onlardandır.”12

İbn Teymiyye şöyle demiştir: “Hadisin zahiri onlara benzeyenin küfrünü gerektirse de, bu tehditin en düşük derecesi onlara benzemeyi haram kılmasıdır.”13

Es-San’ani bu hadisi şerh ederken şöyle demiştir: “Âlimler dediler ki; görünüşte kâfire benzemek ve onun gibi itikad etmek küfürdür. Eğer onun gibi itikad etmezse bu hususta fakihler arasında ihtilaf vardır. Hadisin zahirinde geldiği üzere “kâfir olur” diyen de, “kâfir olmaz fakat te’dip edilir” diyen de vardır.”14

2- Huzeyfe radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır.”15

Diğer rivayette:

“Huy, huya benzemedikçe, görünüş de görünüşe benzemez. Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır.”16

3- Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kendisini bizden başkalarına benzetenler bizden değildir. Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin. Şüphesiz Yahudilerin selamı parmaklarla işarettir. Hristiyanların selamı ise avuç içiyledir.”17

Taberani’nin rivayetinde şu ziyade vardır:

“Perçemleri kesmeyin, bıyıkları kısaltın, sakalları serbest bırakın. Üzerinizde altında izar bulunmayan entari/gömlek olduğu halde mescidlerde ve çarşılarda yürümeyin.”18

4- Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kıyametin önünde kılıçla gönderildim. Rızkım mızrağımın gölgesinde kılındı. Emrime muhalefet edene zillet ve küçüklük yazıldı. Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır.”19

5- Enes b. Mâlik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kıyametin önünde gönderildim ve rızkım mızrağımın gölgesinde kılındı. Bana muhalefet edene zillet ve küçüklük yazıldı. Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır.”20

6- Cabir radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kendisini bizden başkalarına benzeten bizden değildir. Yahudi ve Hristiyanların selamıyla selam vermeyin. Zira Yahudilerin selamı avuç içiyle selamlamalarıdır. Hristiyanların selamı ise işarettir.”21

7- Ebu Umame radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır ve kimbir kavmi severse onlarla beraber haşredilir.”22

8- Ali radıyallahu anh’den: Ebu Kerime şöyle dedi:

“Ali b. Ebi Talib’i Kufe minberi üzerinde şöyle hutbe verirken işittim:

“Ey insanlar! Muhakkak ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

“Sizleri rahiplerin elbiselerinden sakındırırım. Zira kim rahipleşirse veya kendisini rahiplere benzetirse benden değildir.”23

Deylemi’nin rivayetinde şu ziyade vardır:

“Kim et yemeyi terk eder ve kendisine haram kılarsa benden değildir. Kim kadınlarla evlenmeyi çirkin görerek terk ederse benden değildir.”24

9- İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’yi feth ettiği zaman şöyle buyurdu:

“Şüphesiz Allah Azze ve Celle ve rasulü size sarhoş edici içkileri ve onun ücretini haram kılmıştır. Ölü etini ve ücretini size haram kılmıştır. Domuzları, onu yemeyi ve ücretini size haram kılmıştır.” Yine şöyle buyurdu:

“Bıyıkları kısaltın, sakalı serbest bırakın. Üzerinizde izar olmadıkça çarşılarda yürümeyin. Muhakkak ki bizden başkasının sünnetiyle amel eden bizden değildir.”25

10- Tavus rahimehullah’dan; Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Şüphesiz Allah beni kıyametin önünde kılıç ile gönderdi. Rızkım mızrağımın altında kılındı. Bana muhalefet edene zillet ve küçüklük yazıldı. Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır.”26

11- Hasen el-Basri rahimehullah’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Şüphesiz Allah beni kıyametin önünde kılıçla gönderdi. Rızkım mızrağımın gölgesinde kılındı. Bana muhalefet edene zillet ve küçüklük yazıldı. Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır.”27

12- Katade, Ömer radıyallahu anh’den rivayet ediyor:

“Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh ensesini traş etmiş ve ipek giyinmiş birini görünce:

“Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” dedi.28

13- Ali radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Kim bir kavmin şekline girerse onlardandır.”29

13- Ebu Ubeyde, Huzeyfe radıyallahu anh’den şöyle rivayet etmiştir:

“Huzeyfe radıyallahu anh bir şey için davet edildiğinde acemlere ait bir şekil gördü ve hemen çıkarak:

“Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” dedi.”30

Ebu Bekr el-Hallâl, isnadıyla Muhammed b. Sirin’den rivayet ediyor:

Huzeyfe b. El-Yeman radıyallahu anh bir eve geldi ve orada sarı ve kurşundan ibrikler görünce girmedi. Dedi ki:

“Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır.”31

14- Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma'dan rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:

"Her kim, acemlerin ülkesinden geçerse (başka bir rivâyette: Müşriklerin diyârında ikâmet ederse), onlarla beraber onların Nevruz ve Mihricân bayramlarını kutlar ve ölünceye kadar bu hâl üzere onlara benzerse, kıyâmet günü onlarla beraber haşrolur."32

15- İbn Ömer radıyallahu anhuma şöyle demiştir:

“Müşriklerin âdetlerine muhalefet edin.”33

16- İbn Mes’ud radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Kalpler birbirine benzeşmedikçe dış görünüşler birbirine benzeşmez.”34

17- Hasen el-Basrî rahimehullah şöyle demiştir: “Kişi bir kavme benzediğinde mutlaka onlardan olur.”35

18- Amr b. Amir el-Becelî şöyle demiştir: “Kim kendisini bir kavme benzetirse onlara katılır.”36

12 Sahih. Ahmed (2/50, 92) Ebu Davud (4031) İbn Ebi Şeybe (4/212) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (216) Tahavi Muşkilu’l-Asar (231) Abd b. Humeyd (848). El-Elbani, el-İrva (1269) Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel’in isnadlarında hakkında ihtilaf edilen Abdurrahman b. Sabit b. Sevban bulunmasından dolayı Şuayb el-Arnaut zayıf demiştir. Lakin Ahmed b. Hazlem’in, Hadisu’l-Evzai cüzünde (s.31 no:30) ve Tahavi’nin Muşkilu’l-Asar adlı eserinde (1/238) İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayetinde İbn Sabit yerinde el-Evzai vardır. Bu mutabi ile hadis sahihtir. Ayrıca hadisin şahitleri de vardır. Bu hadisi muhaddislerin geneli hasen ve sahih olarak değerlendirmişlerdir. Bkz.: Darekutni el-İlel (9/272) Iraki el- Muğni (1/217) İbn Hacer Fethu’l-Bari (10/271) Busayri İthafu’s-Sadetil-Mahera (4/484) Zehebi Siyeru A’lami’n-Nubela (15/509) Suyuti Camiu’s-Sagir (8593) Elbani (Sahihu Ebi Davud, Gayetu’l-Meram, Cilbabu’l-Mer’e)

13 el-İktiza (1/241)

14 Subulu’s-Selam (4/338)

15 Hasen. Bezzar (7/368) Taberani Evsat (8/179) Musnedu’ş-Şamiyyin (1/135, 3/94 no: 1862) Bkz.: İbn Hacer ed-Diraye (2/267) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/347).

16 Hasen ligayrihi. Deylemi (7824, 7845) İbn Hacer, Garaibu’l-Multekita (el yazma no: 3018) isnadında Ahmed b. Nasr meçhuldür. Bkz.: Tenzihu’ş-Şeria (2/312)

17 Hasen. Tirmizi (2695) Taberani Evsat (7/238) Kudai (2/105) Deylemi (5270) el-Elbani bunun hasen olduğunu söylemiştir: es-Sahiha (2194) Sahihu’l- Cami (5434) Abdulkadir el-Arnaut da el-Ezkar tahkikinde (1/210) isnadı zayıf olup bunu takviye eden şahitleri vardır” dedi.

18 Hasen ligayrihi. Taberani Evsat (7/238) bkz.: el-Elbani es-Sahiha (2194) Sahihu’t-Tergib (2723) isnadında Ebu’l-Museyyeb Sellam b. Muslim mesturdur.

19 Hasen ligayrihi. Bezzar (15/204) Darekutni İlel (9/272 no: 1754) İbn Ebi Hatim İlel (1/319) Herevi Zemmu’l-Kelam (2/388 no:474) Tarsusi Musnedu Ebi Hureyre (el yazma no:56) Zehebi Siyeru A’lami’n-Nubela (16/242) isnadında Sadaka b. Abdillah es-Semin zayıftır. Diğer ravileri güvenilirdir. Bkz.: İbn Hacer ed- Diraye (2/267) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/347)

20 Hasen ligayrihi. Ebu Nuaym Ahbaru Esbahan (2/85) Tarihu Esbehan (1/69) Herevî Zemmu’l-Kelam (2/390 no:475) Ebu’l-Leys es-Semerkandi, Bustanu’l- Arifin (s.345) Bkz.: İbn Hacer ed-Diraye (2/267) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/347) İsnadında Bişr b. El-Huseyn el-Esbahani zayıftır.

21 Hasen. Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (1/289 no: 503) Bkz.: Nesai Sunenu’l-Kubra (6/92)

22 Hasen ligayrihi. Ebu Ali el-Ensari, Min Hadisi Ebi Zavale (el yazma no:3) isnadında Ebu Zevale Esbag b. Abdilaziz, babası ve dedesi meçhuldürler

23 Hasen ligayrihi. Taberani Evsat (4/178) Bkz. El-Elbani ed-Daife (3234) Hafız İbn Hacer Fethu’l-Bari’de (10/272) isnadı sakıncasız demiştir.

24 Deylemi (1534) Bu ziyadenin isnadını bulamadım.

25 Hasen ligayrihi. Taberani (11/152) Deylemi (5268) el-Elbani Sahihu’l- Cami (5439) isnadında Yusuf b. Meymun zayıftır.

26 Hasen. İbn Ebi Şeybe (4/216, 6/470) Kudai Musnedu Şihab (1/244 no: 390) İbn Mubarek Cihad (105) isnadı hasendir. Bkz.: İbn Hacer ed-Diraye (2/267) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/347)

27 Hasen ligayrihi. Said b. Mansur Sünen (2/177 no:2370)

28 Munkatı mevkuf. Abdurrazzak (11/453) Mamer Cami (s.371) Katade, Ömer radıyallahu anh’e yetişmemiştir.

29 Meçhul. Ebu Talib el-Mekkî Kutu’l-Kulub (1/428) Gazali İhya (4/234) Zubeydi İthaf (2/23) isnadını bulamadım.

30 Sahih mevkuf. Ahmed el-Vera (s.178) Ebu Talib el-Mekki Kutu’l-Kulub (2/320)

31 Sahih mevkuf. El-Elbani Cilbabu’l-Mer’e (s.56)

32 Sahih mevkuf. Beyhakî (9/234) Hakîm et-Tirmizi Nevadiru’l-Usul (1/255) Dulabi el-Kuna (3/1048) İbn Kayyım, Ahkamu Ehli’z-Zimme (1/723-724)

33 Sahih mevkuf. İbn Ebi Şeybe (7/119).

34 Zayıf mevkuf. İbn Ebi Şeybe (7/105) Vekî Zuhd (324) Hennad Zuhd (862) isnadında Leys b. Ebi Suleym hafızası bakımından eleştiriye uğramıştır.

35 Sahih maktu. Askerî el-Emsal, Zubeydi İthaf (2/23, 8/26) İbnu’l-Cevzî, Adabu’l-Hasen el-Basri (s.48) Sehavi Mekasidu’l-Hasene (s.184)

36 Sahih maktu. Askerî el-Emsal, Zubeydi İthaf (2/23, 8/26) Sehavi Mekasidu’l-Hasene (s.184)

Bizden Değildir Sözünün Tefsiri

Mucahid b. Cebr rahimehullah dedi ki: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Sen bizden değilsin” sözünün anlamı;

“Sen Müslüman değilsin” demek değildir. Lakin: “Bizim gibi değilsin” demektir.”37

İlim ehlinden biri, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in: “Bizden değildir” sözünün anlamı hakkında şöyle demiştir:

“Bizim sünnetimizden, yolumuzdan, bizim edebimizden değildir. Ali b. El-Medinî dedi ki: Yahya b. Said şöyle dedi:

“Sufyan es-Sevri, “bizden değildir” sözünün “bizim gibi değildir” şeklinde açıklanmasını çirkin görürdü.”38

Er-Rabî’ şöyle dedi: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bizi aldatan bizden değildir, bizi tercih etmeyen bizden değildir, İslam’da bir yenilik çıkaran bizden değildir, büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir buyurmuştur. Bütün bunların anlamı, bu kimselerden teberrî/uzak olmaktır.”39

Ebu Ubeyd dedi ki: “Bizden değildir sözünün anlamı: bu fiiller ve ahlaklar bizim fiillerimizden değil, kâfirlerin üzerinde bulundukları işlerdir.”40

Hafız İbn Hacer şöyle demiştir: “Kastedilen; “Yolumu terk edip başka yola tutunanlar benden değildir” manasıdır.”41

37 Sahih maktu. Beyhaki (8/38)
38 Tirmizi (4/322)

39 Musnedu Rabi (753)

40 Ebu Nuaym, Musnedu’l-Mustahrac (1/174)

41 Fethu’l-Bari (9/105)

Kâfirlere Benzemek

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den sabit olduğuna göre, imanı zayıf olanların kâfirlere benzeyeceklerini, kendilerini kâfirlerin karşısında eksik ve hâkir hissedeceklerini, bu yaptıklarını çirkin görerek şöylece haber vermiştir: Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Elbette sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış uyacaksınız. Hatta öyle ki, onlar bir kertenkele deliğine girseler siz de onları takip edeceksiniz.” Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh dedi ki:

“Biz: Ey Allah’ın rasulü! Yahudi ve Hıristiyanları mı (kastediyorsun)? Dedik. Buyurdu ki:

“(Başka) kimler olacaktı ki?”42

Sünen; yollar demektir. Bu hadis Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in mucizelerindendir. Bu yüzden Müslüman erkek ve kadınların çoğunun bugün pek çok konuda, hatta kendilerine hiçbir faydası olmayan giyim, saçların şekli, yanaklardaki tüyleri ve sakalları tıraş etmeleri gibi hususlarda bile kâfirleri taklit ettiklerini görürsün. Öyle ki Müslüman erkek ve kadınlar gazete ve dergilerde batıdaki veya doğudaki kâfirlerin son modalarını araştırıp aynısını yapmaktadırlar.

Sehl b. Sa’d radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Nefsim elinde olana yemin olsun ki, sizden öncekilerin yaptıklarını aynısıyla siz de yapacaksınız”43

Şeddad b. Evs radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Bu ümmetin kötüleri, daha önce yaşayan Ehl-i Kitab’ın yaptıklarını eksiksiz bir şekilde, adım adım aynen yapacaktır.”44

Pek çok mütevatir hadislerde birçok fiillerden yasaklama gelmiş, bunların illeti Yahudilere ve Hıristiyanlara benzemek olarak ifade edilmiştir. Bu da onlara muhalefet etmenin dinen istenen bir şey olduğunu ve onlara benzemenin haram olduğunu göstermektedir.

Nitekim ilim ehli kâfirlere benzemenin haram olduğunda icma etmişlerdir.45

Mısır Allamesi Ahmed Muhammed Şakir Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’ya: “Kâfirlerin elbisesini giyme” buyurduğu hadisin dipnotunda şöyle demiştir:

“Bu hadis, giyim ve görünüm konusunda kâfirlere benzemenin haram olduğunu açıkça ifade etmektedir. Nitekim diğer bir sahih hadiste: “Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” buyrulmuştur. İlim ehli ilk asırlardan bu son asırlara kadar, kâfirlere benzemenin haramlığı hususunda ihtilaf etmemişlerdir. Müslümanlar arasında köleleşmeye çalışan zelil nesiller çıkmış, her konuda kâfirlere benzeyerek onlara alay konusu olmuş ve köleleşmişlerdir. Sonra ilme yapışan ve kendilerini ilme nispet edip, giyim, görünüm, şekil, ahlak ve her konuda kâfirlere benzeme işini onlara süsleyen kimseler buldular. Durum o hale geldi ki, ümmet arasında içine bidat soktukları namaz, oruç ve hac görüntüleri dışında kâfirlere benzetmedik bir İslam alameti kalmadı.”46

Bazı âlimler kâfirlere benzeme kastı olmaksızın sadece benzemeyi haram, kâfirlere benzeme kastı varsa dinden çıkaran küfür olarak görmüşlerdir. Bu görüşe göre onlara benzeme kastı olmasa da teşebbüh gerçekleşmiş olur. Şayet bu amelini beğenir ve hoşlanırsa küfür olmayıp, haramdır.

Kadı Huseyn eş-Şâfiî şöyle demiştir: “Şayet Müslüman bir kimse Mecûsî şapkası giyerse veya Hristiyan zünnârı takarsa kâfir olur. Zira ortaya koyduğu bu işi ancak akidesinde küfür olan kimse yapar.”

Şeyh Cemil el-Luveyhik bu görüşü zikrederken şöyle demiştir: “Hanefi, Maliki ve Şafiilerin cumhurundan bunu mutlak olarak belirtenler vardır. Onların illet olarak öne sürdükleri şey; kâfirlere has, küfür alameti olan adetleri bir kimse ancak küfürden dolayı yapar. Alametten delil getirip onun delalet ettiği şeye göre hüküm vermek; akıl ve şeriat tarafından ikrar edilmiştir.”47

Nitekim bu görüşün sahipleri Allah Teâla’nın: “Sizden kim onları dost edinirse onlardandır” (Maide 51) ayetini delil getirmişlerdir. Teşebbüh, tevelli (dost edinme)dendir. Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:

“Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” hadisini delil getirdiler. Doğruya yakın olanı; bu benzemenin dinden çıkarmayan bir haram olmasıdır. Bu ilim ehlinin çoğunluğunun görüşüdür. Bu naslar tehdit babındandır.48

Bazı ilim ehli şayet fiilin aslı bizim dinimizde meşru olup, mesela tek aşura günü oruç tutmak, iftarı geciktirmek gibi şeklen kâfirlere muhalefet emredilmişse, kâfirlere bu şekilde benzemenin haram olmayıp mekruh olduğunu belirtmişlerdir.49

İbn Haldun şöyle demiştir: “Yenilmiş kavimler, giyim ve kuşam, mezhep, diyanet ve başkaca hal ve itiyatlarında kendilerine galip gelen kavim ve hükümdarları örnek edinirler. Bunun sebebi şudur; nefis ve kalp daima kendi kavimlerine galebe çalmış ve kendi kavmine boyun eğdirmiş olanların olgunluk ve üstünlüklerine inanır. Buda kendisine galebe çalanı ululamak, kalbinde yerleşmiş yahut kendisinin ona boyun eğmesinin tabii sebeplerinden olmayarak kendisini yenen kimsenin kemal ve fazilet sahibi olmasından ileri gelmiş olduğuna inanmasından ve bu hususta yanılmasından ileri gelir. Yenilen kimse buna inandıktan sonra bütün iş ve hareketlerinde kendisini yeneni örnek edinir ve ona benzemeye çalışır... Oğulların babalarına benzemesi hususundaki hallerine dikkat edersen, oğulların daima babalarını kendilerine örnek edindiğini görürsün. Bu da oğulların babalarının olgunluk ve üstünlüklerine inanmalarından ileri gelir...

Bu hal çağımızda Endülüs’te de görülmektedir. Bu ülkedeki Müslümanlar kendilerine galebe çalan Gal’leri örnek alarak giyim-kuşam, birçok adet ve halleriyle onlara benzemeye çalışmaktadırlar. Bu durumu gören bunların birer istila belgesi olduğunu hikmet gözüyle görür...”50

Kâfirlere has olup onlarla Müslümanlar arasında ayırıcı alamet olan şeylerde onlara benzemek, Müslümanın onlara has ibadet, adet, gelenek ve görünüşlerde onları taklid etmesi haramdır. Bunun aslının bizim dinimizde mubah olmasıyla haram olması fark etmez.51

Müslüman erkek veya kadının onları giyimde, yeme içme şeklinde, saç veya sakal tarama veya tıraş şeklinde, yeme ve içme usullerinde, oturma ve yürüme usullerinde, selamlama şekillerinde, evlerini yapma şekillerinde, hüküm, idare ve iktisad düzenlerinde ve buna benzer Müslümanlara faydası olmayan konularda taklid etmeleri haramdır.

Müslümanların maslahatı bulunan keşifler, icatlar, idare usulü, malı muhafaza ve artırma usulü gibi onların keşfettikleri, İslam dininin aslında mubah olan dünyevi ve tıbbi konularda faydalı olan meseleler bundan istisna edilir. Müslümanın zarara uğrayacağı konular da bundan istisna edilir.

Şeyh Muhammed b. Useymin şöyle demiştir: “Benzemede ölçü; benzenilen şeyin kendisine benzenilen şeye has olmasıdır. Kâfirlere benzemek; Müslümanın onların özelliklerinden olan bir şeyi yapmasıdır. Ama Müslümanlar arasında bu şey yaygınlaşmış ve kâfirlerin ayırıcı özelliği olmaktan çıkmışsa ve başka bir yönden haram kılınmamışsa, böyle bir benzeme haram olmaz.”52

Fetava’l-Lecneti’d-Daime’de şu karar yer almıştır: “Onlara benzemenin hükümleri muhteliftir. Kabir sahiplerinden yardım istemede, haç ile teberrük ve şiar edinmede benzeme gibi küfür olanı ve sakal tıraş etme ve bayramlarında onları kutlama gibi haram olanı vardır. Bazen haram olan benzeme hafife alınıp küfre götürebilir. Allaha sığınırız.”53

Malumdur ki, başkasını taklid etmek, şahsın kendisini hakir hissetmesinin delilidir. Bu taklitçi, taklit ettiği kimseyi daha faziletli ve daha üstün görür.54 Bu yüzden ona benzemek ister. Böyle bir tavır ise, kâfire karşı bir Müslümana asla yakışmaz. Kur’ân nassı ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetiyle sabittir ki, Müslüman bütün kâfirlerden üstün ve kıymetlidir. Allah Teâla şöyle buyurmuştur:

“Sözü dinleyip de güzeline uyan kullarımı müjdele. Bunlar Allah'ın kendilerine hidayet ettiği kimselerdir; akıl sahipleri de bunlardır.” (Zümer 18)

“Ey îman eden akıl sahipleri, Allah'tan korkun; Allah, size Zikri indirmiştir.” (Talak 10)

Bu ayetlerde geçen “elbâb” eksiklik şaibelerinden salim olan akıllardır.55 Âiz b. Amr radıyallahu anh’den: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurmuştur:

“İslam üstün gelir, ona üstün gelinmez.”56

İbn Abbas radıyallahu anhuma şöyle demiştir: “Hristiyan veya Yahudi bir erkeğin nikahı altında bulunan bir kadın Müslüman olursa, araları ayrılır. İslam üstün gelir, ona üstün gelinmez”57

Ömer radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Muhakkak ki bu din üstün gelir, ona üstün gelinmez.”58

Müslümanın kâfirlere sahih şeriat nazarından bakması gerekir. Allah Teâla şöyle buyurmuştur:

“Onlar; dünya hayatının açık olanını bilirler; âhiretten ise, gafildirler.” (Rum 7)

“İnkâr edenler ise, dünyada faydalanırlar, hayvanların yedikleri gibi yerler; fakat ateş, onların meskenleridir.” (Muhammed 12)

“Yoksa sen onlardan çoğunun söz dinleyip akıl ettiklerini mi sanıyorsun? Oysa onlar hayvanlar gibidirler; hatta yol itibariyle onlardan daha sapıktırlar.” (Furkan 44)

Yine Müslümanlardan mertebe bakımından aşağıda olan kâfirlere benzemeye: küfür ve sapıklık olan itikatlarına inanmak, onların sıfatlarıyla vasıflanmak, onların Müslümanlara yakışmayan ahlaklarıyla ahlaklanmak da dâhildir. Dış görünüşte onlara benzemek, birbirine benzeyen şeyler arasında sevgi ve yakınlaşmaya sebep olur. Benzeyen kimse, benzediği kimsenin ahlakına uyar veya onun amelleri gibi amel eder. Bazen işin sonunda sapık küfür itikatlarında da onun gibi inanmaya başlar.

Bu şahit olunan bir şeydir. Asker elbisesi giyen kimse kendisinde onun gibi davranma şuuru hisseder. Böylece tabiati, bir engel söz konusu olmadıkça ona boyun eğer. Bu yüzden kâfirlere ve mertebesi Müslümandan aşağı olan her şeye veya Müslümana yakışmayacak sıfatlara benzeme hakkında yasak varid olmuştur. Bu konuda şeytana, hayvanlara, cahiliye ehline, fasıklara, kadınlara, yabancılara ve bedevilere benzemekten yasaklayan hadisler vardır. Bu yasaklarla kastedilen; Müslüman olsalar dahi yabancılara ve bedevilere has olup selefin yapmadığı şeylerden sakındırmaktır. Zira selefin bir şeyi terk etmesi, onların terk ettiği şeyin en azından faziletli olmadığına delildir.59

42 Sahih. Buhari (3456) Müslim (2669) benzerini Ebu Hureyre radıyallahu

anh’den Buhari (7319) rivayet etmiştir.

43 Hasen ligayrihi. Ahmed (5/340) Taberani (8/204)
44 Hasen. Ahmed (4/125) Tayalisi (1217) Taberani (7/281)
45 Keşşafu’l-Kına (3/131). Ayrıca bkz.: el-İktiza (1/165, 350, 420)

46 Musned (10/19)
47 Cemil el-Luveyhik et-Teşebbuhu’l-Menhi Anh (s.81-84)

48 Bkz.: Ravdatu’t-Talibin (10/6) el-İktiza (1/242, 420, 491) el-Fetava’l-Bezzaziye (6/332) Teşbihu’l-Hamis (s.24, 50) Mecmuatu’t-Tevhid (1/340-365)

49 Bkz.: İbn Teymiyye el-İktiza (1/492)

50 İbni Haldun Mukaddime (1/374)

51 Bkz.: İktizau’s-Sırati’l-Mustakim (s.242) el-Feth (1/272, 307) Subulu’s-Selam (4/338) Cemil el-Luveyhik et-Teşebbuhu’l-Menhi Anh (s.96-127)

52 Mecmuu Fetava (3/47)
53 Fetava’l-Lecneti’d-Daime (3/308)
54 Bkz.: İbn Haldun, Mukaddime (s.147).

55 Bkz.: Tefsiru İbn Kesir, Tefsiru’ş-Şevkani, Tefsiru’s-Sa’di (Al-i İmran 19. Ayet)

56 Hasen. Halife b. Hayyat Müsned (39) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (8/240) Beyhaki (6/205) Darekutni (3/252) er-Ru’yani (783) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan (1/38) İbn Hacer, et-Taglik (2/489) Hafız İbn Hacer Fethu’l-Bari’de (3/220) hasen demiş, el-Aynî Umdetu’l-Kari’de (8/169) sahih demiştir. el-Elbani, el-İrva’da (1268): “Aiz ve Muaz radıyallahu anhuma’dan gelen tariklerle hadis merfu olarak hasen, mevkuf olarak da sahihtir.” Bu hadisin anlamı için bakınız: Subulu’s-Selam (4/132)

* Muaz b. Cebel radıyallahu anh’den şahidi: Bahşel, Tarihu Vasıt (1/155) İsnadında zayıf bir ravi vardır. Diğer ravileri güvenilirdir. Hadisin hasen olması muhtemeldir.

57 Sahih mevkuf. Tahavî Şerhu Meani’l-Asar (3/257) Ebu Ubeyd el-Emval (327) İbn Zencuye el-Emval (506) Buharî Cenaiz babında muallak olarak rivayet etmiştir. El-Elbani el-İrva’da (1268) sahih demiştir.

58 Sahih. Taberani Evsat (6/126) Abdurrahman Makdisi, Hadisu İsa b.Meryem ve’t-Tayr ve’d-Dub (el yazma no: 2) İbn Asakir Tarih (4/383) Beyhaki Delailu’n- Nubuvve (6/37) Ebu Nuaym Delail (275) Abdurrahman el-Makdisi’nin isnadı sahihtir.

59 Bkz.: el-İktiza (1/80-83, 164, 366, 371-411, 486-488) Feydu’l-Kadir (6/104)

 

bottom of page